Anadilimiz olan Kürtçe ile olan ilişkilerimizi sıfıra indirmek için Kürtçe mektuplarımız gönderilmiyor; bize gelenler bize verilmiyor. Kısaca yasalarda istisna olarak uygulanmasına çalışan tecrit politikaları genel bir uygulamaya dönüştürülmüştür
Hüseyin Aykol
“Dilerim ciddi bir sağlık sorunun yoktur. Malum yaş ilerleyince bu tür sorunlar ister istemez insanın karşısına çıkıyor. Ama genç yüreğinizin bunların üzerinden geleceğine inanıyorum.
Biraz da kendimden-kendimizden bahsedeyim isterseniz. Sayımız halen 11 kişidir. Ne artıyor ne de eksiliyoruz; kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. İnsan cezaevinde olunca sorunlar da oluyor haliyle. Bizim de yaşadığımız kimi sorunlar oluyor tabii. Valla bu sorunlarımızı görüşecek görevli-muhatap bulamıyoruz. Habire cezaevi idaresiyle görüşmek için dilekçe yazıyoruz ama ‘ses’ yok. Sanki dipsiz bir kuyunun dibine taş atıyoruz.
Gündemi takip etmek için Yeni Yaşam adlı günlük gazeteye abone olduk ama bu gazeteyi hiç günlük olarak okuyamadık! Bir bakıyorsun bir hafta, on günlük gazeteyi toplu getiriyorlar. Garip bir uygulama.
Gönderdiğimiz mektuplar veyahut bize gelen mektupların ulaşmasında sıkıntılar oluyor. Bu aralar mektuplarımız sık sık ‘kayboluyor’ ama sorumlu kim belli değil! Sıcak su ihtiyacı karşılanmıyor. Kantin fiyatları dersen ateş pahası! Televizyonlarda enflasyonun yıllık olarak yüzde 11 olduğu söyleniyor ama burada haftalık enflasyon yüzde 30’u bulmuş durumda. Her hafta rutin zam var. Bu gidişle alışveriş yapamayacak duruma geleceğiz.
Bir de uzun süredir karşılaşmadığımız bir uygulamayla karşılaştık. Polisler jandarma elbisesi giyerek aramaya katıldı. Polisin jandarma kıyafetiyle gelip aramaya katılmasının hukuki bir yanı yok. Neden yapılıyor, bilemiyoruz tabii. Diğer bir sorunumuz da, dilekçelerimizin kaybolması ve dilekçelerimize yanıt verilmemesi.
Havalar soğuk. Bunun için pek fazla spor yapma imkânımız olmuyor. Zaten sosyal-sportif faaliyetler ‘sayının kalabalık olması’ gerekçesiyle seyrek aralıklarla yapılıyor. Baharın gelmesi belki biraz spor imkanını yaratacak. Başkaca da okuyor ve fırsat buldukça yazı yazıyoruz. Sizin de cezaevi tecrübeniz olduğu için yaşamımızın az-çok nasıl geçtiğini tahmin edersiniz. Yılları bu şekilde geride bırakıyoruz.
Not: Gecikmeli de olsa, yeni yılını kutluyor; mutluluk, başarı, sağlık ve özgürlük dolu yeni yıllar dilerim.”
Ne oldu şaşırdınız mı? Yeni yıldan bahsediliyor, soğuk havalardan da… Ben de şaşırdım mektubu okumaya başlayınca. Sonra da mektubun tarihine baktım: 16 Ocak 2020…
Evet! Mektup yazılalı 4 yılı çoktan geçmiş. Düşünün enflasyon oranı o günlerde, yüzde 11 imiş! Sonra mektubun zarfına baktım: Onun tarihi ise 11 Temmuz 2024. Yani mektup, geçen hafta postaya verilmiş. Eskişehir H Tipi Cezaevi idaresinden bir açıklama beklemek hem mektup sahibinin hem de kamuoyunun en doğal hakkı! Bu mektup, bunca sene niçin bekletildi? Niçin 4.5 yıl sonra postaya verildi?
Bu arada, mektup sahibi olan Cihan Alkan, belki de tahliye olmuştur, diye düşündüm. Ancak mektup, taahhütlü olarak postaya verilmiş ve bugünün fiyatıyla 81 lira alınmış. Demek ki, mektubun sahibi cezaevinde ve kasasından bu kadar para alınabilmiş(!)
Adalet Bakanlığı’nın ilgili yetkilileri, Eskişehir H Tipi Cezaevi idaresi hakkında bir soruşturma açmayı düşünür mü? Yoksa gönderilmesinde hiçbir sakınca bulunmayan bir mektubun dört buçuk yıl cezaevinde bekletilmesine hiçbir sakınca görmeyecek mi?
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Bedri Kocakaya, 16 Haziran 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Kalmakta olduğum bu cezaevinde sayısız hak ihlali ile yüz yüzeyiz. Hükümlü ve tutuklulara tanınan temel hakların önemli bir bölümü fiilen ortadan kaldırılmıştır.
2022 yılından bu yana spor faaliyeti dışında hiçbir etkinliğe çıkarılmıyoruz. Spor faaliyeti de ayda üç gün, daha doğru ifade ile ayda üç saatle sınırlandırılmıştır. Öncelikle karşılaştığımız temel sorunlarımızı özetlemek istiyorum. Sağlık sorunlarımızın çözümüne dönük taleplerimiz karşılık bulmuyor. Revire çıkma taleplerimiz aradan 3 ay geçtikten sonra karşılanıyor. Hastane sevkleri için aylarca bekletiliyoruz. Kelepçeli muayeneyi eskiden jandarma dayatırken, artık muayeneyi yapan doktorlar da aynı dayatmada bulunuyor.
Son zamanlarda karşılaştığımız en ciddi hak ihlallerinden biri de, 30 yılını bitirmiş arkadaşlarımızın tahliyelerinin engellenmesi durumudur. İdare ve Gözlem Kurulu hiçbir hukuki gerekçeye dayanmayan ve tamamen keyfi nedenlerle, tahliyeleri gelmiş olan arkadaşlarımızı içeride tutmak için muazzam bir enerji harcıyor. Yatma planına uymamış, elektriği açık bırakmış, personele yardımcı olmamış (neyi kastettikleri de muamma) vb. gibi gerekçelerle tahliyeler habire uzatılmakta, geçiştirilmektedir.
Sohbet gibi etkinlikler esasında F tipi cezaevleri için planlanmış ve 5275 sayılı kanunla 2005 yılından itibaren uygulamaya geçirilmiştir. Burada Pandemi kısıtlamaları kaldırıldıktan sonra sohbet ve atelye etkinlikleri fiilen ortadan kaldırıldı. Ayda kimi zaman üç, kimi zaman beş kez aramalar yapılıyor ve daha önce kantinden satın alınan şeylere ve kitaplarımıza ve el yazılarımıza el konuluyor.
Anadilimiz olan Kürtçe ile olan ilişkilerimizi sıfıra indirmek için Kürtçe mektuplarımız gönderilmiyor; bize gelenler bize verilmiyor. Kısaca yasalarda istisna olarak uygulanmasına çalışan tecrit politikaları genel bir uygulamaya dönüştürülmüştür. Şimdiye kadar AİHM ve AYM’den cezaevlerinde hak ihlali olarak mahkûm edilmiş ne kadar karar varsa, tüm bu kararlara konu olan işlemler-uygulamalar devreye sokulmuştur.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gündemleştirmek, ilgili olmak önemlidir. Özetlemeye çalıştığım konularda duyarlı olmanız dileğiyle selamlar…”
* * *
Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulmakta olan Bager Sayak, 22 Temmuz 2024 tarihli kartında şöyle diyor: “Sevgili İHD! 38. kuruluş yılınızı kutluyor, Türkiye’nin Kurdistan’da insan hakları konusunda gösterdiğiniz duyarlılık, sorumluluk ve emeklerinizden dolayı sizleri en içten duygularla selamlıyor ve teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız; nice yıllara…
İnsan hakları konusunda tek bir ihlalin dahi yaşanmadığı, daha demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir ülke özlemimizle! Parolası, haksızlıklara karşı boyun eğmeyen ve sessiz kalmayan tüm emekçi insanlara selamlar olsun. İyi ki varsınız, sağlıcakla kalın…”
ZAM: Daha birkaç yıl önce 1.40 liraya gönderebildiğimiz mektubu, artık 29 liraya gönderebileceğiz! Ulaştığından emin olmak istediğiniz taahhütlü bir mektup içinse 81 lira vermek zorundasınız!!! Bu zammı yapanlarda hiç insaf yok mu? İnsan gerçekten ne diyeceğini bilemiyor…
MEKTUBU GELENLER:
Bedri Kocakaya – Bolu F Tipi Cezaevi
Cihan Alkan – Eskişehir H Tipi Cezaevi
Sinan Adıgüzel – Kırşehir Yük. Güv. CİK
Bager Sayak – Sincan 1 nolu Yük. Güv. CİK