Her gün ardı ardına katliamlar yaşıyoruz, halklar zorla yerinden yurdundan edilmeye, yaşam alanları yok edilmeye, KHK’lar ile emekçilerin, araştırmacıların yaşam hakları, özlük hakları bir gecede gasp edilmeye, çocuklara kadınlara yönelik şiddet, cinsel istismar ve cinayetler devam ediyor.
İktidarın sözleri ile siyasi stratejileri ve doğrudan desteği ile yol açtığı bu saldırılar her geçen gün artarak sürüyor. Bu ülkede yaşayan halklara rağmen faşizm ve kapitalizm uyum içinde varlığını, birlikteliğini, iktidarını pekiştiriyor.
İki gün önce Tekirdağ ilinde Muratlı ile Çorlu arasında dolgu alanı üzerinden geçirilen hatta tren faciası yaşandı. 8 Temmuz saat 15.35 de hızlı tren geçerken çöken zemin, ilk belirlemelere göre 24 yurttaşın ölümüne 318 yurttaşın yaralanmasına neden oldu. Dolgu alanına tren hattı yapılırsa çökme ve heyelan her an beklenmeliydi, sonucun bu olacağı da açıktı. Bu cinayete katkı veren şirketler ve idareler; yıktıklar yapıların yıkım işinden, hafriyatla doğal alanı doldurarak, bu dolgunun üzerine bir de tren hattını kurarak misli misli para kazandı. İktidar ve parti başkanı da bu alanı siyaset reklamına ekledi.
Hatırlarsanız 2004 yılında (22 Temmuzda) Pamukova’da hızlı tren geçirilmesine uygun olmayan demiryolu hattından hızlı tren geçirilmiş ve benzeri bir facia yaşanmıştı. O olayda Sağlık Bakanlığının açıklamasına göre 139 yurttaş hayatını kaybetmişti. Dönemin başbakanı ise 56 kişinin öldüğünü açıklamıştı. O dönemin başbakanı bu dönemin AKP başkanı ve son KHK ile parlementoyu devre dışı bırakan sistemin cumhurbaşkanı. O dönemin ulaştırma bakanı son hükümetin başbakanı. Soma vb cinayetlerin sorumluları aynı kişiler. İş cinayetlerini ve yaşananları fıtrat olarak nitelendiren bu sorumlular hala ülkenin yönetimindeler. Yol, köprü, havaalanı yaparak maden işletmeleri ve enerji projeleri ile hizmet sunmakla övünenlerin sorumlulukları tarihe not olarak düşse de, göz göre göre neden oldukları katliamlar sürmekte.
Geçtiğimiz hafta içinde İstanbul’da Çamlıca tepesine zorla kondurulan caminin etrafındaki Çengel Küplüce ve Ferah mahallerinde, Kirazlıtepe’de kentsel dönüşüm yapılmaya çalışıldığı için mahallelerde yaşayanlar bir araya geldi. Evlerinden barklarından çıkmayacaklarını açıkladılar. Mahalleli kararlı ve şimdilik ayrışmadan dayanışıyor. Bu durumda belediye ve şirket önümüzdeki günlerde rüşvet ve baskının dozunu artıracak, öyle görünüyor. Örn. belediye başkan yardımcısının usulsuzce mahalleliye 02.07.2018 tarihinde yolladığı tebligatta yazdığı gibi evlerin su ve elektriklerini aynı usulsuzlukle kesebilirler. Daha da olmazsa Suriçi’nde yaptıkları gibi yıkım araçları ile evlere saldırabilirler. Kirazlıtepe ya da başka bir kentsel dönüşüm saldırısına sokulan mahalle halkı Amed-Suriçi, çevresindeki ve diğer kentsel dönüşüm saldırısı altında olan mahallelerde yaşayan halklarla kardeşlik köprüsü kurana değin bu saldırılar böyle sürecek.
Meşrulaştır ve halklara rağmen yap. AKP başkanı-cumhurbaşkanının ve partisinin siyaset yapma yöntemleri böyle.
Kendileri son günlerde bu stratejinin bir örneğini daha açıkladı. Kanal İstanbul’dan çıkacak hafriyatın Yeşilköy Havaalanı’na döküleceğini belirtti. İstanbul Kuzey Ormanları’nın sulak alanları katleden havaalanı böylece bir kez daha meşrulaştırmış oldu. Bu gösteriyi Cumhurbaşkanı ve bakanları kendilerini kuzey ormanların, sulak alanların, karadeniz kıyısının katliamından sorumlu hissetmediği gibi 3. Havalimanı’nda önümüzdeki dönemlerde olabilecek facialardan sorumlu olmayacak kuşkusuz.
2011 yılı Nisan ayından bugüne dek ülke gündemine sürerek Küçükçekmece Lagün Havzası’na yapacağı “Kanal İstanbul ve Rezerv Yapı Alanları Projesi”ni meşrulaştırıp Küçükçekmece Lagün Havzası’nı yapılaşmaya açtığı gibi iktidar ve başkanı gözlerini yeni yapılaşma alanlarına dikti.
Önümüzdeki dönemde de üzerinde yapı olmayan tüm yaşam alanları şirketlerin kullanımına açılacak,
Çocuk draması çalışan bir araştırmacı arkadaşım yaptığı bir çalışmayı aktarmıştı. Çocuklardan biri doğa üstü gücünüz olsaydı ne yapardınız sorusuna, bir çocuk geçmişe giderdim çünkü gelecekte her yer apartman olacak ben dinozorlarla, onların yaşadığı dünyada yaşamak istiyorum, cevabını vermiş.
Çocukların yetişkinlerden daha net süreci analiz ettikleri açık. Eminim sözlerine devam edebilseler durdurun bu gidişi diyeceklerdir.