PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin sona erdirilmesi talebiyle DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in 8 Kasım başlattığı açlık grevi eylemi yayılarak devam ediyor. Güven eyleminin 93. gününe girerken, Hewlêr’de Nasır Yağız’ın başlattığı eylem 80., cezaevlerinde tutukluların başlattığı eylem ise 55. gününe ulaştı. Yine 17 Aralık’ta Avrupada yaşayan bir grup siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve aktivist, “Öcalan’a Özgürlük İnsiyatifi” adı altında bir araya gelerek Leyla Güven öncülüğünde başlayan İmralı tecridini kırmak amacıyla eyleme başladı. Strasbourg’ta 54 gündür süren bu eylemde yer alan isimlerden biri gazeteci Gülistan İke.
‘Daha güçlüyüm’
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan İke, eylemlerinde belirleyici olan noktanın, amaçları etrafında oluşan moral ve motivasyon olduğunu belirtti. İke, kendisini diğer arkadaşları gibi eyleme başladığı günden daha güçlü ve inançlı hissettiğini dile getirdi. İke, bunun nedenini ise şöyle açıkladı: “Süreç içerisinde direnişin sonuçları ortaya çıktı. Direnişin devrim dinamiğini ve gücünü gördük. Dolayısıyla başarıya olan inancımız ve kararlılığımız da arttı.” Bunca gündür eylemde olmalarından ötürü belli sağlık sorunları yaşamaya başladıklarını, arkadaşlarından Yüksel Koç ve Kerem Solhan’ın durumları ağırlaşıp, hastaneye kaldırılmalarına rağmen tedaviyi kabul etmediklerini hatırlatan İke, fakat kendilerinden daha evvel açlık grevine başlayan Leyla Güven ve Nasır Yağız’ın durumlarının daha öncelikli ve önemli olduğunu vurguladı. “Talebimiz yerine gelmeden, bedeli ne olursa olsun direnişe devam edeceğimizi ilk gün zaten deklare etmiştik. Bugün de, yarın da bu kararlılığımızda bir değişiklik yok ve olmayacak” diyen İke, şöyle devam etti: “Bizler için kesin olan şey; Direniş, yürüyüşümüzün zaferidir. Talebimiz kabul edilmeden, tecrit kırılmadan, eylemimiz devam edecek. Bu anlamda tekrar belirtmekte fayda var. Leyla Güven de belirtti; Bizler yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin ardıllarıyız.”
Tecrit derinleşti
İke, son bulmasını istedikleri Öcalan’a dönük tecridin son birkaç yılla sınırlı olmadığının da altını çizdi. İmralı Adası’nda uygulanan sistemin, esas itibariyle bir tecrit ve izolasyon sistemi olduğunu ve başta Öcalan olmak üzere Kürt halkının 20 yıla yakındır bu sisteme karşı çıktığını vurgulayan İke, son 3 yıldır ise uygulanan tecridin daha derinlikli ve kapsamlı bir hal aldığını kaydetti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Öcalan’ın yaşamıyla ilgili kaygıların büyümesi üzerine başlanan açlık grevleri karşısında kardeşini adaya götürmek zorunda kalan devletin, tecride devam edilmesi dolayısıyla yeniden başlatılan açlık grevleri konusunda bir kez daha aynı yola başvurduğunu hatırlatan İke, “Öcalan’dan haber almak bizleri çok ama çok mutlu etti ama bu yetmez” dedi.
İke, “Direnişimizin amacı tecridin kırılması ve Öcalan’la olağan görüşmelerin yapılmasıdır. Göstermelik ve deyim yerindeyse alelacele hafta sonu yapılmış bir görüşmenin amacı nettir. Ama şunu da biliyoruz, devleti böylesi bir adımı atmaya zorlayan bu direniştir. Demek ki direniş büyür, sahiplenme toplumsallaşırsa, talebimiz mutlaka gerçekleşecek. Meşru bir hak için verilen direnişin sonuç almaması mümkün değil” ifadelerini kullandı. İke, tecrit son bulmadan savaş ve soykırım konseptinin devre dışı bırakılamayacağının altını çizdi. İke, “Bu direniş aynı zamanda savaşa, soykırım konseptine karşıdır.
Kürtlerin, Kürdistan’ın neredeyse merkezinde yer aldığı bir savaş var. Son 8 yılda ve Kuzey Suriye’de Kürtlerin muazzam kazanımları oldu. Bölge halklarını kapsayan bir sistem oluştu. Şimdi bu sistem statü kazanma aşamasında. Fakat tam bu noktada Öcalan üzerindeki tecrit derinleştiriliyor. Kürtler, halklar Öcalan’dan koparılıyor. Statüsüz, Öcalansız, köle Kürt gerçekliği dayatılıyor böylelikle. Bu direniş aynı zamanda özgür varlığımızı korumanın da kilididir bu aşamada. Kürde dayatılan her tür imha ve inkarın başta Öcalan şahsında gerçekleştirilmek istendiğini gördük ve bunu değiştirmek istiyoruz. Mevcut durumu değiştirecek olanın da direniş olduğunu biliyoruz” dedi.
Neden Strasbourg?
İke, eylemlerine neden Strasbourg’ta başladıklarına ilişkin konuştu. Strasbourg’un, Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi (AK) ve bünyesinde yer alan İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) merkezi olduğunu hatırlatan İke, AK’nin Türkiye ile olan siyasi ve ekonomik çıkarları nedeniyle işlenen bu suça ortaklık ettiğini, CPT’nin de Öcalan söz konusu olunca tarafsızlığını bir tarafa bıraktığını ifade etti. Dolayısıyla direniş olmazsa suça ortak olma tutumunun devam edeceğini belirten İke, “Bu kurumların tavrını değiştiren her zaman direniş oldu. Bu şimdi de böyle. Yaptığımız görüşmelerde direnişimizin etkilerini gördük, ama sonuç almak için grevler etrafında gelişen direnişin henüz yeterli hale gelmediğini görüyoruz” diye belirtti. İke, her kesi direnişi ses vermeye çağırdı.
Kadınlardan eş zamanlı mitingler
Kuzey ve Doğu Suriye’de, tecride karşı Kongreya Star öncülüğünde 4 merkezde eş zamanlı mitingler düzenlendi. Kamişlo Kantonu’nda kadınlar Heysem Kuço Stadı’nda, Fırat Bölgesi’ndeki kadınlar Kobani’deki 19 Temmuz parkında, Halep’in Şêxmeqsûd Mahallesi’ndeki kadınlar Önderlik Bulvarı’nda, Efrîn ve Şehbalı kadınlar ise Ehdas ilçesinde bir araya geldi. Mitinglerde tecride karşı Leyla Güven’in başlattığı ve giderek yayılan süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemlerine destek verilirken tecrit kalkıncaya kadar eylemlerin devam edeceği mesajı verildi.
Avrupa’da 5 merkezde eylem
İsviçre’nin Bern, Zürih ve Almanya’nın başkenti Berlin, Hildesheim ve Bodensee kentlerinde Kürtler ve dostları tecride karşı alanlardaydı. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin protesto edildiği eylemlerde Leyla Güven öncülüğünde Strasbourg, Hewlêr, Galler, cezaevleri ile birçok Avrupa ülkesinde devam eden süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine dikkat çekildi. Yapılan yürüyüş, açıklama ve dağıtılan bildirilerle tecridin kalkması istenerek, uluslararası kurum ve kuruluşların sorumluluklarını yerine getirmeleri için çağrılar yapıldı.
İmzaları BM’ye teslim ettiler
Maxmur Kampı’nda sağlık çalışanları PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın sağlık durumuna dikkat çekmek için 4 Ocak’ta başlattıkları imza kampanyası kapsamında 3 günde 6 bin 200 imza topladı. Açlık Grevi Komitesi, Maxmur Sağlık Çalışanları Temsilcileri ve Maxmur Dışişleri Komitesi, toplanan 6 bin 200 imzayı ve tecridin kaldırılmasına ilişkin hazırlanan bir dosyayı Birleşmiş Milletler (BM) Kürdistan Bölgesi Temsilciliği’ne sundu. Maxmur Dışişleri Komitesi Üyesi Bêwar Unver, BM temsilcilerinin imzaları ve dosyayı BM’nin merkezine de göndereceklerini belirtti.
HABER MERKEZİ