2007’de kurulan 800 STÖ ve birçok partiyi çatısı altında toplayan DTK’nin kapısına mühür vuruldu
Türkiye’nin kangrene dönüşen en büyük problemi olan Kürt sorununa demokratik yollarla çözüm üretme amacıyla yıllardır faaliyet yürüten Demokratik Toplum Kongresi (DTK-Kongreya Civaka Demokratîk), 26 Haziran’da yeni bir polis operasyonunun hedefi oldu. Daha önce onlarca kez baskın yapılıp aranan, yöneticileri ve üyeleri gözaltına alınıp tutuklanan DTK’nin kapısına bu kez mühür vurulup, tabelası söküldü.
DTK, Kürt sorununu dair demokratik çözüm arayışlarının gündeme gelip, buna dönük yolların arandığı bir atmosferde 26-28 Ekim 2007 yılında Diyarbakır’da kuruldu.
DTK’nin ilk başkanları Yüksel Genç ve Hatip Dicle oldu. Hatip Dicle, DTK’nin kuruluş amacını şu sözlerle ifade edecekti: “DTK projesi, Sayın Öcalan’ın Türkiye’de özünde Kürt sorununun şiddet boyutunda seyreden gerçekliğine karşı geliştirdiği demokratik çözüm stratejisinin önemli bir ayağıdır. Amaçlarından en önemlisi kalıcı, onurlu ve adil bir barış için devlete, her konuda çözümleri olan demokratik bir legal muhatap yaratmaktır. Bu nedenle proje, demokratik ulus ruhuyla Kürt halkı ve Kuzey Kürdistan’da Kürtlerle birlikte yaşayan tüm halkların ve değişik inanç gruplarının temsilcilerini kucaklamaktadır. Ayrıca siyasi parti, sendika, oda, baro, vakıf, dernek gibi tüm demokratik örgütlenmeleri; akademisyen ve kanaat önderi gibi kişilikleri, bir demokratik sivil toplum çatısı altında birleşmelerini, ortaklaşmalarını amaçlamaktadır.”
Kürt sorununun barışçıl çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hedefiyle bölgenin 25 kentinde faaliyet yürüten 800’e yakın sivil toplum örgütünün çatısını oluşturan bir yapı olarak ortaya çıkan DTK, sahip olduğu toplumsal meşruiyet ile birlikte yasal bir zeminde çalışmalarına başladı. Bünyesinde STÖ’lerin yanı sıra siyasi partiler, il genel ve belediye meclisi üyeleri, kent meclisi, farklı etnik, dinsel ve mezhep gruplarının temsilcileri ile seçilmiş halk delegeleri yer aldı.
Komisyonlar
850 delege, 101 kişilik Daimi Meclis, 21 kişiden oluşan Yürütme Koordinasyon Kurulu, 5 kişilik Eşbaşkanlık Divanı, 3 sözcü ve 2 eşbaşkandan oluşan bu yapının bünyesinde 14 komisyon oluşturuldu. Bu komisyonlar ise şöyle: Siyasi Komisyonu, Sosyal Komisyonu, Diplomasi Komisyonu, Hukuk Komisyonu, İnsan Hakları Komisyonu, Ekoloji Komisyonu, Ekonomi Komisyonu, Halklar ve İnançlar Komisyonu, Kadın Komisyonu, Gençlik Komisyonu, Dil ve Eğitim Komisyonu, Kültür ve Sanat Komisyonu, Bilim Komisyonu ile Toplumsal Uzlaşı ve Diyalog Komisyonu. Oluşturulan bu komisyonlar toplumsallaşan politikaları açığa çıkarmak için çalışmalar yürüttü.
Kongre ve çalıştaylar
DTK, kuruluşundan bu yana demokratik bir eğitim, hukuk ve sağlık sistemi üzerine de çeşitli tarihlerde kongre, çalıştay ve konferanslar düzenledi. Yüzlerce kişinin katıldığı bu programlarda mevcut sorunlar tartışıldı, çözüm önerileri geliştirildi. Türkiye’nin bütünlüklü demokratikleşmesinin önünün açılması için ve yine sorunların çözüm yerinin toplum olduğu inancıyla çalışmalarını yürüten DTK, Kürt sorunun demokratik yol ve yöntemlerle çözülmesi için “Demokratik zeminde Kürt sorununun çözümü” konferansını düzenledi.
Bu çalışmalardan biri Diyarbakır’da 12-13 Haziran 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen ve İran, Irak, Suriye, Ermenistan, Rusya ve Avrupa’dan da birçok dilbilimcinin katıldığı “Dil ve Eğitim” çalıştayı oldu. Kürtçe ve diğer Mezopotamya dillerinin durumlarının tartışıldığı çalıştayda dillerin korunmasına dair dünya modelleri ve deneyimleri ile anadilde eğitime dair yol ve yöntemler ele alındı.
20 Şubat 2011’de düzenlenen “İnanç Çalıştayı”na ise Süryani, Keldani, Ermeni, Asuri, Sünni ve Alevi inanç grupları, gazeteci ve akademisyenlerin de aralarında bulunduğu 70’i aşkın isim katıldı. İki günlük tartışmaların ardından açıklanan sonuç bildirgesinde, dinlerin siyasetin bir aracı olmaktan çıkarılması, toplumsal barışın sağlanması için inanç gruplarının sorumluluk alması, Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun kurulması ve Pir Sultan Abdal, Seyit Rıza, Şêx Seid, Seid-ê Nursî, Xelef Beg ve İsa Zatte gibi isimlerin mezarlarının bulunması çağrısı yapıldı.
Batman’da 21 Temmuz 2012 yılında düzenlenen “Anadilde Sağlık Çalıştayı”nda da “Anadil ve Sağlık”, “Sağlık kavramının anlam ve önemi”, “Çevre ve sağlık”, “Sağlık ve tedavi” ve “Sağlık sözlüğü çalışmaları” başlıkları altında tartışmalar yürütüldü.
AKP’li vekilden MİT’çiye…
Düzenlenen bu programlara AKP’li birçok ismin yanı sıra geçmişte üst düzey devlet görevinde bulunmuş isimler de katıldı. Sonraki yıllarda AKP’den Diyarbakır Milletvekili seçilen Galip Ensarioğlu, DTK’nin kuruluş sürecinde yer alırken, MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş çalışmalara katılanlar arasında yer aldı. Yine dönemin AKP Diyarbakır İl Başkanı Muhammed Akar, DTK’nin birleşeni olan Azadi Hareketi adına 2012-2013 yılları arasında DTK İnanç Komisyonu’nda görev aldı. Bir dönem AKP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü olan AKP Siirt Milletvekili Yasin Aktay da, 18-19 Aralık 2010’da DTK’nin Diyarbakır’da düzenlediği “Demokratik Özerklik Çalıştayı”na katılan isimler arasında yer aldı.
Meclis’ten davet
2012 yılında dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı olan Cemil Çiçek yeni Anayasa çalışmaları için DTK’ye görüşlerini sunması için davetiye gönderdi. DTK heyeti, komisyona giderek demokratik özerklik talebini içeren 6 sayfalık öneriyi komisyona sundu.
Dicle, İmralı Heyeti’nde
2013’teki çözüm sürecinde oluşturulan 5 kişilik İmralı Heyeti arasında DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle de yer aldı. Dicle, 2014’de “DTK Eşbaşkanı” sıfatıyla İmralı Adası’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan ile dönemin başbakan yardımcıları ve devlet yetkilileriyle görüştü.
Teknik takip başladı
İktidarın partisi ve başında bulunduğu devlet kurumlarının bir yandan ortak çalışma içerisine girdiği DTK, bir yandan da gözlem altına tutuldu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010 yılında başlattığı soruşturma kapsamında DTK’nin kullandığı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Konuk Evi binası mahkeme kararı ile teknik takibe alınmaya başlandı, 2010’dan Nisan 2014’e kadar dinlenme yapıldı.
Öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Mithat Sancar, Ayhan Bilgen ile yasama dokunulmazlıkları bulunan dönemin BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile milletvekilleri Altan Tan, Sebahat Tuncel, Nursel Aydoğan, DTK Eşbaşkanları Aysel Tuğluk ile Ahmet Türk’ün DTK toplantılarında yaptıkları konuşmalar dinlendi. Teknik takibe alınanlar arasında Amerikalı akademisyen Jacop Gabriel de yer aldı. Yine CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu hakkında DTK toplantılarında ismi geçtiği için “örgüt üyeliği” iddiasıyla fezleke hazırlandı.
Tutuklamalar
DTK’nin teknik takibe alınması kararını veren dönemin Özel Yetkili Mahkeme (ÖYM) hâkimleri arasında yer alan Suna Yeşilküçük, Ahmet Yıldızeli ve Mahmut Köse, sonraki yıllarda “FETÖ ile ilişkili oldukları” gerekçesi ile HSYK tarafından meslekten ihraç edildi. Bu hakimlerin yürüttüğü soruşturmalar sonucunda DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bir dönem DTK’nin eşbaşkanlığını yapan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, milletvekilleri İdris Baluken, Selma Irmak, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Seydi Fırat, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Dersim Belediye Eşbaşkanı Nurhayat Altun’un da aralarında olduğu birçok siyasetçi, belediye eşbaşkanı, insan hakları savunucusu, sendikacı, sağlık emekçisi, gazeteci ve yazar tutuklandı.
DTK’nin yürüttüğü tüm çalışmalar “suç” kapsamına sokulup, dosyalarda yer aldı. Hazırlanan iddianamelerde DTK’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Dört Ayaklı Paradigması’nın 3. ayağını oluşturan bir örgütlenme, kurucu meclis işlevi gören bir yapılanma olduğu ileri sürüldü. Bu iddianamelerde DTK’nin “Kürt ulusal birliğini sağlamak, Kürtlerin siyasetine yön vermek ve Türkler ile Kürtler arasında arabulucu olmak” misyonları suç vasfına büründürüldü. DTK’nin 14 Temmuz 2011 ve 27 Aralık 2015’te düzenlediği olağanüstü kongrelerde Kürt sorununun çözümü konusunda bir yol olarak ortaya koyup, Kanada’dan Hollanda’ya Portekiz’den Azerbaycan’a, Çin’e kadar uzanan coğrafya içerisinde dünyanın birçok ülkesinde uygulanan demokratik özerkliğe ilişkin yaptığı açıklamalar da yine suçlama konusu yapıldı.
Yargıtay’dan karar
Açılan soruşturmalar nedeni ile Aysel Tuğluk ve Selma Irmak’a ceza verildi. Yargıtay 16. Dairesi, Selma Irmak’ın cezasını onadığı Nisan 2020’deki kararında DTK’nin aynı zamanda “yasa dışı” olduğuna hükmetti. Yargıtay kararında Koma Civakên Kurdistan (KCK) ile DTK arasında özdeşlik kurulmaya çalışılarak, DTK’nin kurucu meclis işlevi gören bir yapılanma olduğu ve KCK/Türkiye Meclisi olarak nitelendirildiği, örgütünün hedefi olan demokratik özerklik stratejisini hayata geçirmek için oluşturulduğu ileri sürüldü.
Karardan sonra Selma Irmak, bulunduğu cezaevinde şu açıklamayı yaptı: “DTK, Kürt halkının sesidir! Sesimizi kısamazsınız. Kongremizin çalışmaları Kürt halkının haklı, adil ve meşru taleplerinin demokratik zeminlerde haykırılmasından başka bir şey değildir. DTK’yi savunmak Kürtleri savunmaktır. DTK’yi savunmak Kürt meselesinin demokratik çözümünü savunmaktır. Halkımızın özgürlük sorunu çözülene kadar Demokratik Toplum Kongresi’nin mücadelesi de sürecektir. Demokratik bir toplum yaratma ütopyamız tüm baskılara rağmen hedefine ulaşacaktır.”
Kapısı mühürlendi
Kurulduğu günden bu yana Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözümü için çaba sarf edip, bunun yollarını arayan DTK’nin eşbaşkan, yöneticileri ve delegelerine yönelik hapis cezaları, bileşenlerine dönük baskı ve yıldırma politikasının son adımı 26 Haziran’da atıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan 64 kişiden 45’i gözaltına alındı, DTK’nin Diclekent’te bulunan binasının kapısına mühür vuruldu. “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına alınan 45 kişiden 23 kişi tutuklanırken, 22 kişi ise adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı.
Tuğluk ve Irmak’a ceza
Açılan soruşturmalar kapsamında Ahmet Türk ile birlikte 2010-2014 yıllarında DTK eşbaşkanlığı görevini yürütürken yaptığı konuşmalar ve katıldığı gösteriler nedeniyle “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla Aysel Tuğluk’a 10 yıl hapis cezası, Hatip Dicle ile birlikte 2014-2016 yıllarında DTK eşbaşkanlığı görevini Selma Irmak’a ise 10 yıl hapis cezaları verildi. Yerel mahkemelerin bu kararları Yargıtay tarafından onandı.
Kaynak: Arjin D. Öncel – Ergin Çağlar – Cahit Özbek/Diyarbakır-MA