Bazı kelimeleri yanlış mı biliyoruz?
Ötanazi, insanların değişik hastalıkları nedeniyle çektikleri acıları daha fazla çekmemek için kendi yaşamlarına son verme kararının hekimlerce uygulanmasıdır. Yani aklı yerinde bir insanın ölmeye karar vermesi halinde, kimi ilaçlar verilmek suretiyle ölümüne yardımcı olmaktır. Hayvanlar, ölmek istediklerini beyan edemeyeceklerine göre, ötanazi uygulaması söz konusu olamaz. Dahası insanlar için ötanazi uygulaması da pek çok ülkede kesinlikle yasaktır ve cinayet olarak görülmektedir.
Sikorsky, Stratford-Connecticut merkezli bir ABD’li bir uçak markasıdır. 1923 yılında ünlü havacı Igor Sikorsky tarafından kurulmuş ve sivil ve askeri kullanım için helikopter üreten ilk şirketler arasında yer almıştır. Yani herkesin kullandığı haliyle Skorsky, yanlış oluyor. Bugünlerde Sikorsky helikopterlerin Güney Kurdistan’da düştüğü ya da düşürüldüğü haberleri geliyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda herhangi bir açıklama yapmıyor her nedense.
Altyapı, üstyapı, ülkemizde kanalizasyon gibi toprak altındaki hizmetler, altyapı hizmetleri olarak görülürken, direklerde yer alan aydınlatma lambaları gibi hizmetler, üstyapı hizmetleri olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu değerlendirme doğru değildir. Altyapı, devletin ya da belediyelerin kanalizasyon, elektrik, su, doğalgaz, internet gibi her türlü hizmeti altyapı hizmetleridir. Ancak üstyapı denilen şey ise, ülkenin yüzyıllarca biriktirdiği sanat ve kültürdür.
Emektar, özellikle ölen kimi arkadaşlarımızın ardından, kendisine duyulan saygıyı belirtmek için kullanılıyor. Hani herhangi bir kurumda başkan ya da bir yetkili olmamış arkadaşlarımız, dostlarımız bunlar. Ama örgütlenmelerimiz içinde neredeyse her gün gördüğümüz, birlikte olduğumuz sıra neferi. Böylesi kişilere, yanlış bir şekilde emektar deniliyor. Oysa emektar, -en azından Ege’de- yatılı işçilik için kullanılır. Böylesi kişilere para verilmez ama her türlü ihtiyacı kaldığı evin sahibi tarafından karşılanır. Herhangi bir ‘rütbesi’ olmayan sıra neferlerine ‘modern kölelik’ sıfatı yapıştırmayalım lütfen!
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 1983 yılında kurulduğu ilan edilen bir devlettir ama bu cumhuriyeti Türkiye dışında, dünyada tanıyan herhangi bir devlet yoktur. Dahası, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakan ya da cumhurbaşkanları; siyasi, ekonomik ve askeri olarak destekledikleri KKTC’nin ‘cumhurbaşkanı’ ya da ‘başbakanları’nı o düzeyde ciddiye aldıkları söylenemez. KKTC’nin uluslar nezdinde kabul görmemesinin nedenleri çoktur; ancak bunların başında, bir ülkedeki azınlığın bağımsızlık ilan etmesine örnek teşkil etmemesi ve meşrulaştırılmaması gelmektedir.
Eşbaşkan, bir parti ya da dernek gibi örgütlerde iki başkan birden olmasıdır. Başkanlardan biri kadın, diğeri erkektir. Bu formül, ilk önce Avrupa’da Alman Yeşiller Partisi tarafından önerilip, uygulanmıştır. Eşbaşkanlık ülkemizde de ilk kez Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından uygulanmaya başlandı. Cins ayrımcılığına karşı olan bu uygulama, ilk başta ülkemizde siyasi sistemin itirazıyla karşılaşsa da, adım adım uygulanmakta ve siyaseten de kabul görmektedir. Eşbaşkanlık, başkanlardan en az birinin kadın olmasını ister. Yani istenirse, eşbaşkanların ikisi de kadın olabilir ama ikisi de erkek olamaz. İşte bu yüzden, Arafta Düet romanının yazarlarına eşyazar demesek mi acaba?