Dünyada demir ve demir cevherinde büyük fiyat artışları yaşanırken, Türkiye ve birçok ülke için ithalat yolu kapandı. Bu durum Türkiye’de şirketlerin demir madenciliğine yönelmesini desteklerken, doğal yaşamı ise büyük bir yıkım bekliyor
Kapitalizmin aşırı üretimi dünya üzerinde büyük bir ekolojik kriz yaratmış durumda. Küresel ısınma, ormansızlaşma, susuzluk, kuraklık, birçok canlı türün soyunun yok olması vb. sorunlar her geçen gün büyürken, kapitalizmin bu sorunlara yol açan yağması da aynı eksende durmaksızın büyümeye devam ediyor. Yaşamı adeta yok oluşa sürükleyen saldırılarda madencilik faaliyetleri ise başı çekiyor. Son aylarda altın, gümüş, krom, demir madenleri ve mineral madenciliği ile diğer maden faaliyetleri arasında demir madenciliği öne çıkarken, demir-çelik ürünleri ile demir cevheri fiyatlarında ise tüm dünyada adeta bir fırtına yaşanıyor. Türkiye’de demir madenciliğindeki artış ise dikkat çekici boyutta büyüyor.
Demir cevheri 163 dolar
Hindistan, Avustralya, Brezilya çıkışlı demir cevherinin, uluslararası piyasalardaki ortalama ton fiyatı 18 Aralık itibarıyla 163 dolar oldu. Nisan 2020’de 76 dolar civarında olan fiyat daha sonra artmaya başlamış ve yaz boyunca 100 dolar civarında gezinirken kasım ayında hızlanan fiyat artışları 11 Aralık günü 160 dolara ulaştı. Son artışla birlikte bu eşik aşıldı ve son 8 yılın en yüksek noktasında geldi. Pandemi sürecinde üretimlerde kısıtlıklık olduğu iddialarını aşan bu durum, Türkiye’de maden şirketlerinin demir madenciliğine yönelmesini destekliyor.
Birçok neden sayılıyor
Bu fiyat artışlarına neden olan etkinin Çin’de demir cevheri talebinin güçlenmesine karşın, Çin’le Avustralya arasında yaşanan gerilimin etkili olduğu ve bu nedenle Avustralya’nın demir cevheri ihracat artışının azalmasıyla dünyada fiyatların yükseldiği ifade ediliyor. Avustralyalı madencilik devleri Fortescue ve Rio Tinto, Çin’de 2020’nin üçüncü çeyreğinde talebin rekor düzeyde olduğunu açıklamıştı. Fiyat artışını destekleyen unsurlardan birisinin de emlak sektöründe ve altyapı harcamalarındaki artışlar olduğu söyleniyor.
Hindistan yasaklıyor
Ekim ayında demir cevheri ihracatında yüzde 20 gümrük vergisi getirilmesi kararı alan Hindistan’ın Çelik Bakanı Dharmendra Prahan, ülkesinin demir cevheri ihracatını yasaklamayı düşündüklerini açıklamıştı. Madencilerle yapılan görüşmede konuşan Bakan, “Arz konusunda endişelerimiz var ve madenciler ile devlete bağlı NMDC ve Odisha Mineral Development Corporation şirketleriyle görüşme halindeyiz” dedi. Çelik şirketi sözcüleri de birçok çelik şirketinin ancak 15 gün yetecek cevher stoku olduğu uyarısında bulunmuştu.
Madenlere el kondu
Dünyanın sayılı demir madeni üretilen Sierra Leone’de yabancı madencilere el konulmasının ardından durma noktasına geldiği duyuruldu. 2014 yılında 20 milyon ton/yıl olan ihracat, 2018’de 1 milyon tonun altına düşmüştü. Geçtiğimiz yıl İngiliz şirketi Gerald Group’a bağlı SL Mining tarafından işletilen Marampa madeninden 170 bin tonluk iki adet yüzde 65 demir cevheri sevkiyatı gerçekleştirilmişti. O dönemde Çin’in Shandong Iron & Steel tarafından işletilen büyük bir maden olan Tonkolili’den ihracat durdu. Shandong’un maden hakları daha sonra Sierra Leone hükümeti tarafından başka bir Çinli şirket olan China Kingho’ya satıldı. Kingho’nun ise bu devirden sonra madende hiçbir şey üretmediği ve Kingho’nun lisansının hükümetçe bloke edildiği açıklandı.
ABD’den ithalat sıfırlandı
Demir cevherinde yaşanan fiyat artışları beraberinde hurda demir fiyatlarını da arttırdı. Japonya, Çin ve ABD’de de demir çelik ürünlerinin fiyatları yükseltildi. Türkiye’nin en çok hurda demir temini yaptığı ABD’den yapılan ithalat şu an sıfırlanmış durumda ve bunun nedeni olarak ABD’li tedarikçilerin hurda demirde fiyat vermek istemedikleri söyleniyor. Hurda fiyatlarında yaşanan artışlar kütük demire talebi arttırdığı ve kütük demir ithalatı yapan ülkeler kütük demirde ortaya çıkan yüksek fiyata rağmen alım yaptığı belirtiliyor. Bu durum demir tedarikinde ciddi sorunların olduğunun açık göstergesi.
Erdemir büyümenin zirvesinde
Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nın (ERDEMİR) hisseleri 30 Kasım’dan sonra hızlı yükselişe geçerek Koç Holding’i geride bırakıp 49 milyar liralık piyasa değeriyle Borsa İstanbul’un en büyük şirketi haline geldi. İskenderun Demir Çelik Fabrikası (İSDEMİR) ise 1970 yılında kamu eliyle kurulmuş ve 1 Şubat 2002 tarihinde yine kamu kuruluşu olan Erdemir bünyesine alınmıştı. 1960 yılında yılında kurulan Erdemir ise İsdemir’le birlikte 2006 yılında özelleştirilerek Silahlı Kuvvetlere ait olan OYAK Şirketler Grubu’na satılmıştı. Uzun yıllardır Türkiye’nin en büyük şirketleri içinde, İsdemir ile Erdemir ilk 10 içinde yer tutarken Tosyalı Holding’in adı bile anılmıyordu. 2018 yılı sıralamasında 500 en büyük şirket içinde 20. sırada boy göstermişti. Demir çelik üretiminde bir diğer dikkat çeken şirket ise AKP döneminde hızla büyüyen İÇDAŞ oldu.
OYAK için özelleştirme
3 Nisan 1937’de temeli atılarak kurulan Türkiye Demir Çelik İşletmeleri 13.05.1955 tarihine kadar Sümerbank’a bağlı “Demir Çelik Fabrikaları Müessese Müdürlüğü” 1955’te Sümerbank’tan ayrılıp bağımsız KİT oldu. Etibank’a bağlı “Divriği Demir Madenleri”ni de bünyesine alan müessese, 3. demir çelik fabrikası olan İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın kurulmasına katıldı. Divriği’de demir cevheri zenginleştirme tesisi 1978’de, peletleme tesisi ise 1979 yılında tamamlandı. Ancak bu tesisler 1985 ve 1986 yıllarında ancak devreye alınabildi. 2004 yılında Divriği Hekimhan Madenleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. özelleştirme kapsamına alınıp Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş.’ye devredildi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi 2006’da özelleştirilen Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. OYAK’a satıldı.
Yeni bir tekel Tosyalı!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu Türkiye Varlık Fonu yöneticisi ve demir-çelik işiyle iştigal eden Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan Fuat Tosyalı yaptığı bir açıklamada, “Farklı coğrafyalardaki yatırımlarımıza da projelerimize de devam ediyoruz. İskenderun 2’nci Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) yeni çelik yatırımına başlıyoruz” dedi. Başlangıçta hurdadan üretim yapacak tesisin, orta vadede madenden çelik üretimine geçeceğini söyleyen Tosyalı, “2020 içinde İskenderun’da başlaması planlanan bu yatırım, 1 milyar dolar boyutunda olacak” diye belirtti. Tosyalı Holding ortaklarından Mehmet Fatih Tosyalı’nın 31 Mart seçimlerinde AKP’den İskenderun Belediye Başkanı seçilmesi ve holdingin İskenderun’da 9 fabrikasının olması ise dikkat çekiyor.
‘AK Parti’nin ortağı gibi’
Tosyalı Holding’in Türkiye’de ayrıcalıklı şirketlerden biri olduğu anlaşılabiliyor. Holding, 28 milyar lirayı aşkın devlet teşviği ile en fazla teşvik alan sermaye yapısı. Zonguldak Filyos Limanı’nın da yer aldığı Filyos Endüstri Bölgesi’nin yönetimi Fuat Tosyalı’nın sahibi olduğu Tosyalı Holding’in, aralık başında kurduğu şirkete 6 Aralık’ta ihalesiz olarak verildi. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın bu gelişme ile ilgili olarak, “Tosyalı Holding bu projede yatırımcı gibi değil AK Parti’nin ortağı gibi yer almaktadır” sözleri holdingin nasıl kollandığının açık göstergesi. Tosyalı Holding’in bünyesinde yer alan demir-çelik şirketleri demir üretim ve ticaretinde tekel olma yolunda hızla geliştiğini gösteriyor.
Demir madenine ilgi
Dünya demir çelik üreticileri içinde bu şirketlerin gücü kıyaslanamaz. Türkiye coğrafyasında bu şirketlerin büyük bölümü hurda demir üzerinden üretim yapma odaklı çalışırlarken aynı zamanda ithal demir cevheri kullanıyorlar. Ancak iktidarın yarattığı koşullarla doğal yaşamı altüst edip neredeyse sıfır maliyetle çıkarılan madenler sermaye kesimlerinin ilgi odağı olmuş durumda. Bu süreçte diğer birçok maden gibi demir madeni cevheri üretimine yönelik hızlı bir ihale sürecinin yaşanmış olması dünyada ortaya çıkan fiyat artışları ile tedarikte yaşanan tıkanmalar maden işletmeciliğini tetikliyor. Bu gelişmelerle birlikte Türkiye’de önce 766 ve ardından 82 maden sahası ihaleye çıkarılmış olması bu süreçle bağlantılı.
Ülkede demir yatakları
Sivas-Divriği, Erzincan-Bizmişen-Çaltı ve İliç, Malatya-Hasançelebi ve Polat, Yozgat-Karapınar ve Akçakışla, Kayseri-Karamadazı, Ankara-Kesikköprü ve Çelebi, Kütahya-Çatak ve Arapdede, Balıkesir-Şamlı-Yaşyer ve Ayazmant, Kırklareli-Dereköy ve Karacadağ, Ordu-Yundalan, Giresun-Yağlıdere, Rize-Kartiba Türkiye’deki demir maden sahaları olarak işaretlenmiş durumda. Sivas, Malatya ve Erzincan dışındaki sahalar Çin’de olduğu gibi düşük tenörlü madenler. Sivas, Malatya ve Erzincan bölgesindeki demir yataklarındaki cevher ise yüksek tenörlü olup oranı yüzde 60 ila yüzde 70 arasında. Türkiye’de demir-çelik entegre tesislerinin ihtiyaç duyduğu demir cevherinin yüzde 40’ı yerli, yüzde 60’ı ise ithalat yoluyla karşılanıyor. İthalatın yüksek olması ve yükselen fiyatlar Türkiye’de demir cevheri üretiminde büyüyeceğine işaret ediyor.
Demir madeni şirketleri
Türkiye’de demir cevher üretiminin yüzde 80’ini Erdemir Madencilik (OYAK), Demir Export A.Ş. (KOÇ), Aksu Madencilik, Bilfer Madencilik, Ceylan İnş ve Tic. A.Ş., Güncem Madencilik, Hekimhan Madencilik ve Özkoyuncu Madencilik tarafından gerçekleştiriliyor. Türkiye’de en büyük demir cevheri işletmesi ise Divriği’de bulunuyor. Divriği demir cevheri zenginleştirme tesisinde yılda yaklaşık 500.000 ton 10 mm boyutunda zenginleştirilmiş sinterlik konsantre, pelet tesisinde ise yılda 1.000.000 tonun üzerinde pelet üretiliyor.
Yüzbinlerce hektar madenlere
Türkiye coğrafyasında bu süreçte 100 binlerce hektar ormanlık, meralık alan madenlerce katlediliyor. Eylül ayında 68 il coğrafyasını kapsayan 766 noktada toplam 900 bin hektar orman, mera ve tarım arazisi niteliğinde doğal alan maden sahası haline getirilmesi için ihaleye çıkarıldı. Kasım ayında ise 26 ilin 82 noktasında 93 bin 271.76 hektar doğal alan için toplu ihale ilanı yayınlandı. Bugüne kadar yaklaşık 1 milyon 700 bin hektar nitelikli doğa alanı maden yağmasına açıldı. Demir madenciliği ise Sivas, Malatya ve Erzincan coğrafyasında yoğunlaşıyor.
Sivas demir madenleri
Sivas coğrafyasının yüzde 40’ı maden alanı olarak işaretlendi. Eylülde Sivas’ta 100 bin 833.43 hektar alan içinde 69 nokta için ihaleye çıkılırken bu ihalelerin 35’inin şirket talepleriyle ihaleye eklenmiş olması dikkat çekiciydi. MTA verilerinde Divriği ve Kangal yöresindeki demir madenlerinin Türkiye’nin yüzde 36 rezervini oluşturduğunun belirtilmesi sahanın büyüklüğünü gösteriyor.
Erzincan demir madenleri
Erzincan’da yapılan son ihalelerde 43 bin 118.49 hektar doğal alanda 30 nokta ihale edilirken bu ihalelerin 24’ü yine şirketlerin özel talepleriyle ihalede yer aldı. MTA raporlarında bölgede demir madenleri, Sivas-Malatya-Erzincan kuşağı içerisinde yer aldığı bilgisi paylaşılıyor. İldeki önemli demir yatak ve zuhurları ise Kemaliye-Bizmişen, Çaltı-Kurudere ve İliç-Akdoğdu ile Çaltı-Sultanmurat, İliç-Karakaya ve Fındıklı bölgesinde yer alıyor. Toplam görünür rezervi 23.769.000 ton ve bu rezervin yaklaşık 17 milyon tonunun Fe tenörü yüzde 45’ten büyük.
Malatya demir madenleri
Malatya’da 22 bin 374 hektar doğal alanda 19 nokta için ihaleye çıkılırken, bu noktaların tamamı şirketler tarafından talep edilerek ihale açıldı. Malatya’da yine MTA raporuna göre demir yatakları, Hekimhan Hasançelebi’de yüzde 15 Fe tenörlü 865 milyon ton görünür muhtemel rezerv, Hekimhan-Deveci yüzde 38-52 Fe tenörlü toplam 40 milyon ton, Hekimhan-Karakuz’da ise yüzde 40-55 Fe tenörlü 14.5 milyon ton demir madeni rezervi olduğu yer alıyor.
Tüm kontrol tekellerin elinde
Dünyada demir-çelik üreticisi şirketler ve demir cevheri üreten maden şirketleri, aynı masanın etrafında oturarak dünya demir cevheri pazarını yönetiyorlar. Bu pazarda hurda toplayıcısı ve satıcıları da söz sahibi. Pazarı yöneten bu sermaye şirketleri dünyadaki çelik ve demir cevheri pazarındaki arz ve talep dengesini istedikleri gibi kontrol etmekte, üretim miktarlarını ve fiyatları belirlemekteler. Pazarlarda demir cevheri yanı sıra, peletlik konsantre, konsantre ve pelet de önemli bir yer tutuyor. Dünyanın en büyük demir peleti üretici olan Çin’in düşük tenörlü demir cevheri işletip zenginleştirdiğini de not edelim.