Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’de yapılmak istenen JES’e karşı çıkan kadınlar 5 aydır kesintisiz nöbet tutuyor. Direnen kadınlar, ‘Dozerlerin önünde yatarız ama kuyuları kazdırmayız’ diyor.
Ayşe Sürme/Aydın-MA
Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy’de Gürmat Enerji Şirketi’nin yapmak istediği Jeotermal Enerji Santrali’ne (JES) karşı köylülerin başlattığı nöbet eylemi 5 aydır kesintisiz devam ediyor. 6 Aralık’ta santralin yapılacağı arazinin etrafının tel örgülerle çevrilerek ağaçların sökülmeye başlanması köylülerin tepkisine neden olmuş, jandarma müdahalesinde 3 kadın yaralanmıştı. Jandarma ve TOMA’dan köylülerin üzerine gaz sıkmasıyla olaylar büyümüştü. Nöbetin tutulduğu çadırda her akşam bir araya gelen köylüleri ekolojistler ve siyasi partiler yalnız bırakmıyor. Yaşanan arbedede bayılan ve darbe alan kadınlar, JES kuyularına karşı hala eylem çadırında beklemeye devam ediyor.
‘Üzerime çimento döktüler’
JES kuyularının yapılmak istendiği tarlada bir hareketlilik olması üzerine bölgeye giden köylülerin yolu Jandarma tarafından kesilip kimlik kontrolü yapıldığını dile getiren Leyla Çiyan Şen, “Ben direğin kazıldığı çukura girerek telin yapılmasını engelledim. Çukurda olmama rağmen dizlerime kadar çimento döktüler. Daha sonra karnımdan darbe aldım. Nefes boruma kadar hissettim. Nefessiz kaldığım için bayıldım. Beni hastaneye kaldırdıklarında doktorlar 24 saat müşahede altında tutacağını söyledi. Bizim köylümüz baskı altındayken hastanede kalamayacağımı söyleyerek tarlaya geri geldim” dedi. Tarlada köylüyle birlikte gece saat 23.00’e kadar nöbet tutuklarını söyleyen Şen, “nisan’dan sonra yine üstümüze gelecekler. Biz nöbetimize devam edeceğiz. JES’ler gidinceye kadar bizi buradan kimse kaldıramaz” diye konuştu.
‘Direnmeyi sürdüreceğiz’
JES sondaj kuyularına karşı aylardır nöbet tuttuklarını dile getiren Hatice Barlaz ise, arbedenin yaşandığı gün hayatında ilk defa biber gazına maruz kaldığını söyledi. Yapılanlara karşı tepki gösterdiğini anlatan Barlaz, şunları söyledi: “Jandarmaya çocuklarımızı, toprağımızı zehirleyeceklerini anlatmaya çalıştım. Onlar bize baskı uyguluyordu. Bizde onları engelliyorduk. Birisi bana ‘git oradan koca karısın’ dedi. ‘Öldürsen de gitmeyeceğim’ deyince binbaşı beni ittirdi. O an kolum betona çarptı. Kolumdan kan geldiğini daha sonra gördüm. 3 kişiyle birlikte hastaneye gittik. Daha sonra tutanak tutular. Birisi bana yanlışlıkla olmuştur deyince bende hayır ‘bütün her şey kasten yapıldı’ dedim. Ertesi gün yine alana gittiğimizde bu sefer biber gazı sıktılar üstümüze. Baygınlık geçirenler oldu. Hayatımda ilk defa biber gazına maruz kaldım. Ölürüz de toprağımızı onlara bırakmayız dedik. O günden bu yana nöbet devam ediyor. Dozerlerin önünde yatarız ama kuyuları kazdırmayız. Kuyular kazılırsa o zaman öleceğiz. Küçükten büyüye zehirleneceğiz. Bu yüzden sonuna kadar direnmeyi sürdüreceğiz.” dedi.