Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar sırasında nereden atıldığı belli olmayan roketler nedeniyle hayatını kaybeden sivillere dair soruşturma kısa süre içerisinde kapatılarak, dosya ‘faili meçhul’e bırakıldı
Türkiye’nin Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altında topladığı silahlı gruplar ile birlikte 9 Ekim 2019’da Kuzey ve Doğu Suriye’nin Serêkanî (Resulayn) ve Girêspî (Tel Abyad) kentlerine yönelik gerçekleştirdiği saldırının üzerinden bir yıl geçti. Saldırı sonrası Urfa’dan Şırnak sınırına kadar uzayan çatışmalardan en fazla Mardin’in Nusaybin ve Kızıltepe ilçeleri ile Şırnak’ın Cizre ilçesi etkilendi.
Çatışmalarla birlikte nereden atıldığı bilinmeyen roketler Nusaybin’e düşmeye başladı. İlk roket 10 Ekim’de düştü ve kente bağlı Fırat Mahallesi’nde Fatma Yıldız (47) ve çocukları Leyla Yıldız (16) ile Emine Yıldız (12) hayatını kaybetti. Çatışmaların devam ettiği 11 Ekim’de ise, Yeni Turan Mahallesi Hamam Sokak’a roket düşmesi nedeniyle 9 kişi hayatını kaybetti, 74 kişi yaralandı, 126 evde hasar meydana geldi. Hayatını kaybeden Hüseyin Çakır (48), Naif Sincar (68), Ahmet Delen (16), Orhan Doğan (30), Aytekin Eroğlu (35), Mehmet Şirin Demir (50), Hasan Muhammed (39) ve Dara Ali (17) olay yerinde Şivan Çetin (26) ise, patlamadan 20 gün sonra tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Halk yetkililerin açıklamasına inanmıyor
Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen nereden geldiği ortaya çıkarılmayan roketlerle ilgili hükümet yetkilileri her defasında “YPG attı” şeklinde açıklama yaptı. Ancak Nusaybin sakinleri, çatışmaların yaşandığı dönemde sık sık 2014 yılında MİT, ordu ve hükümet temsilcilerine ait “Karşı taraftan 3-5 roket fırlatırız. Savaş çıkarırız” şeklindeki ses kaydını hatırlatarak, iktidara tepki gösterdi. Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Sözcüsü Kino Gabriel de yaptığı açıklamada Nusaybin’e düşen havan topları ile ilgilerinin olmadığını açıkladı ve aynı ses kaydını hatırlatarak, “Dostlarımızdan önce düşmanlarımız da biliyor ki böylesi utanç verici uygulamalardan her zaman uzak durduk” dedi.
Yaşananlara dair hükümet yetkililerinin açıklamaları kamuoyunu tatmin etmezken, hayatını kaybedenlerin birçoğunun aileleri roketlerin DSG tarafından atıldığını kabul etmedi. Olay tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yapacağı taziye ziyareti öncesi taziye evlerine bayrak asılmasını dahi izin vermeyen aileler, hastane önünde ve cenaze törenlerinde hükümete tepki göstererek, saldırıları durdurma çağrısında bulundu.
Tazminat başvuruları kabul edilmedi
Hayatını kaybedenlerin ailelerinin yanı sıra yaralılar ile evleri zarar görenlerin İçişleri Bakanlığı’na yaptıkları tazminat başvuruları da kabul edilmedi. Bakanlık aileleri komisyona sevk etti. Komisyondan henüz bir sonuç çıkmazken, yetkililerin “terör mağduru” oldukları yönünde sunduğu tutanaklar ise aileler tarafından kabul edilmedi. Devlet yetkililerinin olayların yaşandığı ilk günlerden itibaren yaptıkları açıklamalarda “sivil şehitler” kavramını kullanmasına karşı, ailelerin roketlerin nereden geldiğinin araştırılması talebine de yanıt verilmedi.
Yine, dönemin HDP Meclis Başkanvekili Mithat Sancar’ın “Roketlerin nereden geldiği araştırılsın” yönündeki çağrısına da kulaklar tıkandı. Halkın yaşadığı mağduriyeti çözmeye çalışan HDP’li Nusaybin Belediyesi’ne kayyum atanarak, Belediye Eşbaşkanları Ferhat Kut ile Semire Nergiz tutuklandı, Nusaybinliler yeniden göç yollarına düşmek zorunda kaldı.
Tek cümlelik gerekçe
Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kısa süre içinde kapatılarak, 12 kişinin hayatını kaybetmesi “faili meçhule” bırakıldı. Soruşturma, 30 yıllık “zaman aşımı” kapsamında zaman aşımı bürosuna sevk edildi. Savcılığın tek cümlelik gerekçesinde ise şu ifadelere yer verildi: “Söz konusu olay sebebiyle yürütülen soruşturma kapsamında, yapılan tüm araştırmalara rağmen olayın fail ya da faillerinin belirlenemediği ve bu sebeple söz konusu dosya kapsamında daimi arama kararı verilmesi gerektiği kanaatine varıldı.”
Kaynak: MA / Ahmet Kanbal