Türkiye’nin su zengini olan karadeniz bölgesinde Rize’de içme suyu sorunu yaşanırken, Fırat ve Dicle havzası ile Gediz havzasında büyük kuraklık ortaya çıkıyor. Diğer yandan Grönland erirken, Fransa’da insanlara duş yapmayın deniyor
Yusuf Gürsucu
Dünyanın hemen her yerinde büyük bir kuraklık ve buna bağlı susuzluk ortaya çıkmış durumda. Bu felaket sürecinin yarıcısı olan kapitalizm tartışmaların dışında tutulurken, Fransa’da olduğunu gibi insanların sadece kirli yerlerini yıkayarak su tasarrufun da bulunma çağrısı yapılabiliyor. Türkiye’de ise Kürt coğrafyası ve Akdeniz havzası başta olmak üzere büyük bir kuraklık ortaya çıkmış durumda. Hiç kimsenin tahmin edemediği ve suları çalınıp enerji şirketlerine bağlanan Rize gibi su zengini bölgede orataya çıkan su sorunu ise çarpıcı biçimde gelişiyor. Gediz havzasında ise 10 yıl içinde içme suyu dahi bulanamayacağı belirtiliyor.
Rize’de içme suyu sorunu!
Türkiye’nin en fazla yağış alan illerinden biri olan Rize’de, Belediye tarafından yapılan duyuruda, özellikle sonbaharda yağışların azalmasıyla oluşan kuraklık sonucunda su kesintileri yaşandığı belirtilerek yurttaşların su tüketimi konusunda tasarruflu olması gerektiği belirtildi. Rize belediyesinin yurttaşları su konusunda uyarırken, bölgede inşa edilen yüzlerce HES, taş ocakları ve madenlerden söz edilmemesi dikkat çekerken belediyenin bu açıklamasına tepki gösterildi. Rize Belediyesi’nin yurttaşları su tüketimi konusunda uyarmasına, Güneysu İlçesi Handüzü Yaylası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Ceyhun Kalender ile Çay Üreticisi Meclisleri temsilcisi ve yaşam savunucusu Recep Memişoğlu tepki gösterdi.
‘HES’ler suları yuttu’
Rize bölgesinde 250’den fazla HES projesinin hayata geçirilmesi sonrası bölgenin susuz kaldığını söyleyen Handüzü Yaylası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği Başkanı Ceyhun Kalender ANKA’ya yaptığı açıklamada, “Doğu Karadeniz, su havzasında yıllık taşınan su miktarı bakımından Dicle ve Fırat havzalarından sonra üçüncü sıradadır. Doğu Karadeniz’de vadilerdeki akarsular üzerinde 250’den fazla HES ve onlarca taş ocağı faaliyet göstermektedir. Uydu görüntüleriyle havza planlamaları yapılmadan, kaynağından denize kadar birbirine devredecek şekilde planlanan HES’ler, sadece içme sularını yutmakla kalmıyor, akarsuları yatağından uzaklaştırarak tarım ve hayvancılık dahil bütün yaşamı olumsuz etkiliyor” dedi.
‘Sular boşa akıyordu’
Kalenderoğlu, “Bu konuyu gündeme taşıdığımızda da konu hakkında bilgi sahibi olmayanların ve ön yargılı olanların bölgenin gerçeklerinden ve doğrulardan uzak söylemleriyle karşılaşabiliyoruz: Ne diyorlardı? ‘HES’ler suyu içiyor mu? Yeniden yatağına bırakıyor! Devlet isterse su ihtiyacı oluşması durumunda HES’lerin membaından istediği kadar suyu alabilir. Sular boşa akıyordu, köylere yatırım yapıldı. Su akar, Türk bakar’ vs. Evet, HES’ler suları bir daha geri vermemek üzere içiyor. Yeniden yatağına bırakılan suyu 50 metre aşağıdan başka bir HES alıyor ve bu şekilde bir vadi üzerinde arka arkaya dizilen onlarca HES, suyun doğuşundan denize kadar nefes dahi almasına izin vermiyor” diye belirtti.
Sorumlu AKP iktidarıdır
Bölgede HES projeleri yapılmaya başlandıktan sonra su sorunun daha da büyüdüğünü söyleyen Çay Üreticisi Meclisleri temsilcisi Recep Memişoğlu ise şunları söyledi: “Rize’de su kıtlığı başladı. Bir ilde birileri halkın derelerinden para kazansın diye onlarca adet HES projesi yaparsanız olacağı budur. Bölgemizde bazen çok kuraklık olurken bazen de sel düzeyinde yağışlar yağmasındaki temel neden derelerin gasp edilip tünellere hapsedilmesinden kaynaklı bir durumdur. Tam da bu nokta da 20 yıllık AKP iktidarının suyu fakirleştirdiğini, derelerimizi vadilerimizi üç, beş rantçı şirkete peşkeş çektiğini söylemeyelim mi? Bölgemizde en fazla yağmur alan illerden biri olan Rize’de belediye yarın aranjörlerle yurttaşlara su dağıtmaya başlarsa hiç şaşırmayalım bunun sorumlusu HES projeleri ve taş ocaklarıyla doğayı talan eden ülkeyi 20 yıldan beri yönettiğini iddia eden AKP iktidarıdır”
Dicle ve Fırat suları azalıyor
Urfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman illeri yanında Antep ve Maraş’ta giderek artan bir kuraklık yaşanıyor. Bölgede yüzde 70’lere varan yağış azlığı yaşanıyor. Diğer taraftan Bingöl, Bitlis, Siirt, Hakkari, Muş, Van ve Şırnak illerinde ise kuraklık tablosu derinleşirken, Hakkari Cilo Dağları’ndaki buzullarda ortaya çıkan hızlı erime gelecek yıllarda kuraklığın giderek artacağını ve yerleşeceğini gösteriyor. Tüm bu gelişmeler iklim değişimine bağlanırken, bölgesel anlamda kuraklığa neden olan onlarca büyük barajın bu sürece etkisi görmezden geliniyor. Dicle nehri debisinde azalmaya başlaması bölgede inşa edilen büyük barajlar ve HES’ler nedeniyle gelişirken Dicle ve Fırat sularının yazları ulaşamadığı Suriye ve Irak coğrafyasında büyük felaketlere neden oluyor.
İçme suyu bulunmayacağız!
Türkiye’nin en önemli sulak alanlarının ve tarım arazilerinin bulunduğu Gediz Havzası sanayiye kurban edilerek büyük bir susuzluk sorununun gelişmesine yol açmış durumda. Gediz Havzası Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma, Çevre ve Kalkınma Vakfı Genel Başkanı Şener Kilimcigöldelioğlu, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Uluslararası Basın Merkezi’nde gazetecilere yaptığı açıklamada, “10 yıl içinde içme suyu bulamayacağımız ve Ege Bölgesi’ndeki tarım arazilerini kaybedeceğimiz” dedi. Öte yandan Kilimcigöldelioğlu, Gediz Nehri’ndeki sanayi atıklarından ve tarım ilaçlarından oluşan kirlilik nedeniyle bölgede yaşayan herkesin kansere yakalanma olasılığının giderek arttığını vurguladı.
Fransa’da duş almayın önerisi
Avrupa’da özellikle bu yıl yaşanan kuraklığa bağlı su sıkıntısının en çok etkilediği Fransa’da, temizlik için günde bir defa vücudun tamamını yıkamak yerine belirli bölgelerin yıkanmasının yeterli olacağı önerisinde bulundu. Fransa’da kendinde menkul uzmanların kapitalist devletin su politikalarına yönelik hiçbir vurgu yapmadan, susuzluk sorununa yönelik önerileri dikkat çekti. 58 nükleer santralin bulunduğu Fransa’da bu santrallerin büyük bölümü akarsu ve göllerden su çekmesi susuzluğun başlıca nedeniyken, Fransız Kamuoyu Araştırma Enstitüsü (IFOP), Fransızların yüzde 76’sı günde en az bir defa tam duş alıyor diyerek öneriye sahip çıktı. IFOP Fransa’yı aşıp tüm Avrupa ülkelerinin toplamının ortalamasını yüzde 71 olarak açıklamış olması ise susuzluğun nedeninin Avrupa ülkelerinde insanların temizlik için kullandığı su üzerinden sorumluluk yine insana yüklendi.
Grönland için artık çok geç
Grönland buzullarıyla ilgili hazırlanan raporda buzullardaki kaybın, deniz seviyesinde minimum 27 santimetrelik bir artışa neden olacağı vurgulanırken, bu sorundan daha önemlisi tatlı suların deniz suyuna karışması sonucu dünya da tatlı su miktarı çok daha fazla düşecek. Danimarka ve Grönland Jeolojik Araştırması’ndan (GEUS) bilim adamlarına göre, küresel ısınmada 1.1 artış halinde Grönland buz tabakası mevcut hacminin yüzde 3,3’ünü veya 110 katrilyon ton buzu “kaçınılmaz olarak” kaybedecek derken, Profesör Jason Box ise “Gerçekçi olarak, bu rakamı bu yüzyılda iki katından fazla göreceğiz. Yapılan tahminler en dip rakamlar” dedi. Bir diğer araştırma da gezegenin diğer tarafında, Antarktika’nın “uyuyan devi”nin çöküşüyle önümüzdeki yüzyıllarda dünya ölçeğinde büyük bir değişikliğe neden olabileceği belirtildi.
1,5 milyar insan suya erişemiyor
BM verilerine göre, çölleşme, arazi tahribatı ve kuraklık nedeniyle dünyada 4 milyar hektar orman ve tarım alanlarını etkilerken, bu durum 168 ülkede yaşayan 1,5 milyar insanın yaşamını doğrudan tehdit altına almış durumda. Bugün itibariyle 2 milyardan fazla verimli tarım arazisinin üretim yapılamaz hale geldiği dünyada, BM tahminlerine göre 2030 yılına kadar gerekli olan gıda üretimi için 300 milyon hektarlık ek araziye ihtiyaç olduğu belirtiliyor. Yok edilen, zehirlenen tarım arazilerini yeniden geri kazanılması neredeyse imkansız. Bu nedenle yine ormanlar katledilip arazi elde edilmesine yönelinmesi mümkün ve bu durum ise orman varlığının yine büyük bir tehdit altına gireceğine işaret ediyor. Dünya genelinde 1,5 milyar insan suya erişememesinden kaynaklı çölleşmeye başlayan tarım arazileri nedeniyle büyük bir kıtlık tehdidiyle karşı karşıya.