İslamiyet adı altında ırkçılıkla güneşe yüzünü sürenleri, hakikate semah dönenleri ateşe atıp karanlığa gömdüler. Bu katliam esnasında zamanın belediye başkanı Temel Karamollaoğlu şimdinin Saadet Partisi başkanı. Ne çabuk unutuyoruz acılarımızı ölenlerimizi; bizlere, halkımıza kötülük yapanları!
Nergiz Güzel
Sivas yangını 1993’te mi başlamıştı? Hayır. Osmanlıyla başlayan alevi katliamları cumhuriyetle birlikte Koçgiri’de devam etti. Bütün buralardaki ateş değil miydi bizim ateşimiz? Zarife ve Alişer’in rexak coğrafyasında topraklarını, inancını, milletini korumak için başlattığı isyan milliyetçi ve ırkçı sisteme boyun eğmemekle başladı. Alevilerin yeryüzüyle doğaya ikrarı ve yaşadıkları halklarla rıza şehri felsefesini yaşatmak için verdiği bedeller… Hangi birini saysak? Ateşinde bir canı var diyen bizler ve yeryüzünün utancının içinde olduğu yangın. Evet yaşadığımız topraklarda rızalık içinde yaşayan toplumlar. Ne yazık ki bitmeyen ırkçılık tek dil, tek din adı altında katledilmiş, pogrom, jenosit’e uğramışlar Ermenileri, Rumları, Süryanileri. Unutulmaya yüz tutmuş diller, halkları her gün yok ediyorlar… Ve hakikat deryasında kötülüğün gerçek yüzüyle tanışanlar…Osmanlıdan günümüze bu toprakların gerçek sahipleri bu topraklara ait olunmaması için sürgün, kırımlar ve karanlığa sürüklenmesidir yaşadığımız. Cumhuriyetin tanımladığı tek dil, tek din, tek ırka uymayanlardan bir halk da rexak Alevileriydi. “Yol bir sürek binbir’di bizde uysa” Alevilerin düsturu toplumla ikrarlı ve rızalı yaşam. Aleviler kimseye kendini dayatmadan tek dil, tek din anlayışına karşı gelmiş, sözlü tarihleriyle korumuşlar inançlarını ve kültürlerini. Hiç bir halkın hakkına girmeden, darına düşmeden sürekli sistemle direniş geliştirmişler. Kalubeladan bu yana hakikat aşkına ikrarından dönmemiştir. Bu ikrar Hüseyin’i duruş, bu ikrar Zeynep’i duruş, bu ikrar Alişer, Zarife, bu ikrar Seyit Rıza ve eşiti Besey, bu ikrar dönen dönsün ben dönmezem yolumdan diyen Pir sultan Abdal, enel hak diyen Hallacı Mansur, zalime tamah etmeyen Nesimide, bu ikrar.
Osmanlıya isyan eden Şeyh Bedrettin’di. Direniş hattından kopmayan aleviler her zaman üçüncü yol için hakikat çarkında direniş simgesi oldular. Sayısız katlamamalardan geçen bu halk 6 Mart 1921’de Koçgiri’de, milliyetçilik adına Topal Osman’la yaşadığı katliamdı. (Topal Osman yağmacı, talancı bir katil, katliamcı; günümüz de faşist iktidar bloğunun Topal Osman’ın itibarının iadetalebi)ateşi bu defa Dersimde, Maraş’ta, Çorum’da olduğu gibi
İslamiyet adı altında ırkçılıkla güneşe yüzünü sürenleri, hakikate semah dönenleri ateşe atıp karanlığa gömdüler. Bu katliam esnasında zamanın belediye başkanı Temel Karamollaoğlu şimdinin Saadet Partisi başkanı. Ne çabuk unutuyoruz acılarımızı ölenlerimizi; bizlere, halkımıza kötülük yapanları!
Sivas katliamı sırasında iktidarda olan DYP -SHP koalisyonunun başbakanı Tansu Çiller ise “çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demesi milyonların televizyonlarda canlı canlı izlemesi! biz yanmıştık yakanlara çok şükürdü. Yaktılarbizi.1993‘ün 3 Temmuz günü Pir Sultan Abdal derneklerinin etkinliği aydınların, şairlerin, yazarların ve alevi halkının katılımıyla başlamıştı. “Döne döne semaha duranlar tutuştu önce’’ .. Katliamın üzerinden 30 yıl geçti. Sivas katliamı davasında sanık avukatlarının birçoğu kademe atladı. Davada sanık avukatlığı yapan pek çok isim ya bakan oldu ya milletvekili olduya da önemli görevlere atandı. Firari üç sanık hala bulunamıyor. 2012‘de Sivas davasının zaman aşımına uğraması nedeniyle dönemin başbakanı ‘’karar ülkemize için hayırlı olsun’’ dedi. 2020’de dönemin cumhurbaşkanı, 33 kişinin katili, evet katili
Ahmet Turan Kılıç’ı özel olarak affetti ve hapisten çıkarıldı . Sivas katliamı, Türkiye’de siyasal İslam’ın bugüne gelişini baştan gösterecek nitelikteydi. Sahi neden unutuyor ve unutturmaya çaba harcıyoruz. Kendimizle, inancımızla ve yaşadıklarımızla yüzleşmekten neden korkuyor ve unutuyoruz. Sivas’ta 33 can. 33 hakikatin yansıması olanlar katledildi. Senaryo hep aynıydı. Cuma namazı sonrası İslamiyet adına katletme geleneği… Bu anlayışı bu barbarlığı en son Suriye’de gördük. Ezidi kadınların yaşadıklarını, köle pazarlarında satılmalarını. Ne hak zihniyetleri kullananlar insanın aklı hayaline gelmeyecek kötülükleri yaptılar bu dünyaya. Hüseyin’le başlayan üçüncü yol günümüzde hala devam etmekte. Türkiye halkları
bu hegemonik güce karşı belki de cumhuriyet tarihinden beri ilk defa bir araya gelmenin, ne hak zihniyete karşı direnişin yollarını aramakta. Ülkemizde her gün kadın ölümlerine karşı mürşid makamındaki kadınlar direniş sergilemekte, işsizliğ eve yoksulluğa karşı üçüncü yolu anlayan kadınlar birlikte yol yürümekte, eşitsiz düzene karşı isyanıyla kadınlar sokaklara dökülmekte. Savaşa hayır diyen kadınlar, bu düzenin değişmesi ve eşit yaşamın koşullarını sağlamak için yaşamı kuran kadınlar, hakikatin ve bu yolun kendisi olan kadınlar. Bu tekçi anlayışa ve ırkçılığa karşı erkek devlet şiddetine karşı hep birlikte direnmeye devam edecek bu kadınlar. Zarife gibi, Bese gibi, Sakine, Leyla ve Fidanlar gibi. Kamaletimiz ve direnişimizle yaşamı yeniden kuracağız. Sivas’ta canını yitirenleri saygıyla, minnetle selamlıyorum.
Nergiz Güzel/ HDK Kadın meclisi