Gorki’nin ANA, Aytmatov’un Toprak ANA kitaplarını okuyanlar bilir. Bu kitaplarda annelerin direnişçi özelliklerinden ve çocuklarının katılmış oldukları mücadelelerini nasıl sahiplendiklerinden bahsedilir. Edebiyat bu anlamda verilen mücadeleleri daha görünür kılmak için devreye girer ve devrimlerin böyle annelere ihtiyaç duyduğunu okuyucuya zerk eder. Tıpkı dünya örneklerinde olduğu gibi Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesinde de direnen ve aktif katılan sayısız anne olduğunu unutmamak gerekir. Elbette Kürt annelerinin büyük emeklerle vermiş olduğu mücadele de edebiyata konu olmayı bekliyor.
Anne kavramına tarihsel olarak tüm dinlerde ya da egemen sistemlerde kutsallık atfedildiğini ama pratikte bu kutsallığa değer verilmediğini biliyor ve görüyoruz. Egemen sistemler için elbette ki her anne kutsal değildir. Onlar için kimin annesi olduğu önemlidir. Hele dinleri kendi çıkarları temelinde kullanan oluşumların “Cennet annelerin ayakları altındadır” sözleri retorikten öteye bir anlama gelmemektedir. İnşa etmeye çalıştıkları ve erkek egemenlikçi sisteme yedeklemeye çalıştıkları annelik kutsaldır onlar için o kadar.
Kürt halkı ve dostlarının 10 Ekim’den bu yana değişmez gündemi İmralı Ada Hapishanesi’nde 25 yıldır tutulan sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğüdür. Her geçen gün ivme kazanan etkinlikler dünyanın birçok yerine yayılmış durumda. Küçük büyük demeden herkes bu sürece katılmaya çalışıyor. Son olarak anneler Sayın Öcalan için başlatılan fiziki özgürlük kampanyasına katıldı. Siyasi tutsakların 27 Kasım’da başlattığı dönüşümlü açlık grevi eylemi devam ederken, anneler de tutsakların taleplerinin karşılanması için Adalet Nöbeti’nde.
Mutlak tecrit politikaları toplumsal barışın bağrına hançer gibi saplanırken, aynı zamanda anneler üzerinde de derin izler bırakıyor. Buna rağmen anneler, savaşın getirdiği kayıp, acı ve zorlukları göğüsleyerek güçlü bir direniş sergiliyor. Anlayacağınız tecridin kırılabilmesi için en ağır yükü yine anneler omuzladı.
Büyük bedeller ödeyen, sevgi, cesaret, umut ve kararlılıkla mücadele eden anneler şimdi de İmralı Ada Hapishanesi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşabilmesi için ellerini taşın altına koydu. Her fırsatta barışı savunan ve mücadelenin özneleri haline gelen annelerin bu görkemli direnişi göz ardı edilmemeli. Anneler başlattıkları Adalet Nöbetleri ile Kürt halkına umut ve ilham veren önemli bir mücadele yürütüyor. Önemle vurgulamak isterim ki bu mücadeleyi sadece tutsak annelerinin omuzlarına yığmak en büyük vicdansızlık, haksızlık ve adaletsizlik olacaktır.
Bugün birçok DEM Parti İlçe Örgütü’nde Adalet Nöbeti tutan anneler, sadece sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için değil, aynı zamanda toplumun genel barışı ve refahı için de mücadele ediyor. Anneler, tecridin yıkıcı etkilerini gördükleri için sürece müdahale ediyor, seslerini duyurmak için eyleme geçiyor, örgütleniyor, protestolar düzenliyor ve kamuoyunu harekete geçirmeye çalışıyorlar. Bu çabalar, aynı zamanda savaşın sona ermesi ve barışın sağlanması için toplumsal farkındalığın artmasını amaçlıyor. Anneler çok iyi biliyor ki, sayın Öcalan’ın tecrit altında tutulduğu ve özgürlüğünün kısıtlandığı günler barıştan uzaklaşıldığı günlerdir. Bu yüzden tecridi kırarak barışın sağlanmasını hedefliyorlar.
Kürt anneleri savaşın getirdiği acılara rağmen güçlü bir direniş sergiliyor. Sevdikleri yaşamını kaybetmiş ya da tutsak alınmış olsa bile, umutlarını kaybetmeden direnişi adım adım örerken, herkese doğrultu veriyorlar. Evlatları ister dağda ister zindanda olsun onların hakları için olağanüstü bir cesaret ve kararlılık göstererek direniyorlar.
Yaşadıkları acı dolu deneyimler, onları sessiz kalmak yerine mücadeleye sevk ediyor. Şikâyet etmiyor, mızmızlanmıyor, mevki ve makam uğruna küsmüyor, zalime ve zulme boyun eğmiyorlar. Annelerin kitabında yakınmak sözcüğü yer almıyor. Bu yüzden “Bana ne, ben değil başkası yapsın” demiyorlar. İşte Kürt anneleri bir yandan dün olduğu gibi bugün de çocuklarının haklarını ve mücadelesini savunmak için zorbalara meydan okurken bir yandan da umutsuzluğa kapılmak yerine, mücadele etmenin yolunu gösteriyorlar.
Anneler bu eylemleri ile zalime ve zulme sessiz kalmazken, “süreç çok zorlu” diyerek ataleti örmüyorlar. İmkân yoksa yaratıyor, varsa büyütüyorlar. Bu yüzden günümüz mücadelesinin ölçüsü, onuru ve umut ışığı işte bugün Adalet Nöbeti tutan annelerdedir. Onların eylemleri, adaletsizliklere karşı bir uyarı, değişim için bir çağrıdır. Herkes bu annelerin ruhlarını kendi ruhları yapmakla sorumludur. Direnişin başka da ruhu ve ölçüsü yoktur. Direniş direnen annelerin ruhlarında gizlidir.