Kürt sorununun ve oluşturulan Kürt gerçekliğinin kaynağı çağın sömürü sistemi olan kapitalist modernite sisteminin küresel ve bölgesel çıkar hesaplarıyla, bu hesaplar üzerinde kurduğu dengelerle yakından bağlantılıdır. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü kapitalist sistemin bu küresel ve bölgesel düzeydeki konumu, oluşturduğu veya oluşturmak istediği denklemle bağı yakındır. Kürt sorununu ortaya çıkaranlar tek başına işgalci bölge devletleri olmadığı gibi Kürt ve Kürdistan söz konusu olduğunda bilinen sınıf ve kurtuluş yöntemleriyle çözüme ulaşmak mümkün değildir. Son kırk yıllık mücadele Kürt sorununun çözümünün bir yandan bilinen yaklaşım ve yöntemlerle, diğer yandan birincisinin sonucu olarak ve artık iyice kavranmayı gerektiren kolay yollardan çözümünün mümkün olmadığıdır.
Kürt Özgürlük Hareketi bilinen dar sınıf ve kurtuluş yaklaşımları ile ilkel milliyetçi yaklaşımları aştığı için Kürt varlığının bir realite olarak ortaya çıkması ve çözümünü arzu etmesi ortaya çıkabildi. Eğer bu iki yaklaşım aşılmasaydı bugüne gelinemezdi. Bilinen dar sınıfsal yaklaşımlara ve kurtuluş yöntemlerine göre Kürt gerçeği ve Kürt sorunu söz konusu edilmemeli, böyle bir yaklaşım esas alınmamalıydı. İlkel milliyetçi yaklaşımlara göre Kürt sorununun çözümü bölgesel veya küresel düzeyde bir güçle işbirlikçilik temelinde olabilirdi. Her iki yaklaşımın dünya ve bölge gerçekliğinden uzak olduğu, evrensel anlamda dünya ve bölge düzeyinde oluşturulan siyasetle, tikel boyutta Kürt gerçekliğiyle uyuşmadığı yeterince ortaya çıkmıştır. Ancak bu gerçekliğin yeterince anlaşılmadığı da ortadadır. Bunun kısmi bir kavrayışının önemli sonuçları açığa çıkardığı Suriye gerçeğinde ortaya çıktı. Rojava ve Kuzey Suriye deneyimi bunu anlatmaktadır. Fakat daha fazlasına ihtiyaç var. Bunun sağlanmaması durumunda var olanı bile korumak mümkün değildir. Afrin gerçeğinden bu sonucu çıkarmak lazım. Tüm sonuçların doğru yaklaşımla alakalı olduğu görülmektedir. Başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu’da politikaya temas edenlerin tüm bu gerçekleri hesap etmeleri lazım.
Kürt sorununu açığa çıkaran dünya sistemidir ve onun çözümü dünya sistemiyle alakalıdır. Ya dünya sisteminin değişmesi gerçekleşecek ya da bir dünya sistemi perspektifine sahip olunarak sorunların çözümü gerçekleşecektir. Kuşkusuz bunun için bir dünya gücü haline gelmek gerekecektir. Fakat bunu derken zihniyeti ve ideolojik boyutu kastediyoruz ki buna çok yakın olduğumuz bilinmelidir. Tüm dünyada olan ve çok olan sömürgeci kesimler ve onların ideolojik ve maddi araçları değil, bizleriz. Yeni paradigma ve onun unsurlarının yeterince ve doğru bir çizgide anlaşılması durumunda bizlere bunu izah ettiği anlaşılacaktır. Fakat bunun yetersizliği bazı yanlış yaklaşımlarla, alınan bazı yanlış siyasi tutumlarla ortaya çıkmaktadır.
Birincisi bölgesel düzeyde stratejik sonuçları doğuracak olan Türkiye’de geliştirilecek demokratik ulus yapılanmasıyla ulus-devlet modeline alternatif bir sistem geliştirmektir. Türk ulus-devlet yapılanmasını dönüştürmeden bölgenin diğer alanlarındaki sorunların çözümünü gerçekleştirmek mümkün değildir. Ortadoğu’da eski düzenin değişmesinden en fazla rahatsız olan ve değişimin olmaması için en fazla çaba içerisine giren güç Türk ulus-devleti oldu.Bu onun bir önceki bölgesel düzendeki stratejik güç olmasından ötürü böyledir. Ancak bunun sahadaki öncü hareket ve aktörlerinin bunu yeterince kavramadığı açığa çıktı. Stratejik yaklaşım yerine kolaycı yaklaşım esas alındı. Devletin son tahlilde çözüme gelmeyeceği anlaşıldıktan sonra demokratik ulusun gerçekleşmiş yapılanmaları olarak herkesin konumuna göre direnişte yer edinmesi gerekirken yanlış bir yaklaşımla direniş karşıtı bir pozisyona düşüldü. Oysa meşru olan direnişti. Bunun güçlenmemesi durumunda işte en gayrı meşru olan faşizmin gelişeceği yeterince söylenmişti. Sahadaki hareket ve aktörlerin yeterince ideolojik bağımsızlığa ulaşamamış olmanın getirdiği bir sonuç yaşandı. Şimdi bunun aşılması için çabaların yoğunlaşması gerektirmektedir.
İkincisi; Suriye’yi bir yandan emperyalizmin çıkar savaşı sahası olmasından çıkarmak, diğer yandan ulus-devlet olarak yeniden şekillenmesini engellemek için demokratik ulus yapılanması olarak Kürtlerin başta Arap halkı olmak üzere diğer Suriye halklarıyla ittifakının geliştirilmesiydi. Bu şekilde Rojava’da geliştirilen devrim Kürt sorununu çözüme kavuşturacak ve Suriye’nin demokratikleşmesini geliştirerek bölgesel düzeyde geliştirecek yeni yaşam modelinin gelişmesine önemli bir katkısı ve dayanağı olacaktı.Ancak burada ağır kalındığı anlaşılıyor. Adımlar atıldıkça önemli mesafeler kat ediliyor. Birincisinde liberal kolaycı yaklaşım ikincisinde dar ilkel milliyetçi anlayış engel konumdadır. Hızla aşılması gereken iki önemli husus bu olmaktadır. Politika bilineni ve rahat olanı değil, doğru olanı yapmaktır.