Ali Çakmak’ın Kanafi üzerine yazdığı kitap sadece radikal İslam üzerine okunan Filistin direnişinin yepyeni bir yüzü ile tanıştıracak. Çakmak, ‘Kanafani Filistin’in hikâyesini yazdı ve sonra da o hikâye tarafından yazıldı’ diyor
Hüseyin Kalkan
Bu ülke okuru Gassan Kanafani’yi tanımaz. Oysa onun ismi ve yaşamı adeta Filistin direnişi ile özdeşleşmiş. Elbette ki bunun için okur suçlanamaz. Filistin sorunu Türkiye’de sağın ve solun duyarlı olduğu bir sorun. Size tanıtacağım Kanafani ile ilgili kitabın yazarı Ali Çakmak’ın verdiği bilgiye göre, Türkiye’de Kanafani’nin bir kitabı en son 1986 yayınlanmış. Kanafani’nin Filistin direnişi içindeki yerini bir arkadaşının yazdığı ve Ali Çakmak’ın aktardığı şu cümle iyi anlatıyor. “Kanafani Filistin’in hikâyesini yazdı ve sonra da o hikâye tarafından yazıldı.” Bu kitap ile günümüz okuru, günümüzde sadece radikal İslam üzerinde okunan Filistin direnişinin yepyeni bir yüzü ile tanışacak ve bu yüzü kendisi ve yazarı Gassan Kanafani ile tanışacak. Ali Çakmak’ın kitabı ile ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar ve kitabı umarız Filistin Direniş Edebiyatı’na olan ilgiyi canlandırır.
Düşmanlıklar Zamanı kitabınızın altbaşlığı Filistin Direniş Edebiyatı. Gassan Kanafani ve eserlerinden söz etmeden önce ‘Filistin Direniş Edebiyatı’nı biraz açalım isterseniz.
Filistin Direniş Edebiyatı İsrail’in 1948 işgalinden sonra işgale karşı mücadelede öne çıkan Filistinli şair-yazarları nitelemek için kullanılır. Filistin direnişine paralel olarak 1960’larda, özellikle de ‘67 yenilgisinden sonra daha da belirginleşir. Bu 1948 ve ‘67 savaşlarının Arap Birliği’nin kısa vadede gerçekleşmeyeceğini göstermesi ve direnişin Marksizm esinli bir silahlı mücadeleye yönelmesiyle de bağlantılıdır. Arap devletlerinin böbürlenmelerini bir yana bırakalım; 1968’den sonra İsrail’le mücadelesinde Filistin direnişi yalnızdır. Siyasal hatalar olabilir ama ardındaki muazzam fedakârlık küçümsenemez.
Filistin Direniş Edebiyatı bu dönemde yurdundan edilen, kamplarda sürgün hayatı yaşayan, yoksulluk ve aşağılanmayla mücadele eden Filistinlinin hikâyesini, yurt ve haysiyet talebini dile getiriyordu. Tanınmış temsilcileri Semih el-Kasım, Mahmud Derviş, Fedva Tukan gibi şairler ve Gassan Kanafani, Jabra İbrahim gibi romancılardı. Trajik hayatı Amerika’da sona eren şair Raşid Hüseyin’i, Lübnanlı olmasına rağmen Filistin silahlı mücadelesine katılan ve romanlarıyla Filistin’in trajedisini anlatan Elias Khoury’yi de burada değerlendirebiliriz bana kalırsa.
Kanafani hakkında kitap yazma fikriniz nasıl oluştu?
Kanafani’yle Güneşteki Adamlar romanıyla tanıştım. 1963’te yayımlanan roman Türkçe’ye 1986’da çevrilmişti. Bu gecikmeye hayıflanabiliriz belki ya da iki yıl sonra yükselecek İntifada’nın hemen öncesinde yayımlanmasının bize Filistin mücadelesiyle bağ kurma fırsatı verdiğini düşünüp teselli bulabiliriz. Tabii hiç değerlendirilmemiş bir fırsattı bu. Yarın dergisinde yayımlanan bir yazı hariç o dönemde ne Kanafani ne de romanı hakkında yazılar yayımlandı. İntifada’nın başladığı yıl üniversitede ilk yılımdı ve katıldığım ilk eylem İntifada’ya destek eylemiydi ama Kanafani’den o sırada haberdar bile değildim. 1990’ların başlarında ve muhtemelen Kürt siyasal mücadelesiyle paralellikler kurarak okudum kitabı.
Kanafani’nin direniş edebiyatındaki yerini biraz konuşabilir miyiz?
Kanafani’yi ve Filistin direnişindeki yerini en iyi anlatan bir arkadaşının sözleridir: “Kanafani Filistin’in hikâyesini yazdı ve sonra da o hikâye tarafından yazıldı.” Hayatı mücadelesiyle özdeşleşen pek çok kişi için yapabiliriz bu benzetmeyi. Kanafani için çok anlamlı, çünkü yazdıklarıyla Filistin’in parçalanmış hikâyesini bir araya getiriyordu.
Bir kavram olarak “direniş edebiyatı”ndan ilk söz eden ve onu tarihselleştirmeyi ilk deneyenlerdendi. 1960’ların Filistinli şairleri elbette önemliydi ve Mahmud Derviş, Semih el-Kasım, Fetva Tukan bütün dünyada tanınmayı hak ediyordu. Ama 1950-60’ların direniş edebiyatını mümkün kılan 1936 ayaklanmasını destekleyen İbrahim Tukan, 1948 işgaline karşı mücadele eden Abu Salma, Abdulrahim Mahmud gibi şairlerin yarattığı birikimdi. Abu Salma şiirleriyle İngiliz kolonyalizmine karşı 1936 ayaklanmasını ve direnişçileri överken, Ürdün Kralı Abdullah, Filistinli direnişçileri İngilizlerin şefkatli kollarına teslime davet ediyordu. Abdulrahim Mahmud ise Kanafani’ye Lorca’yı hatırlatıyordu; direniş için şiir yazmakla yetinmediği, bizzat direnişin parçası olduğu için 1948’de öldürülmüştü. Hikâyeleri Filistin’in hikâyesi tarafından yazılan şairler bunlar. Onların devrettiği geleneğin gücüne Kanafani kadar özen gösteren çok az yazar vardır. Özen gösterdiği başka bir hususu da unutmayalım. Eserlerinde Yahudileri mutlak kötü ya da düşman olarak tasvir etmedi, “zalim” Yahudi’nin yanı sıra acı çeken “kurban” Yahudi’yi de anlatabildi. Raşid Hüseyin ve Mahmud Derviş de aynı tutumu alabilmişlerdi.
Kanafani’nin Türkçe’de pek fazla kitabı yok sanırım.
Türkçe’ye ilk Hasan Kanafani adıyla yayımlanan Güneşteki Adamlar, daha sonra da Filistin’in Çocukları adlı kitabı çevrildi. Her ikisi de Arapça’dan değil İngilizce’den çevrildi. Çeşitli dergi ve antolojilerde bazı kısa hikâyeleri de yayımlandı. Örneğin Duvar dergisinde birkaç kısa hikâyesi çıktı. Kanafani külliyatının çok küçük bölümü Türkçe’ye çevrilmiş durumda. Çevrilmeyen roman ve hikâyelerinin bazı yayınevlerinin programına girdiğini duyuyoruz ama somut bir çaba var mı, bilmiyorum.
Kanafani aynı zamanda siyasal bir kimliğe sahip. Bir siyasetçi olarak direnişteki yerinden söz edebilir misiniz?
Kanafani siyasal eylemi açısından da 1950’lerden 1972’ye kadar Filistin siyasal tarihinin seyrini temsil eden biri. 1950’lerde Arap Birliği fikrinden, Nasırcılıktan etkilenmeyen tek bir Arap başkenti yoktu. 1960’larda Filistin’de silahlı mücadeleyi başlatanların çoğu gibi o da Nasırcı Arap Ulusal Hareketi’nde mücadeleye başladı. 1950’lerde tamamen ve 60’ların da önemli bir bölümünde Nasırcı harekete bağlıydı. 1967 yenilgisinden sonra George Habaş’la birlikte Marksizme yöneldi ve FHKC’nin liderlerinden biri oldu. Örgütün siyasal metinlerini yazdı, 1968’den sonra da basın sözcüsü oldu. 1960’ların sonlarından itibaren uçak kaçırma eylemleriyle sesini duyurmaya çalışan örgütün basın açıklamalarını yapanların başında geliyordu. 1972’de, 36 yaşındayken, İsrail tarafından öldürülmesi de bu rolü nedeniyleydi.