Tıp mensuplarının, toplumun sağlık eğitimi konusundaki eksikliğini istismar etmesinin “şarlatan”lık olduğunu belirten İTO Başkanı Dr. Pınar Saip, “Tıbbın şarlatanları, bilimsel başarılarıyla değil, medyatik söylemleriyle kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar” dedi.
İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu, basın, yayın organlarında ve sosyal medyada sık sık bazı tıp doktorlarının “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” açıklamalarla yer almasına ilişkin Cağaloğlu’nda bulunan binasında basın toplantısı düzenledi. İTO Başkanı Dr. Pınar Saip, basın, yayın organlarında ve sosyal medyada sık sık bazı tıp doktorlarının “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” açıklamalarının yer aldığını belirtti. İTO yönetim kurulu olarak 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kanunu ve ilgili mevzuatın verdiği görev, yetki ve sorumluluklar çerçevesinde bazıları için gelen şikayetler üzerine soruşturma başlatıldığını ve İTO Onur Kurulu’na sevk edildiğini, kusurlu bulundukları takdirde cezalandırılacaklarını ifade eden Saip, bu meselenin artık bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini ve bu yüzden tekil birey belirtmeden görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak istediklerini söyledi.
‘Toplumun sağlık sistemi istismar ediliyor’
Modern tıbbın dogma değil, bilimsel bir disiplin olduğunun altını çizen Saip, “Felsefesinden pratik uygulamasına kadar modern tıbba dair her konunun tartışılması gayet doğaldır ve de sağlıklıdır. Keza sağlık sadece hekimlerin, sağlık profesyonellerinin üzerinde söz söyleyebileceği bir konu değildir ve bu tartışmaların bilimsellikten şaşmamak kaydıyla toplumun önünde, toplumun katılımıyla yapılmasında da hiçbir sakıncası yoktur. Tersine, tıbbi konuların bütün toplumun anlayabileceği popüler bir dille anlatılması toplum sağlığı açısından son derece değerlidir. Ancak ne yazık ki bazı tıp mensupları ısrarla ve inatla toplumun sağlık eğitimi konusundaki eksikliğini istismar etmeyi mesleki bir kariyer haline getirmektedir” diye konuştu.
Tıbbın şarlatanlarının ortak özellikleri
Tıp mensuplarının, tıbbı ve hastaları bu şekilde istismar etmesinin Türk Dil Kurumu Bilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğünde “şarlatan” olarak tanımlandığını belirten Saip, şarlatanlığın, bilim, vicdan, etik ve deontoloji ve benzeri her türlü değer sistemini yok sayarak kısa zamanda ün ve varlığa ulaşmak için her türlü yola başvurarak hekimlik pratiği yapan kişilere dendiğini söyledi. Uzmanlık ve ilgi alanları, tarzları ve üslupları farklı olsa da açıklamalarıyla sık sık “kamuoyunun gündemine oturan” tıbbın şarlatanlarının ortak özelliklerinin ise Saip, şu sözlerle aktardı:
“* Her ne kadar modern tıbbı yerden yere vursalar da, bunu yaparken modern tıp eğitimi sonucu kazandıkları ‘doktor’ unvanlarını ve akademik kariyerlerini kullanmaya özen gösterirler; özel muayenehanelerinde, kliniklerinde hasta bakmaya, ilaç yazmaya devam ederler.
* Hemen her açıklamalarında bilimsel, tıbbi gerçekler, doğrularla bilim dışı yalanları, yanlışları birlikte harmanlayarak sunar, böylece yalanları, yanlışlarını gerçeklerin, doğruların arasında gizlemeye çalışırlar.
* İleri sürdükleri ‘ezber bozan’, ‘tabu yıkan’, ‘şoke eden’ iddiaların hiçbir bilimsel ispatı yoktur.
* Ortaya attıkları iddiaların çürütülmesinde kendileri açısından hiçbir sıkıntı duymazlar; hemen yeni konular, yeni iddialar bulurlar. Hemen hepsinin kendince ‘her derde deva’ bir meyvesi, sebzesi, insan yaşamını en az 30 yıl uzatacak bir diyet ya da tedavi kürü vardır.
* Yaşam düsturları ‘Bir gün herkes -15 dakikalığına- ünlü olacak!’, taktikleri ‘Reklamın iyisi, kötüsü olmaz!’dır. Bilimsel başarılarıyla değil, medyatik söylemleriyle kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışırlar.
* Kendilerine uzatılan her mikrofona, yöneltilen her soruya, uzmanlık alanları olup olmadığına bakmaksızın mutlaka verilecek bir cevapları vardır. Bazıları daha da ileri gidip fırsatını yakalamışken derin sosyolojik tahlillerde bulunurlar.
* Bugün zaten birçok doktorun ve tabip odalarının ‘aşırı teşhis’ten aşırı teknoloji ve ilaç kullanımına, tanı ve tedavi süreçlerine tıbbi teknoloji ve ilaç tekellerinin müdahalesinden kapitalist tıbba kadar bir dizi uygulamayı son derece radikal eleştiriler yönelttiğini bilmezden, görmezden gelirler.
* Zihin dünyaları ‘komplo teorileri’yle doludur; kanserin çaresi bulunmuştur ama ilaç firmaları gizliyordur, şekerin zararı kendileri ifşa edene kadar toplumdan saklanmıştır, aşıların içinde alüminyum vardır ve otizme yol açıyordur, vb., ve de bütün bu komploların farkına varan biricik akıl sadece kendilerinde mevcuttur.
* Açıklamalarında soyut bir ‘tıbbi endüstri’, ‘sistem’ eleştirisi varsa da hiçbir zaman mevcut sağlık politikalarını ve o politikaların sahibi siyasi iktidarı eleştirmezler, iktidar partisi AKP’nin adını dahi ağızlarına almazlar; sonunda da faturayı doktorlara keserler.
* Her ne kadar bütün bu faaliyetlerini kendileri için hiçbir karşılık beklemeden, toplum için ya da toplum yararına, ‘uhrevi’ amaçlarla yaptıklarını iddia etseler de çabalarının meyvelerini daha çok tanınırlık, bilinirlik, kabul görme, hasta sayısı ve kitap satışlarında artış gibi “dünyevi” nimetler olarak toplamaktan kaçınmazlar.”
‘Toplum ciddiye almamalı’
Bu şarlatanların çağlar boyunca olduğu gibi bugün de sadece hekimlere ve hekimliğe zarar vermekle kalmadığını, kişisel çıkarları için insanların modern tıbbın güveninin zedeleyerek onların bazen ölümle sonuçlanacak kadar yanlı yönlendirdiği ve toplum sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğunun altını çizen Saip, bunların toplum ve medya tarafından ciddiye alınmaması gerektiğini belirtti.
Kaynak: MA