Son günlerde en çok tartışılan konuların başında KDP’nin Kürt halkına karşı içinde bulunduğu ihanet durumu oldu. Aslında KDP’nin ihaneti yeni değil ve bu durum Kürt halkının özgürlük mücadelesini verenler için oldukça tanıdık.
Ne yazık ki söz konusu KDP olunca karşımıza oldukça kabarık bir ihanet defteri çıkmakta. Sadece Barzani ailesinin çıkarlarını esas alan ve Kurdistan’ın diğer üç parçasını tek parçaya ve o parçayı da birkaç yerleşim yerine feda eden bir anlayış mevcut. Yani büyük olsun hepimizin olsun yerine küçük olsun benim olsun tüccarlığı söz konusu. Yaklaşım böyle olunca KDP’den ulusal birlik için adım atmasını beklemek havanda su dövmeye benzemektedir.
Hal böyle olunca zaman kafamızı kuma gömme ve Barzanîgillerin ihanetini görmezden gelme, yumuşatma ve sıradan bir şey gibi ele alma zamanı değil. Bu yüzden her onurlu Kürt’ün elinden geldiğince bu ihaneti teşhir etmesi ve karşısında durması gerekir.
Unutmamak gerekir ki, KDP gibi her türlü Kürt karşıtı kirli işlere bulaşan çürümüş zihin sahiplerini ancak 2008’deki gibi Bamernê ve Amediye ruhu gibi radikal bir karşı koyuş, ikirciksiz bir teşhir durdurabilir ve içinde bulunduğu ihaneti etkisiz kılabilir.
Tam olarak anlaşıl(a)mayan ya da kimileri tarafından bilinçli olarak çarpıtılan konuların başında muhataplarınca yapılan çağrılar gelmektedir. Oysa yapılan çağrılar KDP’ye dönük değil demokratik kamuoyuna, sanatçı, aydın ve yazarlaradır. Yani bu çağrıların muhatabı KDP değildir.
Zira KDP gönüllü ihanetçiliğini sürdürmekte bir beis görmemekte ve Ali Awni gibi mide bulandırıcı tiplerin açıklamalarıyla esas amacını göstermektedir. Çağrıların muhatabının KDP olduğunu düşünmek ve bu çağrıları Barzanîgillere yapmak durumu çarpıtmaktan ve sulandırmaktan öteye gitmez.
Varlık ve yokluk mücadelesi verenlerin, KDP’nin ihanetine karşı yaptığı harekete geçme çağrısının kendilerine yapıldığını görmezden gelen sanatçı, aydın ve yazarların aynı çağrıyı belirsiz kişilere ya da ortaya yapmaları KDP’ye geri adım attırmaz. Sorumluluklarını yerine getiriyormuş taklidi ise hiç işe yaramaz. Kendisine çağrı yapılanların başkalarına çağrı yapmaları veya aynı çağrıyı dillerinde sakız gibi dolaştırmaları zevahiri kurtarmaya da yetmez.
KDP ihanetine karşı harekete geçme görev ve sorumluluğu çağrı yapanların değil, çağrı yapılanlarındır. Kimi aydınların tıkandığı ve içinde bulundukları durumun adı kendi görev ve sorumluluklarını başkalarına yüklemektir. Sadece hoşa giden birkaç güzel söz söylemenin ve vicdanını sanal medyada rahatlatmanın dışında harekete geçmeyenlerin içinde bulundukları durum vahimdir. Bu yüzden yaşanan durumun ciddiyetini kavramak elzemdir.
Kendisine aydın, sanatçı, demokrat diyenlerin kardeş katli yani birakujî olmasın türündeki çağrılarının muhatabı iki taraf olduğundan bu tutumları yükselen tansiyonu düşürmeyecek ve alev alev yanan yangını söndürmeyecektir. Yaşanan durum iki Kürt örgütü arasında yaşanan bir birakujî olsaydı, iki tarafa da çağrı yapmak anlamlı olurdu. Zaten taraflardan biri halka diğer tarafın içinde bulunduğu ihaneti durdurma çağrısı yapmıştır. Bunu görmezden gelip iki tarafa çağrı yapmak anlamsızdır. Bugüne kadar zaten kardeş kavgası olmadıysa bunun KDP’ye rağmen olduğu görülmelidir.
Birakujî kavramına ilişkin de bir şeyi ifade etmek oldukça önemlidir. Bu kavram çıkarları gereği daha fazla KDP’liler tarafından kullanılmaktadır. İşin esası bu kavramın KDP’lilerce kullanılış biçimi içinde bulunulan durumu yansıtmamakta ve bilinçli bir biçimde çarpıtmaktadır. Neden mi? Çünkü KDP’nin içinde bulunduğu durumu ifade eden esas kavram birakujî değil İHANETTİR.
KDP’nin Kürt hareketlerine karşıt tutumunu birakujî olarak adlandırmak yanlıştır. Ortada birakujî değil ihanet var. Son günlerde yaşanan gerilim iki Kürt örgütü arasında değil, Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etmek için her türlü ihaneti yapanlar ve Kürt halkının kimliği, dili ve kültürü için kendini adayanlar arasındadır.
Söyler misiniz o zaman, Kürt düşmanlarının yanında yer tutarak bir başka Kürt hareketine savaş açmaya birakujî mi yoksa ihanet mi demek gerekir? Türk devlet yetkilileri ve KDP arasındaki tüm kucaklaşmalar Kürt karşıtlığı temelinde değil midir?
İşin diğer bir boyutu ise Kürt karşıtı cephede yer alan KDP’nin bir Kürt örgütü olmaktan çıktığıdır. Biyolojik olarak Kürt olmak Kürt düşmanı olmamak anlamına gelmemektedir. Son birkaç gündür “Kürt kökenlilerin” içinde bulundukları edimler bunu fazlasıyla göstermiştir.
KDP’ye ihanetçi demek kimileri tarafından neredeyse Kürtleri birbirine düşürmek, ulusal birliğe zarar vermek ve Kürt düşmanlarına fayda sağlamak olarak algılanmaktadır. Maalesef bu kimselerin çizgilerindeki tutarsızlıkları KDP ihanetini muğlaklaştırıp meşrulaştırmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır.
Gelinen aşamada KDP’nin, Türkiye cumhuriyet tarihinin en Kürt karşıtı en gerici cephede yer alması ne kadar çok teşhir edilirse Kürt halkının ulusal birliği o kadar çok mümkün olur. Sömürgecisine alan açan, itiraz etmeyen ve halkına düşman kesilen Barzani hanedanlığının kaybetmesi demek Kürt halkının ve Kurdistan’ın kaybetmesi demek değildir. Geriletilecek KDP geriletilecek Kürt karşıtı gerici ittifaktır. Gerisi lafı güzaftır.