Aşure erkanı Alevi süreklerindeki erkanlardan en eski olanıdır. Zaman ve mekânın ruhu göz önüne alındığında yayılım alanı bir o kadar geniştir. Özü itibariyle hakikat ve özgürlük arayışında güçlü bir geleneğe sahip, kültürel direniş hattını esas almıştır. Bu yönüyle zamanda ve mekânda iz bıraktığı için ideolojik bir kimliğe sahiptir.
Hakikat arayışında esas alınan yöntemlerden ilki olan “mitolojik yöntem” sürecini esas almasına rağmen, “dinsel yöntem” sürecini de içinde barındırmaktadır. Aşure ilk ne zaman kaynatıldı? Hangi yaşanmışlıklardan sonra Aşure erkanı yürütüldü? Aşure erkanının kültürel kodları hangi coğrafyaya aittir? Aşure erkanında kültürel direniş damarının yeri var mıdır? Bu erkanın yürütülmesinde Ana kadının görev ve sorumlulukları nelerdir? Aşurenin Kerbela’da yaşanan Hüseynî duruş ve Kerbela katliamı ile bağlantısı nedir? Bir şükran aşı iken nasıl oldu da bir matem ve anma lokmasına dönüştü? Benzer sorulara cevap vermek için; Aşurenin dayandığı temel tarihsel, toplumsal yapılanmayı, anlam zeminini, tarihsel arka planını bilmek gerekiyor. Toplumsal yaşamda bu kadar değeri olan, bir bu kadar kadim olan Aşurenin anlam zeminini, toplumsal ve tarihsel gerçekliğini çözmeden anlamını bilince çıkaramayız.
İnançlardaki veya dinlerdeki ritüelleri, sembolleri, simgeleri ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ya da tarihsel boyutu dışında değerlendirmemek gerekiyor. Çünkü inançlar, inançlardaki ritüeller, semboller, kavramlar tarihin ilk manifestoları durumundadırlar. Özellikle hakikat arayışında ilk yöntem olan “mitolojik yöntem” güçlü veriler sunmaktadır.
Hemen hemen birçok Alevi söylencesinde Aşure erkanı Nuh peygamber ile başlatılır. Bütün mitolojilerde yer alan, tek tanrılı dinlerin kitaplarında da yer alan “Tufan Öyküsü” Sümer mitolojisinde de bulunmaktadır. Nuh peygamber Sümer mitolojisinde Ziusudra, Akadlarda Utnapiştim, Babillerde Atarhasis ismini almaktadır.
Sümer mitolojisinde, tanrılar insanlara kızdığı için, insanların başına onları yok edecek bir bela musallat etmek isterler. Tanrılar Pentehonu’nda insanlara yönelik bir “Katliam” kararı alınır. Ana kadının kemaletini çalan, kurnazlığı ile eril zihniyeti, devletleşmeyi temsil eden hırsız tanrı Enki bu gizli bilgiyi Nuh peygambere söyler. Söylemekle kalmaz, Nuh peygamberin ne yapması gerektiği ile ilgili yöntem bilgisini de verir. Kurnaz, hırsız, arsız, nursuz Tanrı Enki, Nuh’a bir gemi yapmasını, içine tüm canlılardan birer çift almasını söyler. Tufan olur, sular yükselir, yaptığı gemi Cudî /Çîdî/ dağına çıkar ve gemideki bütün canlılar kurtulmuş olur. Cudî/Çîdî/ kelimeleri Kürtçede “yer görmek” anlamına gelir. Nuh, Cudî dağı için “uygun yer gördüm” diyerek yeni yaşamı inşa etmeye çalışır. Zaten “Nuh” ismi Kürtçede “yeni” manasına gelir. Tufandan kurtuluşun anısına, bir daha böyle bir durumla karşılaşılmaması için toprak anaya, Hak Ana’ya şükran borcu olarak oruç tutarlar. Gemiden arta kalan gıdalarla hep birlikte ruhsal ve zihinsel ikrarlaşmayı sağlayarak, komünal bir ruhla “kutsal şükran aşı”nı pişirirler. Bu mana ile Aşure zulme başkaldıranların, direnişlerinin sembolüdür. Kuruluştan sonra toprak anaya, Hak Ana’ya, tabiata bir şükran lokmasıdır. Günümüzde bir zorluktan, musibetten kurtulanlar hala lokma dağıtırlar ya da adak kurbanı kesmeleri bu geleneğin devamıdır. Aşure, egemenlikçi sistemin planlarını boşa çıkaran farklı kesimlerde ezilenlerin dayanışmasını, birliğini, beraberliğini, komünal ruhunu, ikrarlı duruşunu temsil eder. Özellikle egemen kesimlere karşı toplumsal dayanışmanın, örgütlü gücün, hakikat ve özgürlük arayışının toplumu kurtuluşa götüreceğinin simgesidir.
Bir köleci sistem olan Sümer devletinde kurnaz, hırsız ve temel yaratıcı tanrı olan, Sümer devlet sisteminin bütün idaresini yürüten Enki tanrıların katliam kararını neden Nuh peygambere söylemiştir? Nuh zamanın tanrı krallarına meydan okumasına, kendisi ile ikrarlı olanlarla birlik olmasına rağmen neden Enki Nuh’u uyarmıştır? Nuh peygamber, köleci bir sistem olan, kralların da tanrı olduğu bir dönemde yaşıyor. Tanrı krallar dönemin egemenleridir. İnsanlar ise tanrıların ihtiyaçlarını karşılasın diye, amaçlarına uygun bir şekilde tanrı krallar tarafından yaratılıyordu. Tanrıların insanların tümünü cezalandırmak istemeleri, egemen kesimin halk için almış olduğu bir katliam kararıdır. Zamanın tanrıları, aynı zamanda zamanın krallarıdır. Halk ile zamanın tanrı kralları arasında güçlü sınıf çelişkileri bulunmaktadır. Enki, çelişkilerin derinleşmesi ile beraber örgütlü halk kesiminin isyan ederek egemenlerin sistemini yok edeceğini bilecek kadar da zekidir. Kendilerine hizmet edecek, sömürecekleri, hizmetçilerinin olmadığı bir egemen sistem ayakta durur mu? Kurnaz adamın temsili olan, dinsel bir motifle tarih sahnesine çıkan, eril zihniyetin temsilcisi olarak Enki, sistemini korumaya almaya çalışmıştır. Toplumsal tarih göstermiştir ki “devletsiz toplum mümkündür, ama toplumsuz devlet mümkün değildir” hakikatinin farkında olan Enki, tanrıların kararını Nuh’a bildirirken kendi sistemini korumuştur.
Nuh peygamber egemen kesimlerin bütün planlarını devre dışı bırakmıştır. Özgür bir yaşam için ikrarlaşanların demokratik mücadelesinin aynı zamanda ekolojik bir mücadele olduğunu gemideki bileşenlerden anlamaktayız. Nuh’un “Her canlıdan bir çifti gemiye alması” birey, toplum, doğa dengesinin korunması, doğanın tüm bileşenlerini kurtarması manasına gelir. Bu da birinci doğayla ikrarlı yaşam anlamına gelir ki, toplumsal, ekolojik bir modele denk gelmektedir.
Nuh peygamberin kendisine inananlarla birlik oluşturarak kurtuluş mücadelesine başlaması birinci doğa ile ikrarlı bir yaşam mücadelesi anlamına gelir. Günümüz kapitalist modernist sistemin bireye, topluma, doğaya taciz ve tecavüzü göz önüne alındığında Nuh’un mücadelesi, yeni yaşam arayışı, yeni yaşamı inşası son derece demokratiktir, bir o kadar da ahlaki ve politiktir.
Alevi süreklerinin Muharrem ayında Aşure pişirmeleri bu geleneğin Kerbela’daki Hüseynî duruşla birleşmesidir, devriyesidir. Kerbela’da iç ihaneti, eksik yoldaşlığı temsil eden Küfe ruhuna rağmen Hz. Hüseyin kültürel direniş damarını devam ettirmiştir. Muaviye ile başlayan, Yezit ile tepe noktasına varan kapital İslam’a karşı Hüseynî duruş bir direniş hattıdır. Karşıt İslam geleneğine karşı hakikat meydanında cenge girmesi, teslim olmaması, ikrarına bağlı kalması, zalime biat etmemesi Hüseyni “Pir” yapmıştır. Dersim katliamı sırasında Sey Rıza’nın dara giderken “evladı Kerbela’yım, be hatayım” demesi mazlum olduğuna ve Hüseynî duruşa işarettir.
Nuh peygamber döneminde “Kutsal şükran aşı” olan aşure dünyanın farklı coğrafyalarında, farklı kültürlerde bilinir. Kerbela katliamı ile beraber “Yas lokmasına” dönüşmüştür.
*Bu yazı geçen yıl aşure gününde yazılmıştır.