Birkaç gün önce Denizli’de dostlarla buluştuk. Büyük Menderes havzasında ekoloji mücadelesi yürüten Büyük Menderes İnisiyatifi’ni oluşturan ekoloji örgütleri ile havzada nehrin doğduğu Dinar-Suçıkandan Söke yakınlarında denize döküldüğü yere kadar yapılmaya çalışılan ekonomi politik, siyasi saldırıları birlikte tartıştık. Bir nehir havzasına el konarak şirketlerin üretimlerine bütünleşik olarak açılmasını, paylaşılmasını, Büyük Menderes havzasında saldırının boyutunu irdeledik.
Siyasi iktidarın sürekli yasa değişiklikleri ile meşrulaştırdığı el koyma ve şirketlerin hegemonyalarını, sermaye birikimlerini arttırarak büyüme kalkınma hızına destek verdiği, sermaye birikim alanlarını çoğaltma stratejileri, sermaye birikimine açılan doğal alanların yanı sıra halkların yaşamlarını sürdürdüğü toprakları üzerinden, barınma alanları üzerinden sürdürülmesini yıllardır yaşıyoruz ve birlikte mücadele ediyoruz.
Bugüne değin bu süreç, resmi kurumlar tarafından acele kamulaştırma ile yürütülmekte idi. Tarım alanları, geçimlik alanlar için 2018’den beri yapılan düzenlemelerle toprak toplulaştırma/düzenleme adı altında tarım topraklarına doğrudan el konulmakta.
Bildiğiniz gibi kentsel dönüşüm yasaları gereği Küçükçekmece, Kilyos, Durusu havzasında olduğu gibi rezerv alan ilanları ile bölge halkı yerinden koparılıp başka havzalara nakledilmekte. Diyarbakır Sur İçi’nde olduğu gibi savaş araçları ile yıkılarak mahallelerin inşaat şirketlerine devrini de yaşadık. Torba Yasalarla kullandıkları (Kentsel dönüşüm yasası, toprak toplulaştırma düzenlemeleri vb. ile) yaşam alanlarına el koyma işini, üst ölçek çevre düzeni planlarında yaptıkları değişiklikler ile sürecin plana uygun kılınmasını meşrulaştırarak idari düzenlemelerle şirket-devlet birlikteliğinde siyasi iktidarın ekonomi politik stratejileri ile yürütmekteler.
Denizli’de son iki yıldır, Aşağı ve Yukarı Seyit, Tavas, Karahisar, Beklan, Boğaziçi, Gelin Ören (Büyükşehir yasası ile mahalle olan) köylerinde köylülerin topraklarına el konarak başka alanlarda kendilerine tapu verilmeye çalışılmakta, topraklar ikna yöntemiyle köylülerden koparılırken 3. şahıslara satılacak, devrolacak.
DSİ’nin bünyesinde 28.04.2018 tarih ve 30405 sayılı RG. Arazi Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri (AT ve TİGH) Dairesi Başkanlığı tarafından bu iş ve süreç yürütülmekte. 2022 CB politik programı gereği öncelikli gelişme alanları tarım kapsamında arazi toplulaştırma çalışmalarına sulama yatırımları ile entegre bir şekilde devam edileceği, tescil işlemlerinin hızlandırılması için düzenlemeler yapılacağı DSİ 2021 faaliyet raporlarında açıkça belirtilmekte.
Program gereği öncelikli gelişme alanları olarak gösterilen tarım alanları için arazi toplulaştırma çalışmalarına sulama yatırımları ile entegre bir şekilde devam edileceği tescil işlemlerinin hızlandırılması için düzenlemeler yapılacağı hedeflenmekte. Örneğin 2022 CB ekonomi politik programı gereği el konulan 1. 100 bin hektar arazi toplulaştırmanın 2. 750 bin hektar alana çıkarılması hedeflenmekte.
11. kalkınma planı (18.07.2019) kapsamında rekabetçi üretim ve verimlilik kapsamında öncelikli gelişme alanlarına ilişkin politik planlama “İklim değişikliği etkileri dikkate alınarak buharlaşma kaynaklı su kayıplarının önlenmesi amacıyla yer altı su havzaları ve barajlarının oluşturulmasına yönelik çalışmaların yapılacaktır denmekte.
Doğal alanları çitlemeye, köylülerin tapulu arazilerine el koymaya, suların şirketlerin kullanımına sokma ve dağıtımı, sermayeye tahsisine çalışılmakta. AT ve TİGH programı kapsamında havzalardaki köylülerin tapulu alanları çağdaş işletmecilik esaslarına göre birleştirilecek, ıslah edilecek! Havzada ulaşım drenaj sistemleri inşa edileceği (Ki Denizli Hozat’ta yapılan Aydın-Denizli otobanı, tünel vb.nin inşaat faaliyetleri havza boyunca yapılmakta) belirtilmekte. Su koruma önlemleri alınacağı (HES’ler ile şirketlere baraj ve taşımalı santrallar ile su şirketlerin kullanımına sokulmakta), arazi düzenlenip tarımsal üretimi ve tarım işletmelerinin verimliliğini artırıp kırsal kesimdeki nüfusu standardize edileceği hedeflenmekte. Endüstriyel tarım üretimlerinde köylüler geçimlik yaşamlarından koparılarak işçileştirilecek ya da yerlerinden zorla edilecek.
Endüstriyel tarım ve hayvancılığa ve tarım OSB’lerin kurulumunu sağlayacaklar ve bu işletmelere enerji sağlayacak enerji üretim santrallerini (GES, JES, Termik, RES vd. ile), diğer yandan tanımları “yenilenebilir üretimler” kapsamında olduğu için Avrupa yeşil mutabakatında belirtilen trilyonlarca euroluk yeşil fondan paylarını alacaklar. Geçimlik yaşamlarını çiftçilikten sağlayan köylülerin tarlalarına, bağlarına, bahçelerine el konurken Büyük Menderes havzasında tarım alanları tarım endüstrilerine, bazı alanlar enerji maden şirketlerinin üretimine devrolacak, hammadde ve atık depo alanlarına hazırlanacak.
Tavas da kömür arama ve çıkarma için yıllardır kazı yapan şirketin artık kömür çıkaramadığı alanda kazısını metrelerce derinleştirmesi, ruhsatlı alanı genişletmek için çabalaması, çevre il müdürlüğünün “ÇED gerekli değildir” kararı ile bu çabalara verdiği destek, doğal alanlara yayılma çabasının kömür damarını aramaktan öte bir nedeni olduğunu düşündürtmekte.
8 Kasım 2023’te yapılan halk toplantısında Aşağı Seyit köylüleri DSİ ve şirket tarafından ikna edilmeye çalışıldı. Toplulaştırma değil, düzenleme yapacağız demişler.
Bu müdahaleye karşı bölgede yaşayan köylüler ve BMI içindeki ekoloji örgütleri hukuk ve ekoloji mücadelesi yürütmekte, müdahaleyi ve sermayenin doğal alanları parçalayıp yayılmasını, kazarak yapılmak istenen saldırıları durdurmaya çalışmakta. Sonucu hepimizi ilgilendiren bu dayanışmaya saygıyla.