Avrupa Parlamentosu, Türkiye’deki ağır hak ihlallerini göz önünde bulundurarak katılım müzakerelerinin askıya alınması önerisini kabul etti. ABD Dışişleri Bakanlığı raporuna göre ise AKP hükümeti; infaz, gözaltında ölüm, işkence, muhalifleri tutuklama gibi pek çok ihlale imza attı
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki katılım müzakerelerinin askıya alınması önerisinde bulunan kararı Strasbourg’taki genel kurul oturumunda oy çokluğuyla kabul edildi. Oylamaya katılan 622 parlamenterden 370’i karar lehinde, 109’u ise karar aleyhinde oy kullandı. 143 parlamenter çekimser kaldı. Raporda ağır insan hakları ihlallerinden dolayı Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinin askıya alınması talep ediliyor. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği Konseyi’ne bu konuda çağrıda bulunuluyor. Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu Avrupa Halk Partisi ise müzakerelerin tamamen sonlandırılması için baskı uygulamaya devam ediyor.
Hollandalı Avrupa Parlamenteri Kati Piri’nin kaleme aldığı raporda insan hakları ihlalleri, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’a yönelik “keyfi tutuklamalar”, “Türk istihbarat örgütünün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı muhaliflere baskı uygulamak için kullanması”, “160 basın kuruluşunun kapatılması”, “yolsuzluk olaylarının giderilememesi”, “Hristiyan ve Aleviler dahil olmak üzere dini azınlıkların baskı altında olması” ve “Avrupa Birliği ülkelerine yapılan iltica başvurularının tavan yapması” yer alıyor. Ayrıca OHAL’in fiilen devam ettiği, tutuklanan kişilere yönelik davaların çoğunda kesin kanıt olmadan işlem yapıldığı ifade ediliyor. Yine Türkiye’nin güneydoğusunda yaşanan “insan hakları ihlallerine barışçıl çözüm üretilmesi gerektiği” vurgulandı.
Karardaki yeni unsurlar
Kararda, müzakere sürecinin askıya alınması tavsiyesine ek olarak, iki yeni unsura daha yer veriliyor. Türkiye-AB ilişkilerinin “etkin bir ortaklık temelinde yeniden tanımlanması” isteniyor. AP, katılım müzakerelerinin başladığı 2005 yılından bu yana ilk defa bu düşünceyi bir kararına yansıtıyor. Türkiye ile AB arasındaki her türlü yeni siyasi yükümlülüğün demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklara saygı koşuluna bağlanmasını savunuyor.
‘Müzakere saçmalık’
Kararı yorumlayan raportör Kati Piri, Türkiye’yle katılım müzakerelerinin askıya alınmasını istediklerini belirterek, “Başkan Erdoğan’la bu üyelik müzakerelerini yürütmek bir saçmalık. Türkiye’de bariz insan hakkı ihlalleri gerçekleşiyor. Fakat buna rağmen Türkiye’nin demokratlarının yanında durmalıyız. Gelecekte yeniden demokratik bir Türkiye göreceğimizi ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
Raporun detayları şöyle:
- Raporda OHAL’in fiili olarak devam ettiği, OHAL prosedürlerinin halen yerel idare ve makamlarca devam ettirildiği yer alıyor. İfade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve mal edinme özgürlüğü konusunda çok ciddi geriye gidişin olduğu ve bundan endişe duyulduğu belirtiliyor.
- Terör iddiaları sebebiyle 150 bin kişinin gözaltına alınması ve 78 bin kişinin tutuklanmasından çok derin endişe duyulduğu ve bu davaların çoğunda kesin kanıt olmadan işlem yapıldığı belirtiliyor.
- Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiseri’nin raporuna dayanarak, terörle mücadele yasasının insan hakları ihlallerini meşrulaştırmak için kötüye kullanılması konusunda Türkiye uyarılıyor. Terörle mücadele yasasının uluslararası insan hakları standartlarına uygun hale getirilmesi talep ediliyor.
- Türk Hükümeti’nin 3. ülkelerde Türk vatandaşlarını rahatsız etme, kaçırma, gizli takip ve ihbar hatları açma gibi yöntemleri sert bir dille kınanıyor. İllegal kaçırma operasyonlarından ve 18 ülkeden 101 Türk vatandaşının iadesinden derin endişe duyulduğu ifade ediliyor. İnterpol’ün hiçbir şekilde Türk muhaliflerini, insan hakları savunucularını ve gazetecileri hedeflemek için kullanılamayacağı hatırlatılıyor.
- OHAL Komisyonu’nun sadece yüzde 7 olumlu sonuç verdiği ve 81 bin dosyanın hala işlem beklediği hatırlatılıyor. 4 binden fazla hakim ve savcının işten atılmasının hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığına tehdit oluşturduğu belirtiliyor. 570 avukatın da tutuklanmasının savunma ve adil yargılanma hakkına engel olduğu ifade ediliyor.
- Türkiye’de yolsuzluğun birçok alanda yaygın olduğu vurgulanıyor ve bir önceki raporda yer alan uyarılar hatırlatılıyor. Yolsuzluk davalarında soruşturma, kovuşturma ve mahkumiyet sicil kaydının, özellikle üst düzey yolsuzluk davalarıyla ilgili olarak zayıf kalmasından endişe duyulduğu belirtiliyor.
- Rapor üye ülkelerin, Türkiye’de risk altında bulunan insan hakları savunucularına desteklerini artırmaları gerektiğini belirtiyor. Türkiye’ye insan hakları savunucularına yönelik AB kurallarının tam olarak uygulanması için çağrıda bulunuluyor.
Kritik toplantı bugün
AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Toplantısı, dört yıllık aranın ardından 15 Mart tarihinde Brüksel’de yapılacak. Avrupa Birliği Dönem Başkanlığı’nı yürüten Romanyalı yetkililer toplantının ana gündem maddesinin insan hakları olacağını ifade etti. Görüşmede taraflar arasında vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, katılım sürecinde gelinen nokta, terörle mücadelede iş birliği gibi konular ele alınacak.
İşkence infaz keyfilik
ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl yayınladığı ve ülkelere göre insan hakları uygulamaları ve koşullarının incelendiği insan hakları raporunu açıkladı. Raporun Türkiye bölümünde TSK’nin Afrin operasyonunda yaşanan ağır hak ihlalleri ile OHAL’in Türkiye toplumu ve kurumları üzerinde geniş kapsamlı etkilerinin yanı sıra pek çok temel özgürlüklerin kullanılmasını sınırladığı vurgusu öne çıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ülke ve bölgelere göre yayınladığı raporu resmi olarak Dışişleri Bakanı Mike Pompeo açıkladı. Raporda, Türkiye’deki insan hakları sorunları arasında “keyfi infaz, gözaltında şüpheli ölümler, işkence, muhalefetteki milletvekilleri, avukatlar, gazeteciler, yabancı ülke vatandaşları, ABD’nin Türkiye misyonunda görevli 3 Türk çalışan dahil on binlerce kişinin terör gruplarıyla bağlantılı oldukları gerekçesiyle keyfi şekilde gözaltına alınması, seçimle göreve gelen yetkililerle akademisyenlerin gözaltına alınması, bazı medya kuruluşlarının kapatılması, hükümetin politikalarını ya da yetkilileri eleştiren kişilerin yargılanması, internet sitelerinin ve bazı içeriklerin engellenmesi, toplanma özgürlüğüne ciddi sınırlama getirilmesi, kadınlara ve LGBTİ bireylerine ve diğer azınlık gruplarına yönelik şiddet” sayıldı.
Elektrik, cinsel saldırı
Raporun işkence ve kötü muamele bölümünde anayasa uyarınca işkencenin ya da kötü muamelenin yasak olduğunu ancak buna rağmen bazı hükümet güçlerinin bu taktikleri uyguladığına ilişkin haberlerin olduğu belirtildi. Raporun bu bölümünde BM’nin işkence konularıyla ilgilenen raportörü Nils Melzer’in 27 Şubat’ta “Gülen hareketiyle ya da PKK ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen çok sayıda kişinin zorla itirafta bulunmalarını ya da başkalarını suçlamalarını sağlamak amacıyla sert sorgu tekniklerine maruz kaldıkları ya da işkence gördüklerine ilişkin iddialardan kaygı duyduğu” sözleri hatırlatıldı. Raportörün sorgularda ağır darp, elektrik şoku, buzlu su, uykusuz bırakma, tehdit, hakaret ve cinsel saldırı gibi tekniklerin kullanıldığı tespitine vardığı belirtildi.
Tutuklu HDP’li vekiller
Raporda savcıların ‘terör ve ulusal güvenliğe yönelik tehditler’ konusunda geniş bir tanım kullandığı belirtildi. Yıl sonu 10 HDP milletvekilinin ve 46 HDP’li belediye başkanının cezaevine konulduğu ifade edildi. Eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da 2016 yılından bu yana cezaevinde olduğu belirtildi. Raporda “Yetkililer terörle mücadele yasalarını insan hakları aktivistleri, medya kuruluşları, PKK sempatizanı olduğundan şüphelenilen kişiler, Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilen kişilere karşı geniş bir şekilde kullandı. İnsan hakları örgütleri gözaltında bulunan pek çok kişinin terörle doğrudan bağlantısının bulunmadığını, bu kişilerin eleştirel sesleri susturmak ya da siyasi muhalefeti zayıflatmak amacıyla gözaltına alındıklarını iddia ediyor” ifadeleri kullanıldı.
Afrin’de sivil ölüm!
Türkiye’nin Suriye toprakları içerisinde düzenlediği operasyonlar da ABD Dışişleri Bakanlığı’nın raporuna girdi. Geçen yılın ocak ayında TSK’nin Afrin’e başlattığı operasyon sırasında, “BM, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü dahil sahada olmasalar da uluslararası gözlemcilerin TSK’nin ve onun desteklediği silahlı muhalif grupların sivil can kaybına yol açtığı, hastanelerin vurulduğu, koruma altında olan kültürel anıtların hedef alındığını bildirdiği” belirtildi. “Bu kurumlar Türk birliklerinin operasyonun ilk günlerinde sivilleri korumak amacıyla bazı durumlarda gerekli önlemleri almamış olabileceğini bildirdi” denildi.
Medya denetimde
Raporun basın özgürlüğü bölümünde Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Türkiye’yle ilgili verilerine de yer verildi. CPJ’ye göre aralık ayı itibariyle 73 gazetecinin cezaevinde olduğu, bilinmeyen sayıda gazetecinin de Türkiye dışında olduğu ve tutuklanma korkusuyla bu gazetecilerin ülkelerine dönmediği belirtildi. Türkiye’de bireylerin devleti ya da hükümeti kamuoyu önünde dava ya da soruşturma açılması riski olmadan eleştiremediği vurgulandı. Türkiye’de ana akımda yazılı ve görsel basının yüzde 90’ının hükümet yanlısı medya şirketleri tarafından kontrol edildiğinin altı çizildi.
STRASBOURG