DTK’ye yönelik operasyon, gözaltı ve tutuklamalara tepki gösteren DTK Eşbaşkanları Leyla Güven ve Berdan Öztürk, delege listemiz gözaltı listesine dönüştürüldüğünü belirterek, “DTK yargılanmaları bir an önce durdurulmalı” dedi
26 Haziran’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 9 Ekim 2018’de Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yapılan baskında elde edilen bilgi ve belgeler doğrultusunda açılan soruşturma kapsamında 64 kişi hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Diyarbakır merkezli başlatılan soruşturma kapsamında İzmir, İstanbul, Adana, Şırnak, Batman ve Van’da ev baskınlarıyla gözaltılar gerçekleşti. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanları Leyla Güven ve Berdan Öztürk, DTK’ye yönelik operasyonlara ilişkin yazılı açıklama yaptı.
“DTK yargılanmaları acilen durdurulmalı ve kongremiz demokratik faaliyetlerine devam etmelidir!” başlıklı açıklama şöyle:
“Tüm kamuoyunun bildiği gibi kurumumuza ve delegelerimize yönelik faşizm uygulaması hukuksuz, kuralsız ve ahlaksız bir şekilde sürüyor. Yetmiş yaşındaki anneler, kadınlar, akademisyenler, siyasetçiler, sendikacılar, gazeteciler, gençler, ekolojistler ve toplumda ciddi karşılığı olan birçok kesim kongremizin çalışmalarına katıldığı için, katkı sunduğu için ya da delege veya yönetimde yer aldığı için faşizan bir şekilde evleri basılıyor, gözaltına alınıyor, darp ediliyor ve tutuklanıyor. Birçok insanımız kongremizin çalışmalarından dolayı hukuksuz yollarla yargılanıyor. Kongremiz 2016 darbe girişiminden sonra 9 Ekim 2018 ve 26 Haziran 2020 tarihlerinde hukuksuz bir şekilde basıldı.”
‘Baskılar hukuksuz’
“Son baskın sonrasında kurumumuzun kapısı ‘keyfi’ olarak mühürlendi. Böylece kongremize yapılan bu baskınların temel amacının kurumumuzun mühürlenerek çalışmalarının engellenmesine ve nihai olarak tamamen faaliyetlerinin durdurulmasına yönelik olduğu anlaşıldı.Bu baskınların ikisi de hukuk dışı bir şekilde yapılmıştır. Bu baskınlarda kriminal bir hava yaratılarak kongremize ait tabelalara, kongreyi temsil eden sembolik araç-gereç ve delege listemize el konuldu. Suç unsuru haline getirilmeye çalışılan kurum tabelamızın bile sökülmesi, AKP’nin ne kadar aciz durumda olduğunu gösteren emarelerdir. Her iki baskında da arama yapılırken ne avukatlarımız ne eş başkanlarımız çağrılmamıştır. Bu durum başlı başına bir hukuksuzluktur.”
“Delege listemiz gözaltı listesine dönüştürüldü. Önceki baskınlarda alınan 801 delegenin olduğu delege listemiz, yasa dışı örgüt listesi haline getirildi. 9.10.2018 baskınında kurumumuzdan aldıkları delege listemizle iki yıldır operasyonlar yapılıyor. Bu son baskında da eski ve yeni delege listelerimize el konuldu. Demokratik bir kongrenin delege listesinin operasyon listesine dönüştürülmesi, 2015 sonrası yaşadığımız faşizmin en somut göstergesidir.”
Kumpas davası
“DTK yargılanmaları 2016’dan sonra AKP’nin demokratik Kürt siyasetine ve demokratik kurumlarına kurduğu en büyük kumpastır. Cemaat nasıl ki 2009’dan sonra ‘AKP içinde’ hegemonyasını güçlendirmek için KCK operasyonları ile demokratik Kürt siyasetini tasfiye etmeye çalıştıysa şimdi de ‘AKP devlet içinde’ hegemonyasını güçlendirmek ve kendisini yeniden devlete kabul ettirmek için DTK yargılamalarını başlattı. Bu yargılamalar demokratik siyaseti tasfiye etmek için gündelik siyasette AKP’nin işine yarayan yeni ve içi boş bir kumpas davası olduğunu tüm kamuoyunun bilmesini ve bu konuda duyarlı olmasını istiyoruz. ‘DTK KUMPAS DAVASI’ Cemaatin ve AKP’nin hala işbirliği içinde olduklarının da en büyük kanıtıdır. Kürtlerin demokratik taleplerini kabul etmemek için parti-cemaat ortaklığıyla Kürt düşmanlığı yeniden güncellenmektedir.”
AKP’ye çağrı
“AKP, değerlerimizi ve hukukumuzu yasa dışı ilan ederek binlerce insanı yargılamaya kalkıştı ve dilinden düşürmedikleri bin yıllık kardeşlik dediği Malazgirt ve sonrasını yargılama ve tartışma konusu haline getirdi. Bu açıdan AKP sadece kendini kurtarmak adına riskli alanlara el atarak yeni bir Kürt-Türk savaşı başlatma gayreti içindedir. AKP’ye çağrımız şudur: Kürtlere ve demokratik kurumlara saldırdıkça kaybediyorsunuz. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Kongremizin mühürlenmesi Kürt halkının iradesinin mühürlenmesidir. Onun için eğer Kürt halkı ile birlikte yaşamaya bu ülkenin sorumluluğunu üstlenen iktidardaki partisi olarak küçücük bir niyetiniz varsa, bir an önce o mührü kaldırır ve faşizan uygulamalarınızdan vazgeçersiniz.”
Kamuoyuna çağrı
“Tüm halklarımızın şunu iyi bilmesini istiyoruz: Demokratik Toplum Kongresi’nin mühürlenmesi siyaseten, hukuken ve ahlaken yanlış bir uygulamadır. Bu mühür politik ve kültürel olarak Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının şahsında tüm halklarımızın ortak yaşamına kast eden bir amaca hizmet etmektedir. Hukuki olarak meşruluğu, ahlaki olarak karşılığı yoktur. DTK yargılanmaları tamamen hukuk dışı olup halklarımız ve değerlerimiz arasına kurulmuş büyük bir tuzaktır. Barışı değil savaşı beslemekte, halklar arası öfke ve nefreti körüklemektedir. Dolayısıyla bir an önce bu yanlıştan dönülmeli ve kurumumuz yeniden faaliyetlerine devam etmelidir. Bu açıdan başta halklarımız olmak üzere barıştan, demokrasiden, ortak yaşamdan yana olan herkesi kongremizin yeniden açılması için dayanışmaya davet ediyoruz”
Kürt halkına çağrımız şudur: Bu saldırı bütün ulusal değerlerimize yapılan bir saldırıdır. Gelin, Kürdün özgürlüğüne el koyan ve nefessiz bırakmak isteyen bu saldırılar karşısında ulusal birliğimizi daha da güçlendirelim. Baskılara ve faşizme karşı omuz omuza verip onurlu bir yaşamı halkımıza armağan edelim. Hukukçuları DTK davalarında AKP’nin Kürt siyasetine kurduğu tuzakları deşifre etmeye çağırıyor ve yargılanan insanları savunarak bu hukuksuzluğun karşısında durmaya çağırıyoruz. Bunların dışında tüm demokratik siyasi partileri, sendikaları, kadın ve ekoloji örgütlerini, emek hareketlerini kongremiz ile dayanışmaya çağırıyoruz.”
‘DTK yargılanmaları bir an önce durdurulmalı’
Son olarak tüm kamuoyuna çağrımız şudur: DTK yargılanmaları bir an önce durdurulmalıdır. Kongremiz şahsında tüm demokratik kurumlarımız üzerindeki baskılara son verilmeli ve kongremiz faaliyetlerine devam etmelidir. En son gözaltına alınan başta 70 yaşındaki barış annesi Makbule ana olmak üzere tüm kadınlar, diğer tüm siyasetçi, belediye başkanı, sendika ve oda yöneticileri ve sivil aktivistler derhal serbest bırakılmalıdır.”