Türkiye seçimlere giderken aynı zamanda büyük bir tarihsel dönüm noktasına doğru ilerliyor. Bu gidişe ve ortama bir de dünyadan bakmak gerekiyor. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun mevcut dünya koşullarından kaçınılmaz bir şekilde etkilenecektir.
Dünya için çok şey söylenebilir, ancak son günlerin en çarpıcı göstergesi Davos’da yaşandı. Dünya Ekonomik Formu o kadar sönük geçti ki, bu kendi başına dünyanın durumuyla ilgili çok şey anlatmaktadır. Foruma Batı dünyasından sadece Almanya başbakanı Olaf Scholz katıldı. Güç sahiplerinin geçit törenine dönüşen Davos bu kez son derece sönüktü. Yaşanan Davos her yönüyle bir dönemin sonuna işaret ediyor. Her yıl yayınlanan geleneksel “Küresel Risk Algı Araştırması”nda en öne çıkan risklerin içinde “hayat pahalılığı krizi” en göze çarpandır.
“Kriz kahini” Nouriel Roubini, Davos öncesinde “Megatehlikeler” kitabını yayınladı. “Borç krizi”, “demografik zaman bombası”, “kolay para tuzağı”, “yapay zeka tehdidi” sıralanan “büyük tehlikeler” içinde dikkat çekenler.
Son Dünya Ekonomik Formu’nun tükenen bir mumu andırması neden? Noeliberalizmin parlak günleri hatırlansın! Büyük bir coşku ile yeni teknik gelişmeler aktarılıyor ve yakın geleceğin yeni meslekleri sıralanırken, yepyeni bir dünyanın haberi veriliyordu. “Şeylerin interneti”, “yapay zeka”, “sürücüsüz araçlar”, “robotlar geliyor” telaşı arasında yeni bir geleceğin duyurusu yapılıyordu.
Bütün bu sayılanlar belli ölçülerde gerçekleşti ve daha da çeşitlenerek gelişmeye devam ediyor. Ancak neoliberalizmle birlikte bir başka gelecek daha ufukta belirmeye başladı. Bunun ilk kara haberini dünya 2008 krizi ile aldı. Yere düşen dünya ekonomisi bir türlü ayağa kalkamadı. Aynı zamanda zengin yoksul uçurumu o ölçüde derinleşti ki, Dünya Ekonomik Formu’nun yeni risk algısında ilk sıraya tırmandı. Bu dehşetli gerçeklik bir diğerinin habercisidir. Önümüzdeki yıllarda iki milyara yakın insan “demografik zaman bombası” olarak çalışacaktır.
Neoliberalizmin yol açtığı felaketlere pandemi ile çok daha etkili bir yenisi eklendi. İnsanlık birdenbire üretim zincirlerinin ne ölçüde kırılgan olduğunu farketti. Bugüne kadar düzeltme çabaları henüz bir sonuç yaratmadı. Üstelik kapitalist üretim tarzı doğaya en vahşi saldırılarını yaparken, aynı zamanda yeni pandemilerin altyapısını da hazırlıyor. Sadece pandemilerin değil büyük ekolojik krizlerin zeminini inşa ediyor.
Önceki Davos toplantılarında dünya için parıltılı bir gelecek çizilirken bugün insanlık, büyük bir servet farkı uçurumunun başında bir kara deliğe düşmemek için nereye tutunacağı telaşı ve paniği içindedir. Ayrıca Ukrayna Rusya savaşının yakın gelecekte başta Avrupa’yı ve elbette dünyayı hangi felaketlerin içine çekeceği kaçınılmaz şekilde üstünden yürünecek bir sırat köprüsüdür. İki dünya savaşının dehşetini yaşamayan, tersine bu dehşeti büyük zenginliklere dönüştüren ABD artık aynı şansa sahip değildir. Sadece bu gerçeklik bile dünyanın nasıl büyük tehditlerin eşiğinde olduğunun habercisidir.
Bütün bunlardan “Küresel Risk Algı” araştırması “ürkütücü derecede tanıdık gelen bir küresel risk manzarası” olarak söz ediyor. Küreselleşme ile verilen parıltılı vaadlere, üstelik sosyalizm tehdidinin ortadan kalkmasına rağmen kapitalizm dönüp dolaşıp “ürkütücü tanıdık riskleri” ile yine baş başa kalmıştır.
Davos’un yıldızı onun için sönüyor. Onun için dünya liderleri batışa geçen gemiye bu yıl gelmek istemediler. Çünkü aynı zamanda son yirmi yıldır hazırlanan batışın bizzat yaratılmasından kendileri sorumludur. Davos’da ne diyeceklerdi? İnsanlığı bir çöküşün eşiğine nasıl getirdiklerini mi anlatacaklardı? Berlin Duvarı’nın yıkılışı sırasında histerik çığlıklar atanlar son yirmi yılda kaç yeni duvar ördüklerini gördükçe ne düşünüyorlardır?
Davos, karlar arasındaki sevimli İsviçre kasabası dünya kapitalizminin parlayan yönünün bir sembolü olmuştu. Artık bir çöküşün habercisi olmaya aday!
Dünyanın cennet adacıkları kapitalizmin merkezleri her geçen gün “demografik zaman bombası” tarafından kuşatılıyor. Yakında kendini denizler kadar geniş bir mayın tarlasının ortasında bulabilir. Kapitalizm “ilkel birikim” denen vahşi bir yağma ile zenginliğinin yollarını döşemişti. Neoliberalizm ve küreselleşme ile yaşanan, öncekini aratmayan vahşilikteki yağma bu kez onun sonunu hazırlamaya adaydır.