MAGEP’in Hakkari’nin 5 bölgesinde maden ruhsatı için ihale başlatmasına Hakkarililer tepkili
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAGEP), Hakkari merkez, Yüksekova ve Derecik ilçelerinde bulunan 5 bölgede maden ruhsatı için bir süre önce ihale süreci başlattı. Yüksekova’daki Cilo Sat Gölleri ve Korgan köyü, Derecik’teki Govend Dağı ile kent merkezine bağlı Ördekli (Kotranis) köyü vadisi ve Nebirnav Yaylası’nın maden bölgesine çevrilmek istenmesine karşı tepkiler de devam ediyor. Yüksekova’da yaşayan Yıldız Akdoğan, Öznur Evin ve Gülçin Karabürk, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Hamza Gündüz’e konuştu.
Kentin en güzel alanlarından birinin de Sat Gölleri olduğunu vurgulayan Yıldız Akdoğan, kadınlar olarak kentin doğal güzelliklerinin maden şirketlerine kurban edilmemesi gerektiğini söyledi. Yıllardır bölgede yapılan güvenlik yolları nedeniyle doğanın tahrip edildiğini ifade eden Akdoğan, bu bölgelerin bilinçli bir şekilde tahrip edildiğini dile getirdi. Maden aramasıyla Kürt halkının değerlerinin de yok edilmeye çalışıldığını belirten Akdoğan, “Bu tarihi yerlere zarar verilmesi bizim canımızı acıtıyor. Sadece bölgemiz değil, Karadeniz’de de Ege’de de bir yer tahrip edildiğinde yüreğimiz acıyor. Bölgemizin güzelliklerini tahrip etmekten ve doğamıza zarar vermekten artık vazgeçin. Çocuklarımızın bu doğa için hayalleri var. Bu mirasın böyle birkaç şirkete peşkeş çekilmesini kabul etmiyoruz” dedi.
Maden çalışmasıyla bölgenin en güzel doğasının katledileceğini ifade eden Öznur Evin, bununla birlikte ekolojik dengenin de bozulacağı ve artık bu alanların yaşam alanı olmaktan çıkacağını hatırlattı. Doğanın hiçbir şekilde ekonomik bir rant haline getirilmemesi gerektiğini sözlerine ekleyen Evin, doğanın tahrip edilmesinin insanlık için ağır sonuçlarının olacağını dile getirdi. Aldıkları bu mirası aynı şekilde çocuklarına bırakmak istediklerini belirten Evin, şöyle devam etti: “Gelecek nesillere daha güzel ve anlamlı bir dünya bırakmak zorundayız. Bunun yanı sıra doğanın kendi içinde barındırdığı binlerce tür hayvan var. Bu canlıların yaşam alanları yok edilmemeli. Hayat bir bütün olarak birbiri ile bağlantılıdır. Bir tarafı yok ettiğinizde diğer alanlar da etkilenir. Biz insanlar bu zincirin sadece bir halkasıyız. Bu yüzden her tarafa müdahale etme hakkımız yoktur ve olmamalı. Biz kadınlar olarak ekolojinin korunması gerektiğini savunuyoruz. Kürt halkının tarihinde çok önemli yerlere sahip olan bu alanların tahrip edilmesi derhal durdurulsun.”
Cennet gibi
Bölge doğasının yıllardır güvenlik yolu adı altında zaten tahrip edildiğini anımsatan Gülçin Karabürk, maden arama izni ile geri kalan yerlerin de artık yok edileceğini vurguladı. Halkın en büyük varlığı olan yayla, mera ve doğaların yok edilmesine karşı olduklarını belirten Karabürk, şunları söyledi: “Bu yayla ve meralar olmazsa bu bölge halkı nasıl yaşayacak? Nasıl hayvancılık yapacak? Burada iki şirket kâr edecek, peki ya halkımız? Oradaki canlılar ve bölgede yaşayan köylüler nasıl yaşayacak? Bizler yıllarca o bölgelere çıktık ve aylarca o yaylalarda kalırdık. Sat Gölleri’ne çıktığımızda kendimizi cennete gitmiş gibi hissederdik. Yollar yoktu, katır ve atlarla giderdik. Şimdi bu güzellikler yok ediliyor. Bu güzelliklerin çocuklarımıza kalmasını istiyoruz. Bizler gençliğimizde bu güzellikleri gördük, evlatlarımızın da görmesini istiyoruz.”
HAKKARİ