Habere bakılırsa (GazeteDuvar’daki Türk milyarderlerinin sayısının azalmasındaki haber) dolar milyarderi sayısı 36’dan 25’e düşmüş.
Sayı arttığında milli duygularla göğsü kabaran insanımızın bu haber karşısında her halde “vah, vah, tüh, tüh” demesi ve servetinin yarısından fazlasını İngiltere’ye çıkartmış olan en zenginimiz ya da bu yıl listeye girememiş ülkenin büyük holdinglerinin ceo’ları ve varisleri veya 15 yıl önce adı sanı duyulmamışken bu sürede yaklaşık 4 milyar dolarlık servet sahibi olan bir inşaatçı- şehir hastanesi yapımcısı için üzülüp, karalar bağlaması gerekiyor. Tabi serveti azalanların yanı sıra siyasal iktidarın dibinde olan bazı zenginlerimizin de servetleri artmış. Demek ki enflasyon, TL’nin değerini düşmesi gibi olaylar onlar için geçerli olmamış. “İş bilenin kılıç kuşananındır”, ne de olsa. Öyle ya “82 milyon bölünmez bir bütünüz!”. Sınıfsal ayrışma da ne demek? (bu tür iddialar “gomonist” uydurması. “Gomonistler Moskova’ya” diye bağıracağız ama bu ara başkaları Moskova treninden inmiyorlar ki gomonistler binsinler).
Asıl konu TL’nin değer kaybı!
Aslında buradaki temel konu enflasyonun (dolayısıyla da devalüasyonun) bu gelişmeye neden olması. Enflasyon yüksek olunca dolara yönelim artıyor, bu da TL’nin değerini düşürüp, TL cinsinden servetin değerini düşürüyor.
Ancak bu zenginlerin servetlerinin en az yarısı zaten döviz cinsinden tutuluyor. Ayrıca bu servet miktarları süper zenginlerin tüm servetlerini kapsamıyor. Zira bu listedekilerin birçoğunun servetinin önemli bir kısmı yurt dışı bankalardaki (örneğin İsviçre) gizli hesaplarda ya da vergi cennetlerinde tutuluyor.
Forbes’in listesi bu servetleri içermiyor. Yani olması gereken servet bundan daha fazla. Bilimsel bir araştırmasında Zucman ve arkadaşları örneğin Türkiye’nin milli gelirinin beşte birine yakın bir kısmının böyle zenginlerce vergi cennetlerinde tutulduğunu açıklamıştı.
Süper zenginler neden enflasyona karşıdır?
İkincisi bu gelişme finans kapitalin neden enflasyon karşıtı olduğunu ve “Merkez Bankası Bağımsızlığını” neden savunduğunu da açıklıyor.
Çünkü enflasyon servetlerinin reel değerini azaltıyor. Bu nedenle de “parasal istikrarın sağlanması” gibi bir merkez bankası hedefini “süper zenginlerin servetlerinin değerinin korunması” olarak anlamak ve halka böyle anlatmak çok daha doğru olur.
Finans kapital zenginleri enflasyona bu yüzden karşılar. Ama onu “kaynak tahsisini bozduğu”, “finansal istikrasızlığa neden olduğu” gibi akademik gerekçelerle ve sözcüklerle açıklayınca daha bilimsel görüneceği için bu dili kullanırlar. Piyasacı ekonomistler de hiçbir sorgulama yapmaksızın bu dilin gönüllü vaizliğini yaparlar (yani halkın yoksullaşacağını düşündüklerinden değil).
Emekçiler enflasyona (gelirleri sabit kaldığı ya da yaygın işsizlik nedeniyle hiç gelirleri olmadığı için) bu da hayat pahalılığını daha da artırdığı için karşı çıkmalılar.
Ancak buna neden olan bu sistem var oldukça bu sorunların da ortadan kaldırılamayacağını bilmeliler.