Ülkemizdeki partilerin çoğu iç anlaşmazlık ve çelişkilerden dolayı kurulmuş olan partilerdir. CHP’den SHP ve DSP, MHP’den İYİP ve Zafer Partisi, Refah’tan AKP, Gelecek, DEVA ve Yeni Refah çıktı. SAADET Refah’ın devamı olarak yerini aldı. Bunun karşısında devamlı kapatılmaya uğrayan HDP’de ise bu durum söz konusu değil, ne ise o olarak yoluna devam ediyor. HEP’ten bu yana ideolojik olarak değişen bir şey yok. Dik duruş devam ediyor. Şimdi bu partiler bir araya gelerek 6’lı masayı kurdular. HDP’ye karşı tavırları maalesef ortada. İYİ Parti HDP’ye hakaret edince diğerleri sus pus. Hepsinin derdi Erdoğan’ı devirmek ama nasıl diye sorulduğu zaman kesin cevap yok. Masa etrafında oturanlar kendilerine pay biçiyorlar, hele bir durun. Bakın biz Kürtler olarak sizlerin ne olduğunu defalarca yazdık. Madem öyle demokrasi, özgürlük ve barıştan yanasınız, bu sorulara samimi olarak cevap verin.
İlk soru CHP’ye; tezkere konusunda evet derken yanlış olduğu hakkında bir özeleştiri verecek misiniz? Ayrıca dokunulmazlıklar konusunda demokratik davrandınız mı?
İYİ Parti’ye sorular; hani diyorsunuz ya başbakan olacağım diye, neye dayanarak bu söylem? Sizler korucuların suçlarını ortaya çıkartıp onları yargılayacak ve koruculuk sistemini kaldıracak mısınız? Ayrıca Kürtlerin anadilinde eğitim görmesi konusunda onay verecek misiniz? Ülkücülerle aranıza mesafe koyacak mısınız?
GELECEK Partisi’ne; Öfkeli çocuklar kimler, bombalar patladıkça oyumuz artar derken kastınızı açıklayın, bunlar eğer iktidar olursanız korumanız mı olacak?
SAADET Partisi; Sivas katliamındaki sorumluluğunuzu anlatabilecek misiniz? İstanbul Sözleşmesi’nden neden rahatsızlık duyuyorsunuz?
DP; birilerinin koruması olmaktan vazgeçme gücünüz var mı?
DEVA; İktidardayken sesinizi neden yükseltmediniz? Yanlışlıkları açıklamanız zamanında gerekmez miydi?
Şimdi bunu okuyunca HDP için sorular yok mu diyeceksiniz. Tabi ki var. Hem de sizinkilerden daha fazla. Hani derler ya “iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.” Parti olarak anadil çalışmalarında çoğu zaman eksik kalındı. İnkâr ve asimilasyonun temeli olan Meclis’te hala “bilinmeyen dil” diye geçen Kürtçe her alanda kullanılmalıydı. Seçilen vekillerin Kürtçe okuma ve yazması ön koşul olmalıydı. Belediye ve meclis seçimlerinde de özellikle bu seçenek olmalıydı. HDP’ye diğer partilerin bir suçlaması da PKK ile ilişkini kes oluyor. Artık bu konu hakkında toplumu yanıltmayın. Bu söylem gerçekten kabak tadı verdi. Ne zaman daralma olunca öne atılan bir teklif. Madem PKK ile sorun var o zaman oturun anlaşın. %95’i Kürt olan bir partinin, insanlarının çocuklarının çoğu gerilla saflarında yer almışlardır, bu gerçeği görmeden konuşmak en büyük hatadır. Her halde aileleri MHP’ye oy vermeyecektir. Ülkücüler HDP’ye oy verir mi? HDP böyle bir sorunun ortadan kalkması için var olmalı. Ayrıca HDP “sürekli devrimi, sürekli yeniliği, sürekli genç kalmayı” hayata geçirmeli.
Ülkücülerden bahsetmiştim, şimdi onların karıştığı gündemdeki olaylardan da bahsedelim. Sinan Ateş olayı birilerinin işine yaradı ama kime sorusu akla geliyor. Akşener, Özdağ ve Bahçeli bu işin neresindeler? Nihayetinde kendi çocukları. Eğer çocuklarına sahip çıkamıyorlarsa büyük bir sorun var demektir. Ülkücülerin cinayetlerde isimlerinin geçmesi artık kimseyi şaşırtmıyor. Gazeteci Güngör Aslan cinayetinde de eski Ülkü Ocakları başkanının adı geçiyor. Ayrıca köprüde çatışma çıkıyor ve bir kişi ölüyor, “Daltonlar çetesi” kimlerden oluşuyor? Bahçelievler cinayetinden bu yana Ülkücüler hep cinayet işledi ve hep korundu hükümetler tarafından. 6’lı masa hadi bir çözüm bulun. Kangren olan yarayı kesin, gücünüz varsa. Hazır Süleyman Soylu “istifa ettirecek” bir suç ararken.