Seyit Evran
Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da sular giderek daha fazla ısınıyor. Suların ısınmasının temel nedeni ise AKP-MHP ittifakının iktidarda olduğu Türkiye’nin bu bölgelerde yer alan ülkelerin toprakları üzerine hak iddia ederek saldırıları başlatmasıdır. Türkiye ve Erdoğan bunu yaparken yedeğine aldığı yerel güçlerden fazlasıyla yararlanıyor. Bu güçlerden bir bölümü Suriye’de kullandığı Müslüman Kardeşler ve Cihadçı gruplardan devşirdiği silahlı gruplar iken Irak ve Başurê Kürdistan’da ise işbirliği yaptığı KDP’den güç alıyor.
AKP-KDP ortaklığı
AKP-MHP yönetimindeki Türkiye Ortadoğu, Kafkasya, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika ile Arap yarım adasının tamamında tansiyonun yükselmesi, gerilimin artmasına neden olan adımlar atıyor. Attığı adımlara uluslararası güçler de kendi çıkar ve politikaları gereği arayışlara girince kriz, gerilim bu kez bölgesel olmaktan çıkıp genelleşiyor. AKP ve Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu gerilimi Ortadoğu’da Kürtler üzerinden izlemeye başlattığı politika ile başlattı.
Erdoğan Kürtlerin Rojava’da halklar adına gerçekleştirdikleri devrimi hazmedemedi. Devrimi hazmedememesinin nedeni Müslüman Kardeşler’in grupları ile DAİŞ ve El Nusra gibi gruplarla planladığı halifelik hesaplarının Kürtler tarafından yapılan devrimle bozulmasından ötürü. Durum böyle olunca önce ‘teröristtir’ diyerek Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı saldırılar başlattı. Bunu yaparken KDP’nin 2014 yılı kurmayları Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani ile yaptığı anlaşmalarla onlar üzerinden izlemeye başladığı bir politika ile yürütmeye çalıştı. KDP’nin Rojava’da desteklediği ve Türkiye’ye dayanan çetelerin bir şey elde edememesi, KDP’nin oradaki politikalarının boşa çıkması Erdoğan ile onları buluşturdu. Dolayısıyla Rojava devrimi üzerine stratejik bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmanın bir parçası da Başurê Kürdistan Irak’ın bir parçası olmasına rağmen Irak onayı olmadan AKP ve Erdoğan ile 50 yıllık petrol anlaşmasını imzamaları oldu. Bu ortaklık Rojava’da yapılan devrimi yıkma, KDP ve AKP lehine çevirme amacıyla saldırılar başlattı. Saldırılar 2018 Ocak ayında Türk ordusu önüne düştüğü gruplarla Efrin’e saldırmaya ve ele geçirmeye kadar vardı. 2019 yılında da Gire Spi ve Serekani saldırılarına kadar devam ettirildi. Kobani, Qamışlo, Derbespiye, Tirbespi, Derik’e kadarki alan halen Türk devletinin tehditi aldında. Zira Türk devleti bu bölgelerdeki petrollere ulaşmaya çalışırken Kürtler ve halklar adına ortaya çıkan iradeyi de kırmak istiyor. Bunu KDP’den aldığı güç, destek ve KDP tarafından desteklenen Abdulhekim Beşar, Fuat Aliko, İbrahim Biro başta olmak üzere Türkiye’de ikamet eden bazı isimler üzerinden yürütmeye çalışıyor.
Müslüman Kardeşler
AKP ve MHP iktidarı ile yönetilen Türkiye, Rojava’ya yönelik saldırılarını sürdürürken 2018 yılından itibaren bu kez Başurê Kürdistan’ın Bradost alanına yönelik saldırılarını başlattı. Elbette bu politika da Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yapılan saldırılar adı altında tüm Kürtlere yönelik başlatılan yüzü gizlenmeye çalışıldı. 2019 yılından itibaren Libya’da Halife Hafter’in Müslüman Kardeşler’in de içinde olduğu koalisyon hükümetine karşı başlattığı mücadelede Erdoğan açıkça Müslüman Kardeşler’i destekledi. Libya’nın bir bölümünde iş başında olan hükümet ile Doğu Akdeniz ve Libya üzerine anlaşmalar imzaladıklarını açıkladı. Bu anlaşmalardan doğan hakla Doğu Akdeniz’de gaz arama, Libya’ya Suriye’de yetiştirdiği Müslüman Kardeşler, El Nusra yani El Kaideli ve DAİŞ’li çeteleri aktarmaya başladı. Ortadoğu’da Kürtler üzerinden saldırılar başlatan Erdoğan, Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da Libya’daki hükümet ile yaptığı anlaşma üzerinden saldırılarını bu çeteler ile başlattı. Öte yandan Azerbaycan’a verdiği destekle Kafkaslarla Azeri-Ermeni sorununu yeniden alevlendirerek Kafkasları da karıştırmaya başladı.
Fransa’nın çıkışı
Erdoğan ve Bahçeli’nin bu politikalarını gören uluslararası güçler de rahatsızlıklarını duyurmaya başladı. Bunların başında Fransa geliyor. O yüzden Fransa Doğu Akdeniz, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da Erdoğan ve Bahçeli’nin attığı adımlara dur demek için harekete geçti. Bunun için Yunanistan’a büyük bir destek verdi. Erdoğan’ın Libya’daki planlarına da Mısır ile birlikte dur demek için harekete geçti. Mısır önce kırmızı çizgilerini açıkladı. Ardından Türkiye’nin Arap ülkelerine yönelik saldırılarını tüm Arapların sorunu olarak değerlendirmeye başladı. Buna karşı Arap Birliği ve Arap ülkelerini iş başına çağırdı.
Macron KDP’ye ne dedi?
Fransa Türkiye’nin saldırıları altında Irak ve Başurê Kürdistan’da da bunu sınırlandırmak ve durdurmak için harekete geçti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Bağdat ziyaretinin bu amaçlı olduğu herkes tarafından biliniyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Bağdat’ı ziyareti sırasında Türk devletinin saldırıları konuşuldu. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Macron’a Türkiye’nin saldırılarını durdurmak için çalıştıklarını, bunun için Fransa’nın kendilerine destek vermesini istedi. Salih’in bu talebine Macron KDP’yi kastederek bazıları öyle düşünmüyor cevabını verince Salih Irak olarak resmi görüşlerinin bu olduğunu ve bunda kararlı olduğunu söylüyor. Irak’ın resmi tutumu bu olunca Türkiye ile kader birliği yapan Neçirvan Barzani de Bağdat’a giderek Macron ile görüştü. Macron ile görüştükten iki gün sonra hiç hesapta olmayan ve planlanmayan Türkiye’ye ziyarette bulundu. Gerçekte ise bunun bir ziyaret olmadığı, Erdoğan tarafından çağrıldığı şeklinde değerlendirildi.
KDP içinde Neçirvan’a tepki
Başurê Kürdistan’daki birçok siyasetçi, aydın, yazar ve gazeteci bu çağrılmayı kendi cephesinden değerlendirdi. Başurê Kürdistan’daki hükümet ortağı olan partiler adına tepki gösteren siyasetçiler bunun bir hükümet ve bölge başkanı ziyareti olmadığı, bu isimle giden heyetin kendilerine ait bir heyet olmadığı, bundan ötürü KDP’den bu konuda bir açıklama bekledikleri şeklinde tepki gösterdiler. KDP içinden bazı kesimler Neçirvan’a eşlik eden heyetin Neçirvan Barzani’ye yakın olan kişilerden oluştuğunu, Mesrur Barzani ile Mesud Barzani’ye yakın kimsenin olmamasının kabul edilmez olduğunu söyledi. Gazeteciler Erdoğan’ın Neçirvan Barzani’yi çağırması, Fransa’nın Irak’a ve Araplara yönelik planlarını aktarması için olduğu ve Macron’a da Başur Kürtlerinin KDP üzerinden kendilerine bağlı olduğu mesajını vermek için olduğu şeklinde değerlendirildi.
Erdoğan çağırdı
Bütün bunlar bir araya getirildiğinde Başur halkı ve birçok siyasetçisi, aydın ve yazarı, sanatçısı Erdoğan’ın PKK’yi gerekçe yaparak Başur’u işgal etmek istediğini, buna karşı çıkan güçleri de KDP ve özellikle de KDP içindeki bir kanat üzerinden tasfiye etmeye çalıştığını, bunun olmaması için Kürtlerin birlik olmaları gerektiğini, işgale karşı herkesin tutum sahibi olması gerektiğini dile getirdi. Başur halkı aydın, yazar, sanatçı ve siyasetçileri bu konuda inisiyatif almak isteyen Fransa’ya da destek verilmesi gerektiğini, Türkiye ile Neçirvan Barzani ve KDP içinden bazı kişilerin ilişkilerinin de daha fazla açığa çıkarılıp teşhir edilmesini istiyor. Neçirvan Barzani’nin yaptığı ziyaret denilen çağrılma üzerine kısmi de olsa bu sonuçlar ortaya çıkarken bu konudaki tartışmalar daha da şiddetlenerek devam edeceğe benziyor. Zira bölgesel hükümet ortağı partiler kabul etmiyor. Türkiye ile ilişkileri fazlasıyla gerilen ve bir tutum sahibi olmaya çalışan Irak da Türkiye ile bu şekildeki bir ilişkiyi kabul etmiyor.