beklenen seçimlerin yapılmama ihtimali ortadan kalktı. böylece, türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkmasının ilk adımının atılma imkânı da ortaya çıktı. bu sadece bir imkân, her imkân en iyi biçimde kullanılır ve beklenen sonuç alınır diye bir kural yok, her durumda birden fazla ihtimal söz konusu. bu seçimin sonucunda da ortaya çıkabilecek kabaca iki ihtimal var.
birincisi; millet ittifakı, herhangi bir masa bileşimiyle seçimleri alır. böyle bir durumda neler olabileceğini düşünelim.
-saray israfına son verilmesiyle oluşan kaynakların halk için kullanılmasına yönelik bir siyaset izlenebilir ve aynı zamanda, iktidarın servetin el değiştirmesine yönelik kararlarından –örneğin geçiş garantili yollar, yolcu garantili havalimanları gibi anlaşmalar- cayılabilirse halkın sofrasında ufak da olsa bir değişiklik olması ihtimali var. ama bu iyi ihtimal gerçekleşse bile, emeğin sermaye karşısında örgütlenmesi konusunda, mevcut yasaların uygulanması kadar dahi bir iyileşme beklenebileceği, grevlerin, sendikal eylemlerin baskıyla karşılaşmayacağı yönünde bir işaret yok.
-istanbul sözleşmesi’ne geri dönülmesi muhtemel ama sözleşmenin bütün şartlarının uygulanması ihtimali az. belki mahkemeler bugünkü gibi katil erkekler lehine kararlar çıkartamaz ama örneğin eğitimde, istihdamda eşitlik sağlanmasını sağlayacak önlemler alınması ya da sığınak sayısının arttırılması çok az ihtimal. önümüzdeki dönemde sözleşmenin ayrıntılanarak savunulmasıyla bu yönde adımlar atılabilir ama lgbti+ hakları, lgbti+’ların devlet ve kamu nezdinde eşit vatandaş muamelesi görmesi ve onlara yönelik saldırganlık konusunda yasaların işletileceğine dair dahi bir emare yok çünkü altılı masa, bu konuyu ağzına bile almıyor.
‘terör’den kurtuluş mümkün mü
-kürt halkına eşit haklar ve ülkeye adil bir barış sağlayacak müzakere masasının kurulmasını ve yayılmacı siyasete son verilmesini içeren bir barış hamlesi beklemek açık ki mümkün değil. çünkü millet ittifakı bu konularda iktidarla aynı politikaları savunuyor.
-medya, haber alma ve ifade özgürlüğü konusunda, bugün baskıdan payını alan, millet ittifakı’nı destekleyen mecralar rahatlayabilir ama bir önceki maddeyi hesaba kattığımızda, fikirleri, haberleri ve yazıları sebebiyle, “terör”le ilgili suçlamalara maruz kalanlar açısından bir değişiklik olacağına inanmak zor.
-kolluğun vatandaşa tavrı ya da hapishanelerin durumu, buralardaki muamele, özellikle siyasi tutsaklar açısından bir değişiklik gösterir mi? hiç sanmam.
-gösteri, yürüyüş vb. faaliyetler konusunda yasal çerçeveye dönüş olabilir ama yasalara ne kadar uyulacağı, içişleri bakanlığı’nın hangi partide olacağıyla da ilgili. kaldı ki halkın derdi eylem yapılması değil, yapılan eylemlerin sonuç alması, yükseltilen taleplere kulak verilmesi.
-geçtiğimiz yıllarda kayırmacılık, atamalarda kendi ekibine, ailesine öncelik tanıma o kadar yaygındı ki buna nepotizm dendiğini öğrendik. ama bu işin memlekete bu iktidarla gelmediğini, çok daha eski ve yaygın olduğunu biliyoruz. o yüzden belli bir azalma mümkün olsa da tamamen ortadan kalkması güç görünüyor.
bu maddeler çoğaltılabilir ama daha genel bir şey söylemek gerekirse, millet ittifakı’nın vaat etmediği şeylerin olacağına inanmak için bir sebep yok, vaatlerinin bir kısmının seçimden sonra unutulması ihtimali yüksek.
yanlış anlaşılmasın, sol siyasetin çeşitli tarihsel aşamalarda itirazlar ve talepler manzumeleri sunmaktan çok ötesi olduğunun ve işlerin tam olarak bizim uygun gördüğümüz yönde ilerlemesi için belli bir güce ulaşmaya ihtiyacımız olduğunun farkındayım. ama yine de, hatta tam bu yüzden sormak istiyorum.
bu iyi ihtimalin gerçekleşmesi halinde, bugün kendisini muhalif olarak tanımlayanların önemli bir kısmının da, akp’den kurtulmuş olmanın verdiği rahatlamayla iyice pasifize olacağı ortam için hazırlığımız var mı?
ya bugün geleceğin fragmanıysa
oysa iktidarın değişmemesi ihtimali de var. bunu sadece son anketleri göz önüne alarak söylemiyorum. temel hedefi iktidarda kalmak olan, yargı dahil ele geçirmedik kurum bırakmamış bulunan bir siyasal gücün, kendi tercih ettiği hatta bizzat tasarladığı koşullarda düzenlenecek bir seçimden galip çıkmak için oyların çoğunluğunu almaya ihtiyacının olmadığını düşünüyorum.
bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde bugün itiraz ettiğimiz her şeyin çok daha güçlü, sağlam ve kurumsallaşmış bir biçimde devam edeceğini tahmin etmek güç değil. böyle bir ihtimale hazır mıyız? mevzilerimizi korumak, süreci mümkün olan en az hasarla atlatıp yola devam edebilmek için gerekli tedbirleri alıyor muyuz? geçtiğimiz on yıla bakınca birçok gelişmeye hazırlıksız yakalanmanın çok ağır sonuçları olduğu görülüyor. sadece başarıdan değil hatalardan da sonuç çıkartılabilir, değil mi?
biliyorum, zafere inanmadan zafer kazanılmaz ama diğer ihtimalleri hesaba katmamak inanç değil batıl itikat olmaz mı?