Türkiye ile ABD arasında ortaya çıkan krizin “sıra dışı” olmadığını aksine sınırları aşan bir sorun haline geldiği belirten Doç. Dr. Hakan Güneş, “Ankara’nın burnunun sürtmesi isteniyor. Dikkat ederseniz ‘Ey Amerika’ artık daha az söyleniyor” dedi.
Türkiye ile ABD arasında Rahip Andrew Brunson’ın tutukluluğu ve Washington yönetiminin aldığı yaptırım kararları nedeniyle başlayan krizi çözmek üzere ABD’ye giden Türk heyet, somut bir sonuca ulaşamadı. Diplomatik kaynaklar, ABD’nin serbest bırakılmasını istediği 15 kişinin listesini Türkiye’ye verdiğini söylüyor. Ortaya çıkan tablonun ne anlama geldiğini İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Doç. Dr. Hakan Güneş Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Necla Demir’e değerlendirdi.
‘Kriz sıra dışı değil’
Ortaya çıkan krizin “sıra dışı” olmadığını, aksine sınırları aşan bir sorun haline döndüğü yorumunda bulunan Güneş, sorunun iki bakana yaptırım düzeyine gelinmesi ve devamında da daha ağır yaptırımların gündemde olmasının sınırları daha da aşacağı görüşünde. ABD’nin serbest bırakılmasını istediği 15 kişinin listesini Türkiye’ye vermesine ilişkin de Güneş, “Amerika ve Türkiye arasında son 4-5 yılda biraz sıradanlaşan bir müzakere, tartışma, pazarlık diyebileceğimiz bir konu bu. Önümüzdeki günlerde de Rahip Brunson meselesi dışında başka konular da olacaktır elbette. Verilen 15 kişilik liste de bunun ipuçları” dedi.
‘İran’ın nefes almasını istemiyor’
İki ülke arasında yaşanıyor gibi görünen krize daha derinlikli bir yerden bakmak gerektiğini ve bu krizin de bardağı taşıran son damla olduğunu vurgulayan Güneş, zaman zaman bazı liderlerin uygulamaları karşısında daha merkez ülkelerin sert tepkiler verebildiğini belirtti. Bununla paralel olarak hem Ortadoğu’da hem de konunun muhatabı olan ülkeler açısından ortaya nasıl bir tablo çıkacağına dikkat çeken Güneş, şöyle devam etti: “Erdoğan’ın Ortadoğu’daki son izlemiş olduğu politika batılı diğer ülkelerden biraz farklı ve uyumlu görünmüyor. Dolayısıyla buralarda çeşitli siyasi gerilimler çıkıyor. Bence bunun en önemli kısmı aynı zamanda ülkede bir ekonomik krizle birlikte devam ederek birbirini tetikliyor olması konuyu çok daha zor bir hale getiriyor. Üstelik Ortadoğu ile ilgisi şu; Şuanda Amerika’nın dünya politikasında öncelikli konu İran’ı sınırlandırma kararı. Bu sınırlandırmayı da doğrudan bir askeri harekatla değil, bir yaptırım zinciriyle halletmeye çalışıyor. Burada geçtiğimiz dönemde olduğu gibi Türkiye’nin bu durumu bir fırsata çevirmesini ve dolayısıyla İran’ın nefes almasını istemiyor. Bu bakımdan Türkiye’deki iktisadi kriz, Türk Amerikan ilişkilerindeki gerilim, İran yaptırımı bu üç şey adeta çarpışıyor. Bu noktada Türkiye’den sadece Brunson’un serbest bırakılması değil, diğer konularda daha uyumlu müttefik siyaseti izlemesi gerektiğini talep ettiklerini anlıyoruz.”
Türkiye’nin Amerika’yla olan ittifakında genel kurallarının dışına çıkmadığını aksine topraklarını kullandırttığını, radar ve askeri üstlerin işlemeye devam ettiğini ve Amerikan şirketlerine kapıların sonuna kadar açık olduğunu hatırlatan Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Buralarda bir sorun yok ama belli başlıklarda da sorun var. Bu sorun başlıklarında taraflar iyi bir noktaya varmış değil. Burada her iki liderin de kendi kamuoylarına seslenmesi işleri biraz daha zorlaştırıyor. İletişim kazaları da var. Dışişleri bürokratlarının çok iyi çalıştığını söyleyemeyiz. Onlar da adeta siyasetçiler gibi konuşuyorlar. Bütün bu faktörler bir araya gelince sorun aslında çözülmesi çok zor olmayan bir sorun neredeyse orta ölçekli bir iktisadi krize doğru Türkiye’ye yol aldırıyor. Bunu bu ziyarette toparlayamadılar belki ama başka ziyarette toparlayacaklardır, çünkü Türk Amerikan ilişkilerinde son 5 yılda büyük gerilim konuları biraz daha azaldı. Başta Suriye olmak üzere bir yakınlaşmaya gittiklerini görmek mümkün. Bu da bu iletişim kazaları ve sert müzakerelere rağmen anlaşmalarını daha mümkün hale getiren bir zemin ortaya çıkarıyor.”
‘Ankara’nın burnunun sürtmesi isteniyor’
Ortaya konulan karşılıklı talepler etrafında masaya oturmanın çok da kolay olmayacağını düşünen Güneş, bunun nedenini ise eşit iki güçten bahsedilememesinden kaynaklı olduğunu söyledi. Güneş, devamla şunları söyledi: “Amerika’nın Türkiye yönetimini Obama döneminde olduğu gibi bu küçük ortağa küçük ortak gibi davranmıyor kanaatine sahipler. Burada ittifak içi güven ilişkilerinin sarsıldığı bir durum söz konusu. Bu nedenle de tabiri caizse Ankara’nın burnunu sürtmek istiyorlar. Çok eşit bir ilişki sürdürmek istemedikleri anlaşılıyor. Türkiye ekonomisi daha da zora düşerse bundan memnuniyet duymayacaklardır çünkü burada uluslararası şirketler var. Sanıldığının aksine batılı şirketler Türkiye’yi batırmaya çalışmıyor. Tam tersine onların hisseleri değer kaybedecek. Yüz liralık dünyada yatırımı varsa bunun üç tarafı Türkiye’de dolayısıyla onları tolere edemeyecekleri bir kayıp olmaz. Türkiye’deki iktisadi kaybıyla birlikte biraz daha teyakkuz halinde, gergin iktisadi çivi üstünde kalması batılı ülkelerin özellikle Amerika’nın umurunda olmayacaktır. Bu anlamda dayanma ya da ilişkiyi gergin sürdürme kapasitesi çok çok mümkün değil. Türkiye içinse bu kolay değil. Vize verilmemeye başlandığında Türk iş adamlarının nasıl yanıp tutuştuğunu hatırlayalım.”
‘Ekonomik durumun çok iyi olmadığı açık’
Türkiye’nin bu işi çözmek için daha fazla çaba sarf edeceğini de sözlerine ekleyen Güneş, sözlerini şöyle tamamladı: “Dikkat ederseniz ‘Ey Amerika’ artık daha az söyleniyor. Çoktan bunun için 6 miting yapılmış olurdu. Bu kez yapılmıyor çünkü gerçekten bu sorunu Türkiye çözmek zorunda. Ekonomik durumun çok iyi olmadığı açık. O nedenle de Ankara’nın bu sorunu çözmek için çok fazla çaba sarf edeceklerini tahmin edebiliriz.”
MA / Necla Demir