Gebze Organize Sanayi Sitesi’nde kozmetik bakım ürünleri fabrikası Flormar’da 132 işçinin 17 Mayıs’ta başlattığı ve “Flormar değil, direniş güzelleştirir” diyerek sürdürdüğü eylem 170 gündür devam ediyor. 2012 yılında yüzde 51 hissesini Fransız markası Yves Rocher’ye devreden fabrikada işçilerin işten atılma sebebi, Petrol-İş Sendikası’na üye olmaları ve sendikalı olduğu için işten atılan arkadaşlarına destek olmaları. Direnişin en öğretici yanı belki de burası.
İşçilerin çoğu işten atılan arkadaşlarına destek verdikleri için işten atıldılar. Türkiye işçi sınıfının uzun zamandan beri unuttuğu sınıf dayanışması, işten atılmanın temel sebebidir ve gelecek açısından en büyük kazanımdır. Flormar ülke çapında devam eden direnişlerden sadece birisi ve kriz nedeniyle yaygınlaşacak işten çıkarmalar nedeniyle başlayacak ya da başlamak üzere olan pek çok direnişin de öncüsü. Ağır ekonomik kriz üretimde daralmayı getirirken patronların kriz karşısındaki çözümü, faturayı işçiye çıkarıp konkordato ya da iflas yoluyla üretimi durdurmak ve büyük çaplı, tazminatsız işten çıkarmalar olacaktır. Böyle bakıldığında direniş Flormar işçisinin meselesi olmaktan çıkmış, çalışan bütün işçilerin meselesi haline gelmiştir.
Başlayan direnişlerin büyütülmesi, sürdürülür halde kalması ve ebetteki kazanımla sonuçlanması kriz karşısında işçi sınıfının ne yapacağı sorusunun da cevabıdır. Başlamış ve başlayacak olan direnişler arasında, hem direnişlerin hem de varsa sendikaların koordinasyonu sağlanmalı, destek ve dayanışma kampanyaları örülmeli, krizin sınıfsal ve siyasal karakteri deşifre edilerek, direnişlerin başarısı için onun siyasal ayaklarının örülmesi sağlanmalıdır. Flormar, kalıcı hale gelen direnişlerin kaçınılmaz olarak patron ve devlet terörüyle karşılaşacağını ve ister istemez siyasallaşacağını göstermiştir. İşçiler tüm imkânsızlıklar ve zorluluklara rağmen yapmaları gerekeni yapıyorlar ve direniyorlar. Direnişlerin başarısı büyük oranda direnişçilerin kapasitesinin üzerinde bir yaygınlık ve desteğin oluşması ile mümkündür.
Zira Flormar örneğinde görüldüğü gibi direnişler, kent merkezlerinin çok uzağında ve özel olarak inşa edilmiş, deyim yerindeyse kuş uçmaz kervan geçmez organize sanayi sitelerinde yürütülmektedir. Organize sanayi siteleri özel bir plan dâhilinde işçilerin birbiri ile temas kurmasını engelleyecek bir tarzda inşa edilmiştir. İşçi direnişte yalnızdır. Direnişin kazanması bu yalnızlığın aşılmasına, sendikalar ve devrimci hareketlerin ortaya koyacağı performansa bağlıdır. Şehir merkezlerinden uzakta, gündelik hayatı etkileme şansı olmayan alanlarda yürütülen direnişi görünür kılmak, sendika ve devrimci hareketlerin ortaya koyacakları etkinlik ve eylemliliklerle mümkün olabilir. Kabul edilmelidir ki, zaman içeride üretimin yapıldığı bütün direnişlerde işçinin aleyhine işler.
Direniş üretimi durdurma potansiyelini ortaya koyamadığı sürece şirketin vizyonunda gedik açma ve kamuoyu baskısı ile kazanma yönelimine girer. Bu noktada devrimciler, hem kamuoyunun seferber edilerek dayanışma ve destek ağlarının örülmesini sağlamak hem de fabrika dışı alanlarda şirketi baskı altına alacak eylemliliklerle işçilere destek sunmak durumundadır.
Üretimin ve şirketlerin çok yönlü yapısı ele alındığında, söz konusu şirketlerin kendini var ettiği değişik alanlarda direnişle muhatap olmaları direnişin başarı şansını yükseltir. Uluslararası işçi hareketinin özellikle UPS direnişi sırasında değişik ülkelerde ortaya koyduğu eylemler Türkiye’de direnişin başarı ile sonuçlanmasını sağlamıştır. “La solidaridad es la ternura de los pueblos” (Dayanışma halkların inceliğidir.) Geçmişte başarılı olan Yörsan ve Tekel direnişleri aslında dayanışmanın nasıl sağlanacağı, desteğin nasıl yürütüleceği açısından önemli ipuçları taşımaktadır.
Yörsan direnişi sırasında tüm sendikalar aktif destek sunarken yapılan boykot çağrıları kamuoyundan olumlu yanıt bulmuş, pasif boykot aktif boykot haline dönüşmüş, pek çok market Yörsan ürünleri sattığı için kasa kilitleme eylemleri ile karşılaşmış, raflardaki ürünler iğneyle delinerek kullanılmaz hale getirilmiştir. Bu yoğun baskı Yörsan patronuna geri adım attırmış, kazanan işçi sınıfı olmuştur. Tekel direnişi ise Ankara’nın göbeğini eylem alanına çevirirken, bütün şehirlerde işgal ve hayatın kilitlendiği eylemlerle desteklenmiştir. Devrimciler fabrika önlerine gidip destek açıklamaları yapmanın ötesine geçmeli, direnişi toplumun gündemine taşıyacak, sermayeyi işçi ile temasa zorlayacak aktivitelerde bulunmalıdır.
Devrimci hareketlere düşen, işçilerin ve sendikaların yapamadıklarını yapar hale gelmektir. Ancak bu şekilde öncülük etme olanakları ortaya çıkacaktır. Tüm toplumu kucaklayacak kapsamlı ve yaratıcı eylemler, hem işçi sınıfının kendi sınıf gücünün farkına varıp sermayenin karşısına çıkmasına hem de her çeşit milliyetçi, mezhepsel, cinsiyetçi etkilerden kurtulmasına yol açacaktır. Mücadele iyi bir okuldur. Kriz hem sendikaları hem de sosyalist hareketleri, kendisiyle benzer ağırlıkta bir sınavla karşı karşıya getirmiş bulunuyor. Bu sınavı verebilenler ayakta kalacak, pasifizmin gölgesinde sermaye ve devlet karşısında dik duramayanlar yok olacaktır.