AKP-MHP ittifakına katılan HÜDA PAR ile yeniden Hizbullah’ın 90’lı yıllarda yaptıkları akıllara gelirken, dönemin tanığı Şahit İmam, ‘İlim-PKK çatışması’ denilen şeyin sivillerin katledilmesi olduğunu söyledi
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR), 14 Mayıs seçimlerinde AKP-MHP iktidarına desteğini açıkladı. Karar sonrası HÜDA PAR’ın, 1990’lı yıllarda Kurdistan kentlerinde işkence ve katliamlarla adını duyuran Hizbullah ile olan ilişkileri yeniden gündeme geldi. HÜDA PAR, Hizbullah’ın yasal faaliyetlerini yürüten bir yapı olarak gösterilirken, birçok kadrosu da söz konusu örgütten oluşuyor.
Saldırıların hedefine PKK konuldu
1989’un sonlarında Menzil’e yönelik saldırılarına ara veren Hizbullah, İslami Hareket ve Vahdet grubuna yer yer saldırılar düzenledi. Örgüt, PKK sempatizanı ve yurtseverlere ilk saldırılarını ise taşlı-sopalı saldırılarla organize etti ve sonrasında silahlı saldırılar başlattı. Şirnex’in Hezex (İdil) ilçesinde 7 Mayıs 1991’de Sabri-Hayriye Karaaslan, evlerine yapılan silahlı saldırıda öldürüldü. Bundan PKK’yi sorumlu tutan Hizbullah, Hezex’te 3 Aralık 1991’de PKK ile ilişkili olduğunu öne sürdüğü Süryani Mihail Bayru’yu silahlı saldırıyla öldürdü. Hizbullah’ın Bayru’yu öldürmeye gerekçe yaptığı Sabri-Hayriye Karaaslan’ın oğulları ”Ahmet Usta” kod adlı Mehmet Salih, kardeşi Mehmet Ali Karaaslan ile Sabri Karaaslan’ın yeğeni Hamza Karaaslan’ın cesetleri 19 Nisan 2002’de Hizbullah’ın Antep’te cephanelik olarak kullandığı villadan çıkacaktı. Hizbullah’ın sistematik saldırıları ise, Kürt yurtseverlerine saldırısından rahatsız olduğu için Hizbullah’tan ayrılan Mele Zeki Atak ve İbrahim Kızmaz’ın öldürülmesinden sonra başladı. Hizbullah, “örgüt hakkında bilgi verirler” gerekçesiyle infaz ettiği Atak ve Kızmaz’ın ardından, sivillere yönelik silahlı saldırılarını arttırdı.
Kendi dışındakilere tahammülleri yok
Mezopotamya Ajansı’na konuşan Hizbullah ilk eylemleri ve diğer örgütlerle ilişkilerini anlatan dönemin tanığı Şahit İmam, Hizbullah’ın PKK sempatizanlarına ve yurtseverlere yönelik saldırılarının arka planına ışık tuttu.
Hizbullah’ın kuruluş aşamasında Menzil grubu içinde yer alan Şahit İmam, Hizbullah’ın grup aşamasındayken değişimi şiddet temelli gerçekleştirmek istediğini ve kendi dışındaki yapıları kabul etmediğini ifade etti. Hizbullah’ın Kurdistan’ta sivillere yönelik saldırılarının altında “katı bir İslami referansın” olduğunu söyleyen Şahit İmam, Menzil Grubu olarak kendilerinin Kürtlerin farklı inanç gruplarından oluşan bir millet olarak kabul ettiklerini, Kürdistan’daki bütün siyasi ve inanç gruplarının kendi aralarında diyalog kurmaları gerektiğini, Kürtlerin yaşadığı tüm sorunların devletten kaynakladığını savunduklarını dile getirdi.
Kürt sorununa bakış
Bugünkü Hizbullah’ın çekirdeğini oluşturan İlim grubunun, tekçi, katı ve şiddet düşüncesine sahip olduğunu söyleyen Şahit İmam, “Kürtlerin ezilmişliğinin ortadan kalkmasının yolunu İslami bir rejim olduğunu savunuyordu. Buna karşı İslami rejim ve İslami düşünceyle bu mücadelenin verilmesi gerektiğini savunuyordu. Bunun dışındaki diğer mücadeleler batıldı, hak dışındaydı ve onlarla temas kurma noktasında çok ciddi bir mesafe vardı. Yani onlara göre ötekiydi, irtibat kurmak fıkhen (fıkıh: İslam hukuku) caiz değildi” diye konuştu.
Yurtseverlere ilk saldırılar
İlim grubunun bu saiklerle Menzil’e ve İhvan çizgisindeki Vahdet grubuna saldırılar düzenlediğini kaydeden Şahit İmam, 1989’un sonlarında kendilerine (Menzil) yönelik saldırılarını durduğunu ifade etti. Saldırıların durmasının ardından 1990’ların başında bu kez PKK sempatizanlarına ve yurtseverlere yönelik saldırılar başladığını ifade eden Şahit İmam, “İlim’in PKK’lilere saldırılarının, PKK’liler onlara saldırmadan önce yaptığını biliyorum. İlk günden beri söylediğim gibi İlim’in böylesi bir yatkınlığı vardı. Kendinden olmayanlara -ki PKK’lilere- dinsiz gözüyle bakılıyordu. Dolayısıyla saldırgan tavırları vardı. Bunun şahidiydim. ‘PKK’lidir’ diye camiden çıkanı da, gazete dağıtanı da, gazete satanı da vuruyordu” dedi.
Çocuk cenazeleri Hizbullah evlerinden çıktı
Şahit İmam, Hayriye ve Sabri Karaaslan’ın 1991 yılında öldürülmesini PKK’ye saldırma gerekçesi yapan Hizbullah üyelerinin Dîlok’taki evlerinde çocuk cenazelerinin çıktığını anımsatarak, “Biz o tarzdan kaynaklı tehlikeyi hissediyorduk. İlim’in iddiasına göre; PKK’yle İlim arasındaki çatışmada ilk silahlı eylem, İdil’de Sabri ve Hayriye Karaaslan’ın öldürülmesi üzerine karşılık verildi. Onlar da İdil’de Süryani Mihail Bayru’yu öldürdü. Böylelikle filli bir çatışma başladı” dedi.
Atak ve Kızmaz’ın öldürülmesi
PKK sempatizanları ve yurtseverlere yönelik saldırılardan rahatsız olan Zeki Atak ve İbrahim Kızmaz’ın Hizbullah’tan ayrılması üzerine öldürülmeleriyle sistematik saldırılar başladığını kaydeden Şahit İmam, bu 2 kişinin Hizbullah tarafından sahiplenildiğini vurgulayarak, bunun çatışma için “malzeme” olarak kullanıldığını ifade etti. Şahit İmam, şunları söyledi: “Bu iki insan, Kürtler arası bir çatışmaya onay vermediği, bunu yüksek sesle dilendirdiğini söylediler. İlim bu iki sevilen insanı öldürüp ‘Bak PKK bizden Mele Zeki ve İbrahim’i öldürdü. Biz de karşılık vereceğiz’ demeye getirdi. Ya da sistem ve karanlık eller, bunu bildiyse bir infazda onların hem itirazlarını kaldırdılar hem de sahiplenerek kitlelerini motive ettirdiler.”
‘İlim-PKK çatışması’ ilimcilerin sivilleri öldürmesiydi
Söz konusu olaydan sonra Hizbullah’ın saldırılarını yaygınlaştırdığını söyleyen Şahit İmam, “Sonraki süreçte İlim, PKK ile adı anılan, tırnak içinde ‘milli faaliyetler’ içinde bulunan gençleri, Özgür Gündem, Özgür Ülke gazetesini çıkaran, bayiliğini yapan, satan, okuyan, bir tartışma ortamında Hizbullah’a ‘şeytan’ diyen, PKK’ye sempatisini ortaya koyanları bulduğu yerde öldürmeye başladı. Yani çok kontrolsüz bir biçimde saldırılar gerçekleştiriyordu. İlim-PKK çatışması denilen şey İlimcilerin sivilleri öldürmesidir. İlim, kaç tane PKK militanını öldürdü? Dağda PKK ile çatışmadı, öldürülenler PKK militanları değildi, sivil insanlardı” diye konuştu.
HABER MERKEZİ