Tarihe ‘kara gün’ olarak geçen 20 Mayıs 2016 dokunulmazlık oylaması bir dönüm noktası oldu
Hüseyin kalkan
Dokunulmazlıkların kaldırılması, Kürt siyasetçilerin tutuklanması ve mümkün olduğu kadar legal siyaset alanının Kürtlere kapatılması, çözüm sürecinin alınmaya çalışılan intikamıydı. Kürt siyasetinin ısrarlı çabaları ve girişimleri sonucu özellikle 2013-2014 yıllarında müzakere, ardından da çözüm süreci başladı. Norveç’in başkenti Oslo’da yüz yüze başlayan görüşmeler daha sonra İmralı görüşmeleri süreci ile devam etti. Kim ne derse desin bu dönem, Kürt sorununda yaşanan çok önemli tarihi bir süreçti. Kürt ve devlet temsilcileri karşılıklı oturup ilk kez müzakere yürüttüler.
Demokratik özerkliğin anayasası
Bu süreçte Kürt siyaseti ve Kürt halkı önemli kazanımlar elde etti. PKK Lideri Abdullah Öcalan bu süreci adım adım ve büyük bir dikkatle yürüttü. En önemli adım ise bir yandan müzakereler sürerken bir yandan da demokratik özerkliğin kurumlarının adım adım inşa edilmeye başlanmış olmasaydı. Her ne kadar iktidar tarafı kazanımların Meclis’e taşınması ve yasallaşması konusuna ayak direttiyse de Kürt tarafı bu konuda ısrarlı oldu ve baskısını sürdürdü.
Dolmabahçe mutabakatı bu sürecin doruk noktası oldu. Devlet ve Kürt Heyetlerinin ortaklaşa açıkladığı metin bir anlamda demokratik özerkliğinin anayasası idi. Tam bu noktada iktidar frene bastı ve Türkiye bir daha kendini toparlayamayacağı bir sürece girmiş oldu. O günden beri yaşananlar, süreci baltalayanların Türkiye’ye ne kadar büyük bir kötülük yaptığını gösteriyor.
Çözüm sürecine verilen destek
Erdoğan, Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımadığını ilan etti. Bu ilan hükümet nezdinde bile şaşkınlıkla karşılandı. Ancak hükümet, Erdoğan’ın baskısına karşı çıkmak bir yana kısa sürede aynı doğrultuya girdi. Türkiye bu verili koşullarda (7 Haziran 2015) seçime gitti. AKP tek başına hükümet kuracak çoğunluğu yakalayamadı. HDP yaklaşık yüzde 13 oy alarak 80 milletvekili ile Meclis’e girdi. Bu sonuç halkın çözüm sürecini desteklediğini gösteriyordu. Ama bu sonucun tartışılmasına ve anlamının siyaset tarafından sindirilmesine izin verilmedi. Erdoğan, partisinin CHP ile hükümet kurmasına engel oldu. Ayrıca komplo olduğu açık olan Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayı bahane edilerek Kürt hareketine karşı topyekûn bir savaş başlatıldı. Bu koşullarda aynı yılın kasım ayında gidilen seçimde AKP hükümet kurma çoğunluğunu tekrar kazandı! Ancak bütün çabalara rağmen HDP yüzde 10 barajı altında kalmadı.
Seçim sonrası dönem, Kürt kazanımlarını yok etmek için saldırıların başlatıldığı bir dönem oldu. Kürt hareketine karşı bugün hâlâ süren bir saldırı süreci başlamış oldu. Sadece dokunulmazlıklar kaldırılmadı. Buna paralel olarak belediyelere el konuldu. Sivil Toplum Kuruluşları, kültürel kurumlar, basın-yayın kuruluşları ve Kürtçe öğretmek için kurulan eğitim kurumları kapatıldı, mallarına el konuldu. Tek güne sığmayan darbe hâlâ sürüyor.
Kürt seçilmişlere saldırı
Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması elbette ki bu süreçte önemli bir adımdı. Haklarında fezleke hazırlanmış tüm milletvekillerinin dokunulmazlıklarının bir kereliğine kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifi 20 Mayıs 2016’da Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Böylece Eşbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere 55 HDP’li milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması kabul edilmiş oldu. Teklifin birinci maddesi 373, ikinci maddesi 374, tümü ise 376 oyla Meclis’ten geçti. Son oylamada 140 ret, 5 çekimser, 7 geçersiz, 3 boş oy çıktı. Genel Kurul’da ise 376 milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılması için kabul oyu vermişti. O zaman Meclis’te sandalye dağılımı şöyleydi: AKP 317, CHP 133, HDP 59, MHP 40, bağımsız 1. Bu da CHP’den en az 18 milletvekilinin dokunulmazlıkların kaldırılması için evet oyu verdiğini gösteriyor.
HDP’li 59’nun 55’inin dokunulmazlığı kaldırıldı. 55 milletvekilinden sadece 11’i tekrar 2018 seçimlerinde aday olabildi. Bu hamle ile Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı, en derin ve sonuçları en ağır olan siyasi kırım harekâtı başlatıldı.
İktidarın gölgesinde
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlık tartışmaları sırasında anayasaya uygun olmamasına rağmen kabul oy vereceklerini beyan ederek AKP’nin arkasında sıraya gireceğinin işaretlerini vermişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dokunulmazlık oylamasında bir süre önce yaptığı açıklamada AKP’li 316 milletvekilinin imzasıyla Meclis başkanlığına sunulan dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği teklifine ‘Anayasa’ya aykırı’ olmasına rağmen ‘Evet’ diyeceklerini söylemişti. Hatta HDP’yi de evet oyu vermeye çağırmıştı. Kılıçdaroğlu, “Anayasa’ya aykırı, halkı kandırmaya yönelik bir düzenleme geliyor. Dokunulmazlık kalktıktan sonra bizi hapse atacaklarsa atsınlar. Gerçek demokrasiyi bu ülkeye getirmek için, gereken tüm bedeli ödemeye hazırız. Ciddi bir karar almalı ve her şeyi göze almalıyız. HDP de ‘Evet’ demeli.” ifadelerini kullanmıştı. Bugün yaşananlar tek başına o gün CHP’nin nasıl bir aymazlık içinde olduğunu gösteriyor.
HDP: Kararın meşruiyeti yok
Oylamanın ardından HDP adına yapılan açıklamada kararın kendileri için meşruiyeti olmadığı ifade edildi. Açıklamada, “Toplumsal muhalefetin daha güçlü, daha etkili biçimde -Ankara’daki çıplak gerçeği de görerek- bundan sonra iradesini ortaya koyması gerekir. Biz çalışmalarımıza devam edeceğiz. AKP, CHP, MHP için siyaset üzerinden çözüm bulma arayışlarının bir anlam ifade etmediğini gösteriyor. Kendileri için ifade, örgütlenme özgürlüğü ve siyasal yollarla çözümün zorlanmasının bir karşılığı olmadığını gördük. Ama demokratik siyaseti güçlendirecek tek yer parlamento değildir” denildi.
Yargıya talimat
Dokunulmazlıkların kaldırılmasından önce konuşan Erdoğan, yargıya talimat anlamına gelen sözleri sarf etmekten geri durmadı. Bu sözler doğal olarak HDP Milletvekillerinin cezaevine gönderme talimatı olarak algılandı. Erdoğan şunları söyledi: “Benim milletim bu ülkede suçlu olan parlamenterleri bu parlamentoda görmek istemiyor. Hele hele bölücü terör örgütünün desteklediklerini bu parlamentoda görmek istemiyor. Şu anda iktidar partisi, bunun yanında MHP diyorlar ki ‘burada olmamaları lazım’ Bugünkü oylamayla inşallah hayırlı bir sonuç çıkarsa bu dosyalar yargıya gidecek ve diyecekler ki ‘Alın yargılayın, bedeli neyse ödesinler.'”
Demokratik siyaset için
Dokunulmazlıkların kaldırılmasının demokratik siyaset alanını daraltacağını ve Kürt taleplerinin dile getirilmesini engellenmeye çalışıldığını belirten Selahattin Demirtaş ise dokunulmazlık sorununu şöyle değerlendiriyordu: “Bu sadece bizim için değil, kişisel bir korkumuz ya da kaygımız olduğu için değil, Türkiye’nin zaten barış, demokrasi, özgürlük arayışı var, bütün bu arayışlara darbe vurulmuş olacak. Bizi cezaeviyle, zindanlarla tehdit edenler, kusura bakmasınlar, hayatlarında cezaevlerini yakından görmemiş, cezaevi deyince tüyleri diken diken olan pısırık korkak kişilerdir. Bizim grubumuzun yarısı zaten hayatlarının yarısından fazlasını cezaevinde geçirmiş insanlar. Bizim ikinci evimizdir, bizi cezaeviyle korkutmayın. Ölümle tehdit etmeye çalışmayın, bunlar demokratik bir toplumda demokratik bir işleyişte yakışmayan tutum ve davranışlardır. Ama şundan korkarız, dokunulmazlıkların kaldırılması geçmişte de denendi. Bu arkadaşların tamamı uzun yıllar cezaevine atıldı, ne kazanıldı, tek bir kişi teslim oldu mu? 80 kişiyle döndük. Kendimiz için değil, ülkemizin halkımızın geleceği için kaygı duyuyoruz. Dokunulmazlıklara böyle intikamvari siyasi linç ve siyasi rövanş anlayışıyla yaklaşılmasın isteriz” dedi.
Hukuki değil siyasi
Dokunulmazlığın kaldırılması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) döndü. AİHM, HDP’li 40 milletvekilinin 20 Mayıs 2016 tarihinde dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmaları nedeniyle ifade hürriyetlerinin ihlal edildiğine karar verdi. HDP, AİHM kararının derhal uygulanması çağrısında bulundu. HDP, dokunulmazlıkların kaldırılması sonrası başlayan davaların da derhal durdurulmasını istedi. Ancak, iktidar AİHM kararına uymadı. Aslında AİHM kararı, Kürt siyasetçiler hakkında açılmış tüm davaları ve verilmiş olan mahkûmiyet kararlarını kapsar nitelikteydi. Bu karar bugüne kadar Türkiye hakkında verilmiş en ağır karardı ve sonucu Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılmaya kadar gidebilir. “Kürt siyasetinin bütün yaptıkları örgütlenme ve propaganda faaliyetlerinin, protesto eylemlerinin evrensel hukuk açısından meşru ve yasal olduğu tescillenmiştir. Bundan sonra Kürt siyasetine karşı atılacak her adımın siyasi gerekçelerle atıldığı ve gayri hukuki olduğu baştan belli olacak” diyen HDP, AİHM kararını şöyle değerlendirdi. “Bu kararla bir kez daha partimizin yürüttüğü demokrasi mücadelesinin haklılığı teyit edilmiştir. 59 HDP’li milletvekilinden 55’inin dokunulmazlığı kaldırılmış, 55 milletvekilinden sadece 11’i tekrar 2018 seçimlerinde aday olabilmiş; geri kalanları ise bugün ya mahpusta ya da sürgünde bulunmaktadır. Bu hamle ile Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı, en derin ve sonuçları en ağır olan siyasi kırım hareketi başlatılmıştır. Sonuç olarak arkadaşlarımız tutuklanmış, sürgün edilmiş, arkadaşlarımızın milletvekillikleri düşürülmüş ve siyaset yapma hakları ellerinden alınmıştır” ifadelerine yer verildi.
Kimyanız bozuldu
Dönemin HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş dokunulmazlıkların kaldırılmasını demokratik siyasete bir saldırı olarak değerlendirdiler. Figen Yüksekdağ şunları söylüyordu: “Yıllar boyunca dokunulmazlıkları kaldırma ve siyaset yasağı yoluyla sayısız kez bu halkın siyasi iradesine saldırı düzenlediniz. Durduramadınız, caydıramadınız, geriletemediniz. Aksine daha güçlü geldik. 7 Haziran’da 80 milletvekili ile Meclis’e girdiğimizde kimyanız bozuldu, tarumar oldunuz. Sıkıysa gelin. Defalarca bizlerin bu halkın siyasi iradesinin sözcüleri olarak rolümüzü, işlevimizi kırmaya çalıştılar, etkisizleştirmeye çalıştılar. Meclis’in kapısına beyaz torosları dayattıkları günlerden bu yana bütün seçilmişlerimizin, milletvekillerimiz ve eş genel başkanlarımız da dahil olmak üzere zaten hiçbir zaman siyasi dokunulmazlıkları olmamıştır.”