Amed SES Eşbaşkanı Şiyar Güldiken Diyarbakır’da koronavirüsteki artışlara ilişkin gazetemize konuştu
Gülcan Dereli/İstanbul
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tüm dünyayı etkisi altına almasıyla birlikte birçok bölgede salgının yayılmasının önüne geçmek için başlayan kısıtlamalar hükümetlerin ekonomik kaygılarından dolayı gevşetildi. Sağlık ikinci plana atılırken virüs ise hızla yayılmayı sürdürüyor. Kısmen de olsa salgının yayılması önlenebilmişken Türkiye ve bölge kentlerinde 1 Haziran’da itibaren devreye konulan “normalleşme” ile birlikte yeni vaka sayıları hızla artıyor. Özellikle bölge kentlerinde vaka sayısı artarken Diyarbakır bu kentlerin başını çekiyor.
100’dü 250’ye çıktı
Diyarbakır’daki duruma ilişkin gazetemiz Yeni Yaşam’a değerlendirmelerde bulunan Amed SES Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, bayramdan sonra vaka sayısı her gün artarak devam ettiğini söyledi. Sayının katlandığına dikkat çeken Güldiken, “Bayram tatilinden önce Diyarbakır’daki resmi vaka sayısı 800 civarındaydı. Bugün itibariyle bin 500 civarına ulaşmış durumdadır. Bayram tatili öncesinde Türkiye genelindeki vaka sayılarının çok yükseldiği dönemde bile Diyarbakır’daki hastanelerde günlük tedavi edilen en yüksek vaka sayısı 100 civarındaydı. Ancak şu an 250 yi geçiyor” dedi. Erken “normalleşme” kararının rehavet oluşturduğunu ifade eden Güldiken, “Berber, kuaför, kahvehane, kafe, restoran, Avm gibi yerlerin erken açılması ve koruyucu/önleyici tedbirlerin yeterince sağlanmaması da bu yayılımı daha da hızlandırdı. Gizli yapılan toplu ibadetler, mevlit etkinlikleri çok etkiledi” diye konuştu.
Çelişkiler rehavet oluşturdu
Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı hafta sonu yasak yok dedi. Cuma gecesi İçişleri Bakanlığı yasak var dedi. Hemen arkasından Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan, yasağı kaldırdığını duyurdu. Erdoğan daha sonra Diyarbakır’daki artıştan dolayı yasak uyguladıklarını açıkladı, ancak sokağa çıkma yasağı ilan 15 kent arasında Diyarbakır yoktu. Bu tutarsızlığı ilişkin de konuşan Gültekin, “Yönetenlerin çelişkili açıklama ve davranışları, halkta da rehavet oluşturdu” dedi.
Bilimsellikten bahsedilemez
Sürecin en başından bu yana Tabip odaları, SES ve diğer emek meslek örgütlerinin karar almalarda mekanizmaya dahil edilmelerinde ısrar ettiklerini söyleyen Güldiken, “Ancak ne İl pandemi kurullarında ne de il hıfzıssıhha kurullarında yer almamız sağlanmadı. Hep birlikte bu virüse karşı mücadele ediyorsak hep birlikte kararlar almalıyız dedik ama maalesef karşılık bulmadı. Gelinen aşamada artık ortak akıl ve bilimsellikten bahsetmek pek mümkün değildir. Sağlık bakanı ve bilim kurulu bir danışma birimi ve açıklama yapan sözcü konumunda bile değildir” diye konuştu.
Tıbbı malzemeler kalitesiz
Bölgede sürecin başında tıbbi malzeme ve koruyucu ekipmanın sayı olarak karşılanması konusunda eksiklikler olduğunu belirten Güldiken, “Şu an karşılanıyor ancak kaliteli değil. Kaliteden kastımız, uygun malzemeden üretilmiyor. Mesela hayati öneme sahip N95 maskesi yerine bazı yerlerde inşaat işçisinin kullandığı toz maskesi, bazı yerlerde cerrahi maske yerine halk eğitim merkezleri, meslek okulları, cezaevleri veya merdiven altı atölyelerde üretilen maskeler ve siperlikler dağıtılıyor” diye vurguladı.
‘3 temel kurala uyalım’
Sosyal devletin gerekliliğinden hareketle herkese ücretsiz maske dağıtılması gerektiğinin altını çizen Güldiken, “Halkımıza yeniden temel 3 kurala uymaları çağrısında bulunuyor ve tüm sağlık emekçilerine kolaylıklar diliyorum” dedi.
Sağlıkçıların psikolojik sınavı
Sağlık çalışanlarının bu süreçteki psikolojileri ve hangi psikolojiyle çalışmalarını yürüttüklerine dair de bilgi veren SES Amed Eşbaşkanı Şiyar Güldiken şu bilgileri paylaştı: Her bir çalışanın sosyal yaşamı, ailesi, çocukları olduğunu ve sadece kendisini değil herkesi düşünerek hareket ettiğini unutmayalım. Herkes kadar sağlıkçı da bu virüs nedeniyle tedirgin, gelecek planı bozuldu, yaşam rutini bozuldu. Bütün bunların yanında virüsle mücadelede mesleği gereği birebir karşılaşıyor. Birçoğunun evde birlikte yaşadığı kronik hastalığı olan, yaşlısı, çocukları var. Salgın öncesindeki yaşamları gibi bir yaşamları şu anda yok maalesef. Sorumlulukları daha da artmış durumda ve virüsü bulaştırma kaygıları var. Bugüne kadar Diyarbakır’da 110 dan fazla sağlık emekçisinin testi pozitif çıktı ya da Kovid-19 bulguları nedeniyle tedavi gördü. İşyerlerinde çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var. Sağlık emekçileri tükenmek üzere dolayısıyla bir an önce yeni ve kadrolu atamaların yapılması, haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen sağlıkçıların koşulsuz olarak iade edilmesi, güvenlik soruşturması nedeniyle atanmayan sağlıkçıların hemen başlatılması gerekiyor.
Teşvikler sağlanmalı
Virüsün bölgede yayılmasını önlemek için halka görevler düştüğünü vurgulayan Güldiken, şu uyarılarda bulundu: Öncelikle bakanlık her il, ilçe, köy ve mahalleyi ayrı ayrı vaka sayısına göre açıklama. Bu şeffaflık, halkın doğru bilgiyi almasıyla birlikte duruma ciddiyetle yaklaşmasını beraberinde getirecektir. Fabrikalar, Avm’ler ve diğer kalabalık çalışma yerlerinde bulunan ibadet yerleri, soyunma ve giyinme odaları en kuytu ve en havasız yerlerdir dolayısıyla bu yerlerin uygun ortamlar haline getirilmesi, restorant, kafe, kahvehane gibi yerlerde hijyenin sağlanması için kişi başına düşen lavabo sayılarının arttırılması ve doğru havalandırma sistemlerinin kurulması için işverenlere teşvikler sağlanmalıdır. işverenin uygun hizmet ve üretim koşullarını oluşturması için süre tanınmalı, yapılacak bilimsel denetim sonucunda işyerinin açılması ve denetimlerin düzenli yapılması gerekiyor. Kanaat önderleri, parti liderleri, muhtarlar ve STK’lerin halka kolay ulaşması sağlanarak bu konudaki çalışmalarının teşvik edilmesi gerekiyor. Halkımız el hijyeni, fiziksel mesafe ve maske takma gibi temel 3 kuralı uygularsa aslında büyük ölçüde virüs yayılımını engellemiş olur.”
Sürecin suçlusu emekçi değil
Diyarbakır’da bayram öncesi ve sonrasında bazı fabrikalarda vakalar olduğunu ve hemen karantina çalışması uygulandığını söyleyen Güldiken, “Fabrikalarda ortaya çıkan virüs yayılımı herkese aslında şu gerçekliği bir kez daha gösterdi. Ekmek yoksa evde kalmak yaşamak değildir. Her türlü riski göze alarak evine ekmek getirmeye mecbur bırakılan binlerce emekçi, bu sürecin suçluları olamaz” diye vurguladı.