“Bu sefer tamamdır” dedi. Şaşırdık tabi! Nasıl yani? Tamam olan nedir hevalê Azad? “Ben kendımî netleştırmîşem bu sefer. Bêle sonuna qeder hem de!” Bu her açıdan ilginç bir çıkıştı! Çünkü günlük yaşamda her şeyi eleştirilen, ne yapsa ters tepen, bir saat iyi on saat gergin olan Azad, ciddi bir netleşme pratiğinden bahsediyordu. Bizim koğuş için büyük, insanlık için küçük bir adımdı. Bizim netleşmeden anladığımız elbette, “artık kendimi eleştiri konusu yapmayacağım. Arkadaşlarla sorun yaşamayacağım. Sosyal etkinliklere katılım göstereceğim” idi. Yine de ondan dinlemek gerekiyordu. Haliyle büyük bir merakla sorduk: “Êê hangi konuda?” Cevabı bizi Zagroslardan sussuz getirip yine sussuz götüren cinstendi. “Dedıxım gıbî, artıx netem! Dün gece de yoğınlaşmam oldî. Ben artıx bulaşıklarî eldivenle yıkayacaxım. Su soğıktır, elım çatlî hep…” Yıkıldık resmen!
***
Netleşmesi böyle olan Azad genç bir arkadaştı. Pek politik olmadığı bir zamanda, sokaklarda keçi motoru ile tur atarken, develer tellal iken ve onun cezası onaylanırken yakalanmış federallere! Kendini aşırı kasıyordu. Öğrenmeye ve değişime kendini hepten kapatmış. Başta kendine olmak üzere herkese direniyordu.
Bir arkadaşın deyimi ile de “kendini hışk tutî”! Eleştiri zamanları en çok duyduğu şey “Azad arqadaş kendınî emeliyat masasına yatırmalîdır. Kendınî açmalî, bir çıkış yaqalamalîdır” cümleleri idi. Ameliyattan ne anladığını hiç sormadık o da hiç oralı olmadı. Eğitimlere katılıyordu. Bazen müthiş bir dikkat kesiliyordu. Bunun anlamı o ara kesinlikle aklı başka yerde demekti! Bu genç yaşında kendine kattığı en önemli şey istisnasız horlamaydı! Hele söyle o sesi, hırıltıyı nerden buldun? Onu da öğrenemedik.
Bir gün dogmatizmi tartışıyorduk. Arkadaş kısa bir giriş yaptı: “Arkadaşlar bugün biraz dogmatizmi ele alacağız. Nedir, ne değildir, yaklaşımımız nasıldır? İsterseniz önce arkadaşlar kısaca ne anladığını, kelimenin onlarda ne çağrıştırdığını söylesin; sonra sorularla açarız. İdeolojik bakış açımızdan değerlendirmeye muhtaç bir kavram, çünkü gündelik yaşamda hepimizde görülen bir şey. Son derece dogmatiğiz! Evet, söz almak isteyen arkadaş var mı? Ben sonra toparlayacağım”.
Yapının çoğu yeni tutuklu idi ve kavramlarla pek haşır neşir değillerdi. Zor bir eğitim günü olacaktı. Söz almak isteyen var mı dendikten sonra hızlıca el kaldıran Azad oldu! Normalde herkes biraz birbirini bekler, düşüncelerini biraz toparlar öyle söz alır. Azad’ın hızında “bu kelimeyi zaten ben icat ettim. Konu ve o iş bende!” tavrı seziliyordu. Biz de merakla kulak kesildik.
“Ben arqadaşa qatılmîyorım. Hepimizde görılen, hepımızde war olan bişey dedi”. Hmm! İlginç bir giriş. Bakalım nasıl bir anti tez geliştirecek! Merakımız tam tavan yapmıştı ki, öldürücü darbe geldi: “Sadece qadınlarda görılen bir şeydır. Erkekler nasıl doğım yapî?”
Dogmatizmden nasıl olduysa doğum anlamıştı. Hatlar iyice karışmıştı! Karşı çıktığı buydu! Ee bu sözler karşısında diyecek bir şey yoktu. Tarihi bir sessizlik yaşandı. “Hadê cevap verin, öyle değil mi?” diyen bir iki inanmış bakış da yok değildi masada. Sonraki aylarda efsane bir çıkış olarak anıldı sürekli…
Yine güncel konuları tartıştığımız bir günde, söz aldı. Mevcut durumu kavramada sorunu yoktu. Öfkesi de boldu, söylemek istedikleri de çok! Fakat lügatında kelime yoktu. Tıkanıyordu, heyecan yapıyordu. Konu AKP idi… Ve söz istedi. “Ne diyem bilmiyem. Akepe bêle şey gibidir ha, bêle şey gibi…”
Tabi ne gibi olduğu bir türlü çıkmıyordu. Azad kırmızı olmaya başlamış, yumruklarını masaya vurmaya hazırlanıyordu. Zorlukla devam etti: “Bêle eynî wehşş gibîdır, eynî jehrdır ha…”
***
Azad sonuna kadar haklı, çünkü eynî jehrdır durum! Kendini netleştirenlerimiz az! Yeşeren bu vahşet dogmatizm ile nasıl mücadele edilecek, taraflar dağınık! Ortalık analizlerden ve faşizm tanımlamalarından geçilmiyor. Her şey tek adamda birikti ve ülke kararnamelerin insafına kalmış durumda. Yakında oturduğumuz binalardan da ihraç edileceğiz gibi. Dil, dünya, davranış, kültürel kodlar hepsi hızla değişiyor. Sonuç olarak “Ne yapmalı?” sorusu dağ gibi önümüzde duruyor.