Şu an yeni açılan Manavgat S Tipi Cezaevi’nde tutulan Dilan Yörüklü: Manavgat S Tipi Cezaevi’ne girişte, o kadar karşı çıkmama rağmen, açlık grevinin verdiği yorgunlukta, çıplak arama işkencesine maruz kaldım. Bu yüzden, sol kolumda morluklar oldu… Mevsim kış olmasına rağmen yanıma sadece iki kazak almama izin verdiler
Hüseyin Aykol / İçeriden
Şu an yeni açılan Manavgat S Tipi Cezaevi’nde tutulan Dilan Yörüklü, 28 Ocak 2023 tarihli mektubunda, başına gelenleri şöyle anlatıyor: “Ben 2017 yılının Nisan ayında Kilis’te tutuklandım. İlk kaldığım cezaevi, İzmir-Şakran Kadın Kapalı Cezaevi idi. Orada iki yıl 5 ay kaldıktan sonra denetimli serbestlikle tahliye edildim. Ardından denetimli serbestliği ihlal ettiğim gerekçesiyle Diyarbakır’da tutuklandım ve o zaman yeni açılmış olan Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ne konuldum. Orada da iki yıl kadar kaldıktan sonra, ‘güvenlik’ gerekçesiyle 6 Ekim 2021 günü Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’ne iki arkadaşımla birlikte sürgün edildim.
Tarsus’ta bir yıl kaldıktan sonra cezaevine gelen bir müfettiş heyeti sonrasında bulunduğumuz cezaevinde bizlere yönelik hak ihlalleri ve işkenceler başladı. Kantinden alışveriş yapmamız bile engellendi. Bizimle birlikte kalmakta olan Tuba Sert ve Zilan Demir isimli arkadaşlarımız içimizden alındı. Yan yana bulunan koğuşlarımız ayrılarak, başka başka bloklara taşındı. Sonra da sürgün politikası uygulanmaya başlandı. Önce Kumru Tokay, Hatice Kaymak ve Songül Bahadır sürgün edildiler. Bu sürgünlerin ardından her ufak karşı çıkışa disiplin soruşturması açılmaya başlandı. Bu dönemde İran’da Jina Mahsa Emini ahlak polislerince öldürülmüştü. Bunu telefonda ailemle konuştuğum için bana da 11 gün hücre cezası verildi. Dahası odamızın çatısında bir not bulunduğu iddia edildi ama benim görmek istemem üzerine gerçekte olmayan bu notla ilgili soruşturmadan vazgeçildi.
Bu gelişmelerin ardından, 8 Kasım 2022 günü Antalya L Tipi Cezaevi’ne sürgün edildim. Öncelikle cezaevi girişinde tarafıma çıplak arama dayatılmak istendi. Ancak sorunu diyalog yoluyla aştım. Yanımda bulunan eşyaların çoğu kota aşımı iddiasıyla bana verilmedi. Havaların soğuk olmasına rağmen ikinci ve bana ait olan battaniyem verilmedi. Bir battaniyemi ısrarlı dilekçelerim ardından alabildim. Benim için buradaki en ciddi sorun tek başına ve psikolojik baskı altında tutulmam oldu. Beni müşahede koğuşuna koydular. Burada 4 adli kadın vardı. Bir de hücre cezası çekmekte olan 3 siyasi kadın vardı. Bulunduğumuz müşahede odasında hiçbir hijyen koşulu yoktu. Beni burada, günlerce siyasi arkadaşlarının yanına vereceğiz diye oyaladılar. Ne zaman koğuşuma verileceğime dair iki kez müdürle görüştüm ama sonuç alamadım. Burada yaşadıklarımı Adalet Bakanlığı başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşa yazdım. Ancak dilekçelerimin yerlerine gönderilip, gönderilmediğini bilemiyorum.
Burada bana gelen avukat görüşmesine giderken, kameraların olmadığı karanlık bir odada çıplak arama yapmak istediler. Burada bir yerlere götürülürken, sıraya sokma, duvar dibine dizme ve dahası tekmille sayım alma gibi askeri düzen söz konusuydu. Beni de dışarı her çıkardıklarında bu yöntemi bana da uygulamak istediler. Ben kabul etmeyince, senin ne ayrıcalığın var, sen de yapacaksın, dediler. Bulunduğumuz yerde, bir telefon kabini vardı. Burası sabah açılıyor ve gece yarısı burayı kapatmak üzere geliyorlardı. Böylece gece yarısında koğuş baskını gibi bir ortam oluşturulmuş oluyordu. Böylesi bir ortamda 38 gün kaldıktan sonra, aileme yakın ve arkadaşlarımla birlikte kalabileceğim bir cezaevine sevkimin çıkarılması amacıyla süresiz açlık grevine başladım. Grevimin ilk günü, yanımda yiyecek var mı, diye koğuş aramasına geldiler. Yiyecek bulamayınca çay ve şekerime el koymak istediler. Açlık grevinde çay içilir, diyerek onları vermedim. Açlık grevimin ikinci gününde sevkim çıkarıldı. Aileme yakın bir yere gönderileceğimi düşünmüştüm ama öyle olmadı.
Antalya’da bir ilçeden, diğerine ve esasen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar için inşa edilmiş olan bir S Tipi Cezaevi’ne getirildim. Bulunduğum Manavgat S Tipi Cezaevi’nde yanımda bir arkadaşın olması dışında bir değişim söz konusu değil. Birlikte kaldığımız Neslihan Çetin, 30 Kasım 2022 günü buraya Bayburt’tan getirildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış ve 22 yıldır içeride. Bizim dışımızda burada iki kadın arkadaş (Tuba Sert ve Zilan Demir) daha bulunuyor. Onları bir başka koridorda ve ayrı ayrı tutuyorlar. Kadınların dışında 20 kadar da erkek mahpusun olduğu söyleniyor.
Manavgat S Tipi Cezaevi’ne girişte, o kadar karşı çıkmama rağmen, açlık grevinin verdiği yorgunlukta, çıplak arama işkencesine maruz kaldım. Bu yüzden, sol kolumda morluklar oldu. Bu durumu da ziyaretime gelen İHD avukatı Ronahi Çiftçi ile tutanak altına aldık. Çıplak arama sonrasında odadan çıkmadıkları gibi, o kadar uyarmama rağmen, arkalarını da dönmediler. İçeriye girerken eşyalarım yine ayıklandı. Başımdaki yazmaya, uygun değil denilerek el konuldu. Mevsim kış olmasına rağmen yanıma sadece iki kazak almama izin verdiler. Kapşonlu bir gömleğim vardı. İlk aramada kapşonu kesilerek bana verilmişti. Bu kez de belindeki ipi alındı. Oysa kantinden çamaşır ipi alabiliyoruz.
Buradaki koğuşumuz minyatür bir yer. Ortak alanımızı ve havalandırmamızı görecek şekilde iki kamera bize bakıyor. Ortak alandan direkt girdiğimiz banyo-tuvaleti görüyor kameralardan biri. Koğuşun üst katında üç adet yatak var. Ancak oraya asılmış bir tabloya göre, burada 9 kişi kalabilecekmiş. Nasıl olacağını insan tahmin edemiyor elbette. Burada kitap kotası 5 adet kitap olarak belirlenmiş. Spor etkinliği haftada bir olması gerekirken, iki haftada bir. Açık spor alanı, etrafı çok yüksek duvarlarla çevrilmiş ve ortasına suni çim döşenmiş bir yer. Buraya Tuba ve Zilan ile birlikte çıkmak istiyoruz ama onlar ağırlaştırılmış müebbet diye, bizimle çıkarılmayacaklarını söylediler. Ailelerimiz çok uzaklardan görüşümüze geldiğinde bize sarılamıyorlar; çünkü görüş yerine öyle masalar konulmuş ki, yan yana değil, karşı karşıya oturabiliyorsunuz. Dahası ziyaretimize gelen akrabalarımızın üzerindeki giysilere de karışıyorlarmış içeriye girerken. Bu arada, bize yasak denilen konularla ilgili resmi kararları kendilerinden istiyoruz ama bize herhangi bir resmi belge veremedikleri için, neredeyse niçin itiraz dilekçesi yazacağımızı bilemiyoruz.”