Hindistan’ın Bangalore kentinde yaşayan Baadal Nanjundaswamy adlı bir sanatçı, geçen Eylül ayı başında internetten yayımladığı kısacık bir videoyla bir anda gündem olmuştu. Uzay elbisesini andıran bir kostümle çukurlarla dolu bir yolda, ay üzerinde ağır adımlarla ilerleyen bir astronotu canlandırmış ve bu görüntüsünü şehir belediyesini de etiketleyerek twitterdan paylaşmıştı.
Sokak ressamı ve aktivist olarak tanınan Nanjundaswamy’nin 45 saniyelik videosu iki gün içinde milyonlarca insan tarafından izlenmiş, belediye videodaki yolu alelacele asfaltlayıvermişti.
O sırada Hindistan hükümetinin uzay programı tüm hızıyla devam ediyordu. Nitekim bu muzip eylemin üzerinden bir kaç gün geçmeden, espri acı bir şekilde gerçeğe dönüşecekti. Hindistan Uzay Araştırma Örgütü, uzun süredir üzerinde çalıştığı uzay misyonunda son aşamaya gelmiş, aya göndermek için hazırladığı Vikram adlı uzay aracını nihayet fırlatmıştı. ABD, SSCB ve Çin’in ardından bunu başaran dördüncü ülke olmayı kutlayacaktı. Ne var ki canlı yayında nefesler tutulmuş bir rüyanın gerçekleşmesi beklenirken, ay yüzeyine inişine kısa bir süre kala Vikram’la irtibat kesildi. Resmi itiraf ancak iki ay sonra geldi: Araç iniş yaparken çakılmış, bu uğurda harcanan milyarlar çöpe gitmişti.
Lakin bu hezimet, hükümetin ihtiraslarını gemlemeye yetmedi. Her sene binlerde çiftçinin yoksulluktan intihar ettiği, 1 milyar 370 milyonluk nüfusun üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede en acil ihtiyacın uzayın keşfi olduğuna karar vermiş olmalı ki, aynı Uzay Araştırma Örgütü geçenlerde 2022’de aya insanlı araç göndermeyi hedeflediğini açıkladı. Bir anda ilhak ettiği Kashmir’de isyan kaygısıyla insanları hepten internetsiz bırakan, bu karartmayı beş aydır aynen sürdüren Hindu milliyetçiliği gözünü uzaya dikmiş bir kere.
Bu milliyetçiliğin ekmeğini yiyerek başbakanlığa kadar yükselen, ırkçı ayrımcı politikalarla seçmen desteğini kemikleştiren Naredha Modi ve faşist partisi BJP, mega projelerde muadillerinin gerisinde kalacak değil ya; dünyanın en kalabalık ikinci ülkesine dev projeler yakışır. Modi, bir yıl kadar önce kendi memleketi olan Gujarat eyaletine dünyanın en büyük heykelini dikti. Bağımsızlık kahramanı sayılan ve Demir Adam diye anılan, milliyetçi Hinduların ikonlarından Sardar Vallabhbhai Patel’in dev bir heykeliydi bu. Ama öyle böyle bir şey değil; uzunluğu 182 metre, yani New York’taki Özgürlük Heykeli’nin dört katı büyüklüğünde! Bölgede yaşayan yerlilerin toprağına el koyarak inşa edilen izbandutun adına da ‘Birlik Heykeli’ dendi. Ne kadar da ironik bir isim. Hindistan’ın birliğini en çok dinamitlemiş, 1990’larda henüz yerel bir siyasetçiyken bu eyalette kışkırttığı katliamla Müslümanlar ile Hindular arasında meşum bir kan davası başlatmış, sonraki siyasi kariyeri boyunca ülkenin etnik çeşitliliğini yok etmek için elinden geleni ardına koymamış bir lidere de, dünyanın en büyük ‘Birlik Heykeli’ni açmak yakışırdı.
Görünüşe bakılırsa, Modi esas çılgın projesini yeni on yıla saklamış: Hindistan gibi dünyanın etnik olarak en renkli diyarını bir Hindu ülkesine çevirmek! Aralık ayında, kayıtsız mültecilere vatandaşlık hakkı tanırken Müslümanları dışlayan yeni bir vatandaşlık yasası dahil bir dizi ayrımcı yasa çıkarıldı. Ne var ki bu adımlar ters tepti, tersine Hindistan’ı sokakta birleştirdi. Sadece Müslümanlar değil her din ve etnisiteden insan, ama en başta öğrenciler, işçiler ve kadınlar yasaya karşı ayaklanmış durumda. Ön-faşist iktidarın mega projelerine karşı Hindistan haklarının cevabı ‘mega’ bir isyan ateşi olabilir. Tıpkı dünyanın diğer köşelerindeki irili ufaklı dikatörlere verilen benzer cevaplar gibi.