Kadınlar erkek egemen zihniyete ve onun oluşturduğu merkeziyetçiliğe karşı iki kat mücadele etmiştir. Toplumlar da tarihi boyunca merkezileşmeye karşı yerel olarak mücadeleyi sürdürmüşlerdir
Erkek-devlet hegemonyası doğa ile birlikte kadın, halklar, inançlar, çocuklar ve erkekleri yine kendine bağımlı hale getirdiği erkek eliyle sarmal şiddetin içine çekmeyi sistematikleştirmeyi sürdürdü. Bin bir çeşit yöntemle halkları ve inançları birbirine kırdırtmanın yanı sıra kadını kadına, erkeği erkeğe karşı o kadar vahşileştirdi ki çocuklara kadar uzandı. Hele hayvanları birbirine kırdırtmayı eğlence haline getirdi. İktidarın sarmal şiddetinin alanı genişledikçe psikoloji ortaya çıktı (hayvan psikoloji de dahil). Devletin (baba) iktidar alanının genişlemesi ile psikolojinin eş zamanlı gelişmesi bu nedenledir.
Biz kadınların özgürlük mücadelesiyle kazandığımız deneyimlerden biri ‘psikolojik çöküntü’ veya ‘bunalıma girme’, kadının iradesinin kırılması, söz ve karar sahibi olamama dönemlerinde ortaya çıktığını örgütlendikçe öğrendik. Erkek egemen zihniyetin kadının kendi iradesiyle karar vermesini, şiddetle bastırmasının etkilerini öğrendik. Erkek-devlet toplum iradesine ve kararlarının üstüne militarizmle yürümesi, geçim kaynaklarına ve yaşam alanlarına iktidarı için içte ve dışta başlattığı savaşla el koyması, fiziki, cinsel, ekonomik işkence uygulaması, toplumun kendini ifade edememesi, ‘bunalım’ olarak yaşanmaktadır. Biz yine kadın mücadele ettikçe intihar eğiliminin çok azaldığını ve hak arama mücadelesinin bunalımı çürüttüğüne tanıklık ettik.
Bugün ülkede erkeğin kadın ve çocuğu katlederek intihar etmesi devletin kadın ile ilgili politikalarında ‘kadın erkeksiz yaşayamaz’ diyen cinsiyetçi, ırkçı, militarist rejim anlayışı ortaya çıkarmıştır.
Biz kadınlar kimliğim, bedenim, emeğim, kararım, iradem benimdir, özel olan politiktir, dediğimizde insanlık dışı erkek kurallarına uymayan kadının intihar etmesini, intihara zorlama olarak tespit ettik, adına da cinayet dedik. Bugün yaşanan, devlet rejiminin insanlık dışı kuralları topluma dayatan, insanları intihara zorlayan ve bunun devletin işlediği cinayetler olarak ele alınması gerekmekle birlikte, politik olduğunu unutmamak gerekir. Binlerce insanın zindanlarda tecride karşı açlık grevleri ve ölüm oruçlarını başlatmış olması devletin işlediği cinayetlerdir.
Her türlü baskıya karşı mücadele ilaçtır. Barınma, beslenme, korunma, siyasal, sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, hukuk, öz yönetim, öz savunma alanlarında özgürlük ve eşitlik mücadelesi vermek tüm varoluşların ilacıdır. Bu erkekleri de mücadeleye davettir.
TJA (Tevgerê Jinên Azad); 25 Kasım’a ‘erkek-devlet zulmüne karşı direnişteyiz’ yoluna girerken erkek devlet zihniyetine karşı mücadeleyi büyütün, iktidarla zehirlenmiş devletin peşinden asla gitmeyin demektir. Direniş en etkili çözüm ilacıdır.