Türkiye’nin Suriyeli gruplarla birlikte Libya’ya müdahale etmesini yorumlayan Ortadoğu uzmanı Dr. Arzu Yılmaz, böylece ‘sınır güvenliği’ söyleminin kurmaca olduğunun anlaşıldığını ve buna göz yumulduğunu vurguladı
Dünya koronavirüs salgınıyla mücadele ederken, Libya’daki çatışmalı durum tüm hızıyla devam ediyor. Hafter kuvvetleri karşısında zayıf bir pozisyonda olan Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), yeniden saldırıya geçti.
Hamburg Üniversitesi’nden Ortadoğu uzmanı Dr. Arzu Yılmaz, Libya’da yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Çelik’ değerlendirdi.
Hafter’in önü kesildi
Türkiye’nin desteklediği UMH’nin son süreçte Libya’nın batısında stratejik öneme sahip bazı yerleri ele geçirmesi üzerinde duran Yılmaz, özellikle El Vatiyye Askeri Hava Üssü’nün ele geçirilmesinin UMH’nin Libya hava sahasının kontrolü konusunda önemli bir avantaj sağladığını söyledi.
Bu son gelişmeler ile birlikte geçen yıl Nisan ayından bu yana ilerleyişini sürdüren Hafter kuvvetlerinin durma noktasına geldiğini belirten Yılmaz, “Zira henüz geçen ay Hafter, BM öncülüğünde 2015 yılında imzalanan ve ulusal birlik hükümeti kurulmasını öngören anlaşmanın geçmişte kaldığını söyleyerek kendini Libya’nın hakimi ilan etmişti. Ama bugün bu çıkışın önü kesilmiş gibi” dedi.
‘Mutlak zaferin önü kesildi’
Yine Almanya inisiyatifinde gelişen diplomatik müdahalelerin de Hafter cephesinin mutlak bir askeri zafer kazanmasının önünü kestiğini vurgulayan Yılmaz, Berlin’de yapılan Libya toplantısının en önemli sonucunun Libya’daki taraflar arasında bir anlaşmanın sağlanması konusunda bir mutabakata varılması olduğunu hatırlattı. Bir diğer önemli kararın ise Libya’daki taraflara silah yardımının yapılmaması konusunda alındığını dile getiren kaydeden Yılmaz, ancak bu kararın hiç uygulanmadığını kaydetti:
“BM’nin yaptığı açıklamayla da teyit edildiği üzere özellikle Türkiye ve Birleşik Arap devletleri bu yasağı delen ülkeler oldu. Libya toplantısının hemen ardından koronavirüs salgının patlamasıyla birlikte bu ihlaller yeterince gündeme gelmedi. Ama sonuçta Libya’da özellikle Türkiye’nin sağladığı askeri destekle UMH lehine dengeler değişti. Bu haliyle UMH’nin atağa kalkmasının arkasındaki güç Türkiye diyebiliriz.”
Libya 2 şey gösterdi
Libya konusunda yaşanan gelişmelerin iki şey gösterdiğini söyleyen Yılmaz, bunlardan ilkinin Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalesine gerekçe gösterdiği “sınır güvenliği” meselesinin bir kurmaca olduğunun tekrar görülmesi olduğunu vurguladı.
Bu kurmacanın başından beri bilindiğini belirten Yılmaz, “Uluslararası bağımsız kuruluşların da ilan ettiği üzere, en baştan beri -Afrin’i kastediyorum- Türkiye’ye karşı bir saldırı yoktu. Ama bu kurmacaya Suriye’deki uluslararası dengeler gereği göz yumuldu ve Türkiye sınırlarını Suriye’de de facto genişletti. Libya bu genişlemenin bir başka biçimiyle, ‘mavi vatan’ üzerinden devamının sahnesi oldu. Yani görmemiz gereken ya da benim gördüğüm şey nihayetinde Türkiye’nin yürüttüğü yayılma politikasıdır” diye konuştu.
Dr. Yılmaz, Libya konusunun gösterdiği ikinci şeyin ise, Türkiye’nin yayılma politikasında devşirdiği radikal İslamcı grupların rolü olduğunu ifade etti. Suriye’de olduğu gibi Libya’da da Türkiye’nin devşirdiği radikal İslamcı gruplardan bir askeri güç oluşturulduğuna işaret eden Yılmaz, “Bunu da aslında tek başına değil, ABD’nin dolaylı bir destek verdiği, Avrupa’nın göz yumduğu herkesin malumu. Sonuçta Erdoğan’ın Berlin’e Libya toplantısına giderken söylediği gibi, Türkiye Batı’ya ‘madem sizin savaşmaya niyetiniz yok, bırakın biz savaşalım’ diyor. Bu savaşı da radikal İslamcı grupları kullanarak yapacağını gizlemiyor. Doğrusu şu ana kadar da bu teklife bir itiraz olduğu söylenemez” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL