Diyarbakır ve Batman’daki kayıp yakınlarının eylemlerinde Hakkari’nin Otluca köyünde kaybettirilen Ahmet Bozkır, Halit Ertuş, Lokman Kaya, Selahattin Aşkan ve Süleyman Tekin ile Cizre’de kaybettirilen Mehmet Abdullillah Heyecan ve Ali Osman Heyecan’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri eylemin 546’ncısını gerçekleştirdi. İHD Diyarbakır Şube binasında düzenlenen, sivil toplum örgütleri temsilcileri ile CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın’ın katıldığı eylemde kayıpların fotoğrafları taşındı.
Eylemde konuşan İHD Kayıp Komisyonu üyesi Adnan Örhan, Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde düzenledikleri eylemin 47 haftadır engellendiğini hatırlatarak, “Bu coğrafyada keyfi uygulamalar, zulümler süre geldi ve halen devam ediyor. Valiliğin annelerin sesini kısmaya yönelik aldığı yasaklama kararı, açıkçası niyetlerinin ve yaklaşımlarının göstergesidir” dedi.
Örhan, kayıp yakınlarının yıllardır sürdürdüğü mücadelenin rahatsızlık yarattığını ifade ederek, “Annelerin ‘Biz çocuklarımızın akıbetini öğrenmek istiyoruz’ talebi insanidir. İnsani olmayan onların başına getirilendir. Yıllardır devam eden kayıpların bulunması mücadelemiz tüm baskı ve engellemelere karşın devam edecektir” şeklinde konuştu.
5 çobanın kaybetirilme hikayesi
Örhan’ın ardından İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, 26 Ağustos 1996 tarihinde Hakkari’nin Otluca köyünde kaybettirilen Ahmet Bozkır, Halit Ertuş, Lokman Kaya, Selahattin Aşkan ve Süleyman Tekin’in hikayesini okudu.
Yalçın’ın okuduğu hikaye şöyle: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 26 Şubat 2013 tarihli kararına göre; 24 Ağustos 1996’da Hakkâri’ye bağlı Otluca köyü yakınlarında PKK ile Hakkâri Dağ ve Komando Tugay Komutanlığına bağlı askerler arasında çıkan bir çatışmada iki astsubay ile dört er yaşamını yitirir. Bu olayın yaşanması üzerine 26 Ağustos’ta Tugay Komutanlığı tarafından Otluca köyü civarında bir operasyon düzenlenir. Operasyonun düzenlendiği sırada Otluca’da hayvanlarını otlatmakta olan 5 çoban Ahmet Bozkır, Halit Ertuş, Lokman Kaya, Selahattin Aşkan ve Süleyman Tekin’den o tarihten itibaren bir daha haber alınamaz.
5 çobanın aileleri, 6 Eylül’de Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu, yakınlarının gözaltına alındığını bildirdi. Aileler, bir gün önce de tugay komutanlığına başvurduklarını ancak onların yakınlarını bulamadığını söylediğini savcılığa iletti. Tugay komutanı, Hakkâri Valiliğine yazdığı açıklamada, 5 çobanın gözaltına alınmadığını, kendi görüşlerine göre hepsinin PKK’ye katıldığını ifade etti. 16 ve 30 Eylül’de de polis ve jandarma çobanları gözaltına almadıklarını savcılığa bildirdi.
Tugay komutanlığından bir albay, 11 Ekim’de savcılığa verdiği cevapta da ‘çobanların PKK’ye katılmış olabileceklerini’ yineledi. Albay, aynı operasyonda F.A., A.Y., A.A. ve F.A.Ş. isimli çobanların PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle gözaltına alındığını da ekledi. Savcılık, gözaltına alınan diğer çobanlarla konuştu, onlar da ifadelerinde, ‘gözaltındayken Bozkır, Aşkan, Tekin, Kaya ve Ertuş’a rastlamadıklarını’ söyledi.
Halit Ertuş’un oğlu Yaşar Ertuş, Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu’na konuşan H.O.’nun savcılıkça dinlenmesi talebinde bulundu. Elazığ Jandarma Komutanlığı’nda görevli H.O., komisyona verdiği ifadede, 26 Ağustos 1996’daki operasyonda 5 çobanın öldürüldüğünü söylemişti. H.O. 8 Aralık 1997’de savcılığa verdiği ifadede de, Y.Y.’nin kendisine beş çobanı öldürdüklerini söylediğini açıkladı ancak Y.Y., 26 Ocak 1998’de verdiği ifadede bunu kabul etmedi. Halit Ertuş’un diğer oğlu Hasan Ertuş da savcılığa yaptığı başka bir başvuruda, babasının ve diğer çobanların battaniyelerini ve diğer kişisel eşyalarını operasyon yapılan alanda bulduğunu söyledi. Ertuş, bulduklarını savcılığa da iletti.
Ahmet Bozkır’ın otlattığı koyunların sahibi, savcılığa 13 Ağustos 1999’da verdiği ifadede, beş çobanın Hakkari Tugay Komutanlığı’nda gözaltında olduğunu gördüğünü söyledi.
Lokman Kaya’nın annesi Narinç Kaya da 22 Eylül 1999’da savcılığa yaptığı başvuruda, Tugay Komutanı Yusuf isimli yüzbaşının kendilerine, 5 çobanı kendilerine rehberlik etmeleri için yanlarında götürdüklerini söylediğini aktardı. Ancak askeri yetkililer, ‘Yüzbaşı Yusuf”un bulunmasını isteyen savcıya gönderdikleri yanıtta, ‘bu isimde bir yüzbaşı olmadığını’ söylediler.
Soruşturmada bir ilerleme sağlanamayınca, kayıp çobanların aileleri 16 Mayıs 2004’te avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurdu. AİHM, 26 Şubat 2013 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2’nci maddesinin usul yönünden ve etkili başvuru hakkını düzenleyen 13’üncü maddesinin ihlal edildiğine karar verdi, devleti tazminat ödemeye mahkûm etti.”
Kayıp yakınları, eylemlerini 5 dakikalık oturma eylemiyle sonlandırdı.
Batman
İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınları ise eylemlerinin 452’nci haftasında kayıpların akıbetini sordu. Valilik tarafından alınan yasaklama kararı nedeniyle İHD Batman Şubesi’nde gerçekleştirilen eyleme insan hakları savunucuları destek verdi. Kayıp yakınlarının bu haftaki eyleminde Mehmet Abdullillah Heyecan ve Ali Osman Heyecan’ın akıbeti soruldu.
Mehmet Abdullillah Heyecan ve Ali Osman Heyecan’ın hikayesi İHD yöneticilerinden Mahfuz Akgül tarafından okundu. Akgül, Şırnak’ın Silopi ilçesi Habur Sınır Kapısı’nda 1995 yılında kayıp edilen Heyecan kardeşlerin çalışmak için gittikleri Federal Kürdistan Bölgesi’nden evlerine döndüğü sırada ailelerine haber verdiklerini ancak bir daha kendilerinden haber alınamadığını belirterek, “1998 yılında Cizre Emniyet Müdürlüğü, Halil Heyecan’a oğullarının nerde olduğunu sorar. Baba çocuklarının kayıp olduğunu ilk burada belirtir ve kendilerinden 3 yıl boyunca hiçbir haber alamadığını belirtir. Baba Halil Heyecan, 2009 yılında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur. Savcılığa, olay tarihinde güvenlik sorunu yaşadıkları için daha önce başvurmadığını ve çocuklarının öldürülmüş olabileceklerine dair bir kanaat taşıdığını belirtir” diyerek anlattı.
Aradan geçen 24 yıla rağmen kardeşlerden haber alınamadığını dile getiren Akgül, kayıpların akıbetinin açıklanmasını istedi.
Eylem, yapılan 5 dakikalık oturma eylemi ardından sona erdi.