İÇERİDEN/HÜSEYİN AYKOL
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan Rozerin Söyler, 14 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Mektubuma başlamadan önce kendimi tanıtayım: Ben Heval Ayşe Gökkan’ın yanındaki genç yoldaşıyım. Hiç okumadığım bir kitap önerisiyle sizi tanımak istedim. Yani sizi ‘İlginç Zamanlarda Yaşamak’ isimli kitabınızdan tanıdım. Gerçekçi söylemek gerekirse, sizin özgeçmişinizden etkilendim. Bu nedenle size küçük bir kart yazmak istedim. Umuyorum ki, sizin için bir sakıncası yoktur. Bu arada, benim adım Rozerin. Amedliyim. Suriçi’nden. Üç seneyi aşkın bir süredir zindandayım. Neden olduğu açıktır. Her Kürt ismini taşıyan kişi, içeriye girmeye aday durumunda ne yazık ki.”
Erzurum-Dumlu 2 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne yeni sevk edilen gazeteci arkadaşlarımızdan Ziya Ataman, 29 Ağustos 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yeni yerim pek hayırlı olmadı. Tabutun modern hali olsa gerek. Mezarlığın isim tabelasını da yaparlarsa hiç şaşmam. Burası yüksek güvenlikliymiş. Geldiğim yer nasıl bir yer onu unuttum. Ama gerçekten yüksek güvenlikli burası. Zemin kat var ve iki kat da onun üstünde. Biz siyasiler en üstte kalıyoruz. Gökyüzüne biraz daha yakın. Günde bir-buçuk saat havalandırmamız var. Daha tam oturmamış; gelecekte üç saat olacakmış! Sahi tek başıma kaldığımı söylemedim, değil mi?
Fakat nedense aklıma 14 yıl 3 ay geliyor. Bana kesilen ceza yılları yani. Ağırlaştırılmışlar bile buraya itiraz ederken, sayılı günü olan ben, hatta kesinleşmemiş hükmü olan ben, burada günlerimi böyle geçiriyorum. Böyle bir sistem herhalde dünyada yok. Ne amaçlanıyor; onu çözemiyorum bir türlü. Ailem fevkalade kaygılı. Daha öncesinden buraya benden önce gelen akrabam anlatmış nasıl bir sistem olduğunu. Saklasam da çare olmadı. Geldiğimden beri gönüllerini hoş tutmak için. Sahi bizim arkadaşları sormayı unutuyorum hep. Hazır sizlere yazıyorken, tutuklanan arkadaşlarımızdan haber var mı? Onu da sorayım. Arkadaşlarımızın durumunu ve nerede olduklarını bana yazabilir misiniz?”
Tokat T Tipi Cezaevi’nde bulunan kıdemli mahpuslardan ve yazarlarımızdan Seyyit Oktay 29 Ağustos 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Yıllardır hapisteyim. Şimdilerde 29. yılı tamamlamak üzereyim. Hiç bu kadar gündem olmamıştı ekonomik kriz. Normalde üç öğün idare tarafından verilen standart yemekler olmasına rağmen kantinden bir şeyler almak gerekiyor ama onlar da ateş pahası adeta. Ortalama 15-16 kişiyiz ya, sadece bir öğünlük kahvaltı 400-500 liraya mal oluyor; gel de geçin… Galiba herkes o eski şarkıyı söylüyor bugünlerde; zor dostum zor! Yine de umutla iyi olmayı sürdürmekten başka da çare yok.
Bir de mektup göndermek 7.5 lira oldu. Hele taahhütlü falan ateş pahası. Yurt dışı desen göndermek imkânsız. Elimizde kalan üç-beş satır yazı, onu da kısacağız bu gidişle. Memleketin hal ü pür meali zaten ortada. Giderek seçim havası da yaklaşıyor. Sanırım daha da ağırlaşacak atmosfer, zamanın bir tür oluşturucu özelliği var ya, işte kozasında ‘yeni’ bir şeyler şekillendiriliyor ama ne olduğu pek belli değil. Bari ibre bu sefer tüm insanların daha rahat nefes alabileceği yönde bir oluşuma yönelik olsun.”
Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Güven Usta, 5 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Hücrede kişi başı en fazla 15 kitap bulundurabiliyoruz. Adımıza posta yoluyla gelen kitaplar, idare tarafından aylarca bekletiliyor ve çoğu zaman bize verilmeme kararı alınıyor. Haftada 10 saat olması gereken sohbet hakkı sadece 3 saat olarak uygulanıyor. Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için slogan atıyoruz, kapı dövüyoruz. Yaptığımız meşru eylemler için soruşturma açılıyor ve hakkımızda çeşitli disiplin cezaları veriliyor. Verilen bu disiplin cezaları nedeniyle tutsakların infazı yakılmakta, tahliyeleri ileri tarihlere ertelenmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olan tutsakların üç saat olan havalandırma hakkı iki saate indirildi. Ailemizde gelen iç çamaşırı, havlu ve çorap kantinde satıldığı gerekçesiyle bize verilmiyor. Hapishane idaresi kapüşonlu hırkadan akort cihazına, el işi malzemesinden daksile kadar tutsakların ihtiyacı olan birçok malzemeyi yasaklamaktadır.”
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi’nde bulunan Hakkı Turgay, 12 Eylül 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Daha önceki mektupta belirtmiş olduğumuz temel sorunlar olduğu gibi devam ettiğinden iki hafta önce bir grup, bir hafta önce de ikinci grup, bu hafta ise üçüncü grup olarak süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladık. Bu durumu sizler aracılığınızla demokratik kamuoyuna duyurmak istiyorum. Eyleme katılanların isimlerini (bilebildiğim-ulaşabildiğim kadarını) aşağıda yazıyorum: İlk grupta: Yücel Kızmaz, Ramazan Çelik, Zeki Bayhan; ikinci grupta: İbrahim Tikan, Behram Sadıki, Hakkı Turgay…
TEŞEKKÜR: Kandıra 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan çizerlerden Barış İnan, 12 Eylül 2022 tarihli mektubuyla birlikte bize 9 adet karikatürünü göndermiş. Çok teşekkürler. Bu çizimler, burada sık sık yer alıyor biliyorsunuz. Bu arada, Barış İnan mektubunda şunları da belirtiyor: “İyi olmanı diliyorum. Bizler iyiyiz. Gerçi Covid’i tutuklayıp içeri atmışlar; hepimiz hasta oluyoruz sırayla. Covid abiyi misafir ediyoruz yani. Grip gibi 3-6 gün yatıp iyileşiyoruz ama negatife dönmemiz bazen 20-30 günü buluyor. Gerçi ağır geçiren, hastanelik olan da olmadı. Bu arada, bize de kitap sınırı geldi. Elimize 50 kitap, 30 dergi alabilecekmişiz. 20 yıl önce 3 kitap sınırı vardı. Şimdi bu sayı 50’ye çıkarılmış. Sevinsek mi bilemedik!”
MEKTUBU GELENLER:
——————————–
Rozerin Söyler – Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi
Ziya Ataman – Dumlu 2 nolu Yüksek Güv. CİK
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Hakkı Turgay – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Bülent Parmaksız – Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi
Seyyit Oktay – Tokat T Tipi Kapalı Cezaevi