Barışı öldürdünüz. Nice barış savunucusunu öldürdüğünüz gibi.
Havuç ya da sopayla babasını rehin aldınız. Halkımızın bir bölümünü korucu, muhbir, ajan tetikçi, yandaş olarak rehin alıp, milletine ihanete zorladığınız gibi.
Parlamenterlerimizi tutukladınız. Belediyelerimizi gasp ettiniz. On binlerce gencimizi, siyasetçimizi, temsilcimizi hapishanelere, hücrelere mahkûm ettiniz.
Şehirlerimizi bombaladınız, evlerimize, mahrem odalarımıza girdiniz, namusumuza el attınız.
Ve bizim pes edeceğimiz anı bekliyorsunuz. Yenilip diz çökeceğimizi düşünüyorsunuz.
Yanılıyorsunuz.
Hiçbir cephede zerre-i miskal geri adım atmış değiliz. Bilakis daha da büyüyoruz, daha da güçleniyoruz.
Hatırlayın.
OHAL bölgeniz ve yasalarınız, kırmızı kitaplarınız vardı. Hepsi yerle yeksan oldu. On binlerce faili meçhulümüz, yüz binlerce genç evladımız yağmur gibi yağan kurşunlarınızla, bombalarınızla toprağa serpildiler. Binlerce köyümüzü yaktınız, milyonlarca insanımızı yerinden yurdundan ettiniz. O zaman bitmedik, diz çökmedik. Şimdi hiç mi hiç bitmeyiz, diz çökmeyiz.
Mezarlarımıza tahammül edemiyor, yıkıyorsunuz, yetmiyor. Kaldırımların, yolların altına gizliyorsunuz, olmuyor. Asit kuyularında eritiyorsunuz, tutmuyor. Bir insanın kemiklerini annesine kargo ile gönderiyorsunuz, yıkılmıyor.
Varlığı, varoluşu yok edip, yeryüzünden ve gökyüzünden silemezsiniz.
Neye dönüştüğünüzün farkında mısınız? Kininizde boğulduğunuzu biliyor musunuz?
Tarihi eserlerimizi çalıyor, yağmalıyorsunuz. Coğrafyamızı, yollarımızı, evlerimizi, anılarımızı, kültürümüzü, değerlerimizi baraj sularında boğmak istiyorsunuz. Dağlarımızı bombalıyor, yaylarımızı yasaklıyor, köylerimizi yıkıyorsunuz.
Bu ne nefret? Size ait bir tarih, bir kültür, bir değer yok diye; bize, bu topraklara bu kadar kin beslemeniz mi gerekiyor?
Allah’ın yarattığı her şeye inanıyor, hürmet ediyorsunuz da Allah’ın yarattığı bizlere, dilimize ananelerimize şerh mi koyuyorsunuz. Bu halde bir zındık, bir mülhit durumuna düşmüyor musunuz? Allah’ın gazabının üzerinize olduğunuzu görmüyor musunuz?
İnsana has düşünebilme melekelerini yitirmiş, tekrar tekrar aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekleyip, olmayınca da öfkelenip vahşeti daha da büyütmekle içine düştüğünüz cehennemin gazabına maruz kaldığınızı idrak edemiyor musunuz? Mesela hepiniz on yıllardır, sırasıyla halkınıza bizi bitirmek üzere söz vermediniz mi? Ve hepiniz sırasıyla tükenip gitmeniz mi? Gitmeyecek misiniz?
Ama bu halk hâlâ ayakta üstelik cephelerini genişleterek. Büyüyerek.
Dilimizi bizden aldınız, dilinizden bilgiyi aldık, düşün ve kavga yolları yarattık. Solunuzla, sağınızla, ırkçılıkla özdeşleştirdiğinizi dininizle beynimize hükmetmek istediniz. Ama biz bunlarla dostluk, kardeşlik, sevgi ve barışın yolunu örerek, halkların birlikte hareketine dönüştürdük. Yani varoluşumuzun yanında, Anadolu’dan Mezopotamya’ya Zagroslara yüzlerce etnik toplumun uyanmasına, bizimle güç birliği yapmasına sebep olduk, değere dönüştürdük.
Siz öldürüyorsunuz, ölü sevicisiniz. Gerçeği, varlığı yok etmek istiyorsunuz. Oysa gerçeklik ölmez, varlık yok olmaz. Bizi zayıf halka görüp iktidarınıza meze yapmak istediniz. Ama biz çoğalıyoruz. Biz yaşatıyoruz, yaşamayı seviyoruz.
Tüm uygulamalarınıza rağmen hiçbir cephede de geri adım atmış değiliz. Kaybetmemişiz. Belediyelerde, parlamentoda, metropollerde, ana topraklarımızda, sivil toplumlarda, akademilerde, iş dünyasında, emekçiler arasında çoğalıyoruz. Hatta sınırlarınızın dışında, Ortadoğu’da, Avrupa’da ve dünyada daha çoğuz.
Sizin de benim de çetelesini tutamadığımız yüzlerce örgütümüz, kurumumuz var. Silahlı, sivil, yasal gayriyasal sayısız örgütlü birimlerimiz var.
Dostlarımız şimdi daha çok, davamızın haklılığı ve kabulü dünya çapında daha yaygın, hem de yüzünüze çarparcasına.
Çünkü siz tarihte bir kategori, bir iktidar eliti iken, biz bir halkız, bir milletiz, bir ulusuz.
Ve en önemlisi gerçeğin farkındayız.
Siz gerçeği öldüremeyeceğinizi idrak ettiğiniz gün diz çökeceksiniz. Ama özür dileyecek bizleri artık yanınızda göremeyeceksiniz. Çünkü Barış’ın elini kırdınız. Boynunu vurdunuz. Diz çökeceksiniz, bari halkınızdan özür dileyin. Çünkü gerçekleri onlardan gizlediniz, onları kirlettiniz. Biz size ancak acırız.