Hüseyin Deniz
Ekonomik krizin ne olduğu, toplum bilincinde yer etmeye başladı. Yüksek kur, yüksek enflasyon, faiz sarmalına kaptırılmış ekonomide sular durulmuyor. Bu krizin iktidar tarafındaki izahı ise şöyle: yüksek faiz sebep, yüksek enflasyon ise bunun yarattığı netice… Yüksek faizi savunanlar ise dış mihrak! Çözüm? Faizleri en dibe vurdurarak, enflasyonun da düşürüleceği iddiası; İktidarın dilinde; Ekonomik Kurtuluş Savaşı diye geçer. Bu arada İslami ideolojinin faizleri haram saydığını hatırlatalım. Faizleri düşürerek, yüksek kur sürecinde yatırımları çekmek, ucuz satarak üretimi artırmak, alan genişletmek, böylece dış ticaret açığını kapatarak zenginleşmek şeklindeki bu argümanın arka planında ağır basan bu ideolojik bakış yatıyor. Yap-işlet modellerine başvurulmasının arkasında da böyle bir konumlama var. Ama döviz ile yapılan yap-işlet modelinin faizden daha zarar veren ekonomik anlaşmaya dönüştüğü malum. İliklerine kadar kapitalist ilişkiler içine girmiş bir “İslami ideoloji” faizleri kaldırabilir mi? Diğer taraftan faizi indirmek suretiyle üretimi, istihdamı ve ekonomiyi güçlendirmek, güçlü bir ekonomi için daha çok geçerli bir durum. Kapitalist bir ortamda güçlü ekonominin göstergelerinin başında, kendi parasının diğer paralar karşısındaki değeri gelir. Peki durum ne? Rusya ile dolara açılan savaşın üzerinden 3 yıl geçti. Ne oldu? İktidarın ve Merkez Bankası’nın hedefleri, ekonomistlerin de tahminleri habire alt üst oluyor. Lirayı Koruma Kanunu’na rağmen dolar, bir ayda 10 liradan 13 liraya yükseldi. Somut yansıması ise: 50 kg. un çuvalı, bir ayda 230 liradan 300 liraya çıktı. Bu ortamda neredeyse alış-veriş -molaya çıkmış durumda. Araba ve ev satışlarında ani frene basıldığı haberleri geliyor. Öngörülmez bir durum giderek her yeri sarıyor. Bu durumda mevduat faizlerindeki düşüş liradan kaçıp dolara yönelmeyi yeniden hızlandıracak gibi. Dolar bizi etkilemez diyenlere karşı, orta ve alt kesim ekmek hesabı yapmaya başladı bile. Hani bir zamanlar simit hesabı yapılıyordu ya!
Evet parası, doları olanlar üretim için gerekli hammadde ve girdiyi almada sıkıntı çekmez. Onu maliyetleri yükleyerek üretip satışa çıkarabilir. Bunda bir sıkıntı yok. Ama Eylül başında 9 lira olan dolar iki gün önce 13’e yükseldi. Fark yüzde 42 değer yitimi. Sonuç olarak, tamam dolarla aldınız, yüzde 42 maliyet artışıyla ürettiniz. Sıfır kârla satmaya kalksanız bile nasıl satacaksınız… Ücreti devletin belirlediği resmi enflasyonla yüzde 7-8 olarak belirlenen 7 milyona yakın asgari ücretli ile 5 milyona yakın emekli bunu nasıl alacak?
Tam bu hengame içinde iktidar hızla asgari ücreti belirleme çabasında! Bunu neye göre yapacak? Kendi belirlediği hedef enflasyona (2022: yüzde 11.8) mı, yoksa sokaktaki enflasyona mı (ENAG Ekim ayı verileri), ortalama yüzde 49.87’e mi? Ya da Ocak 2021’de 7.40, on bir ay sonra 13.0 liraya yükselen (yüzde 75 değer kazanan) dolara göre mi? Hükümetin faiz indirimi dayanaklarına bakarsak, bu tabloda daha çok üretim için tek yol kalıyor: ucuz iş gücü. Bu tabloda asgari ücretli için iyi bir şey çıkması, ancak ve ancak bir erken seçim ajandasıyla mümkün olabilir.