Doğadaki yıkımın giderek arttığını belirten ekolojistler, önü alınmadığı takdirde bir felaketin olacağının altını çiziyor. Ekolojistler, buna karşı verilecek mücadelede bütün parti ve derneklerin birlikte yürümesi gerektiğini belirtiyor
Türkiye’de ekolojik yıkım artarak devam ediyor. Sayıları her geçen gün artan termik santraller, jeotermik santraller, RES’ler, duble yollar, barajlar… Her biri doğaya ve ekosisteme ayrı ayrı geri dönülmez zararlar veriyor.
Ekoloji örgütleri doğa talanına dikkat çekerken geçtiğimiz günlerde Halkların Demokratik Partisi (HDP) “Demokrasi Buluşmaları” kapsamında İstanbul’da ekoloji örgütleri ve ekolojistlerle bir araya geldi.
“Hep birlikte ekolojik bir yaşam için buluşuyoruz” şiarıyla ülkenin dört bir yanından gelen ekolojistler, sonrasında ekolojik yıkıma ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
Salgınla birlikte yaşama ciddi anlamda bir saldırı olduğunu ifaden Kuzey Ormanları Savunması aktivisti Mustafa Tepret, saldırıların en çok yoğunlaştığı alanlardan birinin de ekoloji alanı olduğunu söyledi. Son dönemlerde termik santraller, jeotermik santraller, RES’ler ile doğa tahribatının ciddi boyutlara ulaştığını aktaran Tepret, “Bu saldırılara karşı durmak aslında yaşamı savunmaktır. Bu anlamda HDP’nin ekoloji buluşması aslında yaşam savunuculuğuyla eşdeğerdir” dedi.
Mücadele yoldaşlığı
Yeşillik gördüğü her yeri betona çeviren bir zihniyetin aslında yaşamı hedef haline getirdiğini dile getiren Tepret, bu saldırılara karşı gerçekleştirilen birlikteliği “Mücadele yoldaşlığı” olarak nitelendirdi. Ekoloji talanına karşı verilecek olan mücadelede bütün parti ve derneklerin birlikte yürümesi gerektiğini aktaran Tepret, “HDP de bu hatta politikalar üreterek üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
Sadece ağıt üzerinde varlar
Ordu Çevre Derneği Başkanı Ertuğrul Gönül de “Türkiye’deki ekoloji mücadelesinde Bergama’yı milat sayabiliriz. Siyasi partiler bu mücadelenin hep dışında kaldı. Bütün partiler bugüne kadar ekolojik kıyımları sadece bir çevre olayı olarak ele aldı. Bu büyük bir hataydı. Türkiye’deki siyaset arenası bu anlamda çok eksik kaldı. Ancak 2000’li yılların başında HES’ler yaygınlaşmaya başladığında durumun farkına vardılar ve bunlar karşısında mücadele etmeye başladılar. Şimdi ise ekoloji alanında HDP’nin dışında işin içine giren başka bir parti yok. Diğer partilerin çevre komisyonları var ama aktif değiller. Kâğıt üzerinde varlar ama fiiliyatta yoklar. Bugünkü buluşmada HDP’nin ekoloji alanında ete kemiğe büründüğünü görüyoruz” diye konuştu.
Tek tek değil hep birlikte
Türkiye’deki ekoloji tahribatı ciddi boyutlara ulaşmışken artık mücadelenin de ortaklaşması gerektiğine vurgu yapan Gönül, “Türkiye’yi yöneten ve bize küfür eden 5 sermaye var. Bu 5 sermaye bir araya gelip doğamıza talan ediyorsa bizim de bir araya gelmemiz gerekiyor. Bu birlikteliğimiz de omuz omuza olmalı. Böyle olmazsak biz kaybetmeye mahkûmuz. Muhakkak artık bir araya gelmeliyiz. Tek tek mücadele etmek, tek tek hepimizin yok olması demektir. O nedenle ‘Hep birlikte’ mücadele etmemiz gerekiyor” ifadelerini belirtti. Gönül, son olarak doğa talanının bu kadar yüksek boyutlarda seyrettiği bir süreçte sivil itaatsizlik eylemlerinin başlatılması gerektiğini söyledi.
Felaketler bizi bekliyor
Ekoloji aktivisti ve HDP İstanbul İl Yöneticisi Şerif Bora da “Açıkça şunu söylemek lazım, eşik geçildi felaketler bizi bekliyor. Betonlaşmayla zaten İstanbul’un nefesini kestiler. Artık geri dönüşü olmayan bir süreç. İstanbul için cehennemin dibi diyebiliriz. HDP’nin talana karşı yaptığı mücadele kahramanca. İstanbul başta olmak üzere ülkenin geleceğini gören HDP’nin bu buluşması kararlı bir hamledir. Hele İstanbul için felaket olabilecek Kanal İstanbul projesi önümüzde dururken” dedi. Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hatun Esen ise salgınla birlikte sermayenin doğa talanının hız verdiği bu anlamda böylesi bir süreçte HDP’nin bu buluşmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Munzur’daki kutsal olan dağ keçilerinden Karadeniz’deki HES’lere, Kanal İstanbul projesinden bütün doğa kıyımına karşı ortak mücadele verilmesi gerektiğini dile getiren Esen, Hasankeyf’in sular altında kalmasının bu ortak mücadele hattının oluşmamasına bağladı. Ekoloji aktivistleri ve siyasi partilerin Hasankeyf için çok eksik kaldığını ifade eden Esen, şunları söyledi: “Kültürel bir mirasa sahip olan Hasankeyf’in vebali hepimizin üstünde. Hasankeyf için gidip basın açıklamaları yaptık ama bu basın açıklamalarıyla olacak şeyler değildi. Gerekirse ölümüne orada iş makinelerinin önüne yatmamız gerekiyordu.” Esen, doğa talanına karşı saha mücadelesinin önemli olduğunu söyledi.
İSTANBUL