Statüsüzlüğün Kürtçenin geliştirilmesinin önündeki engellerden biri olduğunu belirten Dilbilimci Sami Tan, Kürtçenin statü sorununun demokratik siyasetle bağlantılı olduğunu söyledi
Asimilasyon politikalarıyla baskı kıskacında olan Kürtçenin yaygınlaştırılması hedeflenirken, diğer yandan geliştirilmesi için de çalışmalar yürütülüyor. Kurdistan’ın birçok kentinde dil ve kültür kurumlarının açtığı kurslarla Kürtçe eğitim verilirken, dil bilimciler Kürtçenin imha kuralları ve doğru yazımı için önemli çalışmalara imza atıyor. Kürt dili ve edebiyatının geliştirilmesi için birçok kitaba imza atan dil bilimci Sami Tan, çalışmaları, Kürtçe üzerindeki baskılar ve geliştirilmesinin önemine dair Mezopotamya Ajansı’ndan Mahmut Altıntaş’a değerlendirmelerde bulundu.
Tan, Kürtçenin doğru yazımı üzerine çalışmalar yürüttüklerini aktararak, bu çalışmalar tamamlandıktan sonra online olarak paylaşacaklarını, ayrıca kitap haline getirileceğini söyledi.
‘Kürtçe bir statüye kavuşmalı’
Kürtçenin geliştirilmesi önündeki engellerden birinin statüsüzlük olduğunu dile getiren Tan, “Kürt halkı bir statüye sahip olmadığı için, Kürtçe imla kurallarında tek bir ölçüyü koyabilecek ve herkesin üzerinde anlaştığı bir imla kuralı yok. Bakur ve Rojhilat’ta Kürtçe henüz resmi eğitim dili olabilmiş değil. Kürtçe bir statüye kavuşursa, imla kuralları eğitim yoluyla gelecek nesillere aktarılmalı” dedi.
‘Demokratik yaşamın oluşması gerek’
Kürtçenin statü sorununun demokratik siyasetle bağlantılı olduğuna işaret eden Tan, “Kürtçenin statü sorunu demokratik yollarla çözülmeli, bu da siyasete bağlı. Kürt halkı statü sahibi olmadan, Kürtçe de statü sahibi olamaz. Demokratik siyasetin yolunun açılması ve Kürt halkının statü sahibi olması için Kurdistan’da egemen olan devletlerin, inkar, imha ve tekçi politikalarının değişmesi, herkesin kendi kimliğiyle, beraber yaşayabildiği demokratik yaşamın oluşması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Siyasetimizin bir dil politikası yok’
Asimilasyon politikalarının dil politikası geliştirerek boşa çıkarılabileceğini vurgulayan Tan, “Asimilasyon politikalarının halkta yaratmış olduğu bir hastalık var, o da aileler çocuklarına Kürtçe öğretmiyor. Siyasetimizin de bir dil politikası yok. Dil alanında birçok çalışma yapıldı ve bu çalışmalar devam ediyor. Ancak bir dil politikamız olmadığı için bu çalışmalarda dağınık oluyor. Yani bu alanda birçok kişi çalışıyoruz, ancak kimsenin kimseden haberi yok. Bu da politikasızlıktan kaynaklanıyor. Kürtler olarak en örgütlü yapımız siyasetimiz olduğu için, geliştirilecek dil politikasına siyasetin öncülük etmesi gerekiyor. Ancak maalesef siyasetten buna öncülük edebilecek bir kadro yok. Dil anlamında bir politikamız olmalı ve buna göre planlı çalışmalar yürütülmeli” şeklinde konuştu.
‘Dil kurumları halkı çalışmalara katarak yürütmeli’
Toplum ve dil arasındaki karşılıklı etkiyi inceleyen sosyolinguistik dalında çalışmalarının yürütülmesi gerektiğinin altını çizen Tan, “Kürt dil alanında çalışmalar yapan kurumlar, kendilerini örgütleyerek kurumlardan çıkıp çalışmalarını halk içinde, halkı da çalışmalara katarak yürütmeli. Kürt dil kurumları, Kürtçe yayın evleri bir araya gelip, ortak planlamalar ve politikalar belirlemeli. Bu tarz çalışmalarla Kürtçenin tehlike altında olmasını engelleyebiliriz” diye belirtti.
‘Aileler çocuklarını Türkçe yetiştiriyorlar’
Asimilasyon politikalarının sonuç aldığını ve yeni nesillerin Kürtçe bilmediğini belirten Tan, “Aileler Türkçe bilmedikleri halde çocuklarını Türkçe yetiştiriyorlar. Tabi bunda, köyden metropollere zorunlu göçler de etkili oldu. Metropole göç eden Kürtler, artık Kürtçe konuşmadı. Aynı şekilde eskiden devletin ulaşamadığı yerler vardı, oralar doğal olarak dilleriyle yaşıyorlardı. Ancak şu anda devlet köylere kadar girmiş durumda. Bu politikaların dil mücadelesiyle kırılıp, Kürtlere bu zihniyeti aşılamak gerekiyor. Ben Kürt’üm, dilim Kürtçe, ben bu dille yaşayacağım ve çocuklarımı da bu dille yetiştireceğim demek lazım. Bu da bahsettiğimiz dil politikasını geliştirmek ve bu alanda çalışmalarla bağlantılı” diye konuştu.
RIHA