DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu’nun yarın ikinci duruşması görülecek. Gazeteci Abdurrahman Gök’ün tutuklandığında söylediği ‘Kahrolsun faşizm, yaşasın Özgür Basın’ sözleri Dicle’nin kamerasından kamuoyuna duyuruldu ve ardından tutuklandı. Abdurrahman Gök ve Sedat Yılmaz, Dicle’yi anlattı
Selman Çiçek
Ankara merkezli soruşturma kapsamında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu hakkında açılan davanın ikinci duruşması 18 Ocak’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak olan Müftüoğlu, mesleki faaliyetleri gerekçe gösterilerek, “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt kurmak ve yönetmek” iddialarıyla suçlanıyor.
Müftüoğlu’nun çalışma arkadaşlarından ve yakın zamanda tutuklu bulundukları cezaevinden tahliye olan Abdurrahman Gök ve Sedat Yılmaz, Müftüoğlu’nun gazeteciliğine dair tanıklıklarını anlattı.
Müftüoğlu ile neredeyse 17 yıldır tanıştıklarını söyleyen Gök, “Kendisi Manisa’da Celal Bayar Üniversitesi’nde öğrenciydi ben de Ege Üniversitesi’nde gazetecilik okuyordum ve aynı zamanda Dicle Haber Ajansı (DİHA) İzmir bürosunda muhabirdim. O yıllarda öğrencilerin yaptıkları etkinlikler vesilesiyle tanışmıştık. Ben üniversiteden sonra ajansın farklı bürolarında çalışmaya başladım. 2008 yılında Dicle de gazetecilik yapmaya başlıyor ve 2012 yılında karşılaştık. Tabi bu kez aynı haber ajansının çalışanları olarak. 20 Aralık 2011’de Dicle Haber Ajansı dahil birçok özgür basın kurumuna bir sabah vakti baskınlar yapılıp 40’ı aşkın gazeteci arkadaşımız gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra Dicle de DİHA’da çalışmaya karar verdi ve böylece 11 yıldır kesintisiz süren çalışma arkadaşlığımız da başlamış oldu” diye konuştu.
Toplumun sesi oldu
Muhabir, haber şefliğinin yanı sıra haber müdürlüğü ve yazıişleri müdürlüğü görevlerini de yürüttüğünü söyleyen Gök, “Dicle, gazeteciliği boyunca vicdanını pusula edinmiş, haber neredeyse orada bulunmayı esas almış; çocuk yaşta çalıştırılanların, mevsimlik işçilerin, kadınların, kültür sanat alanında üretenlerin, inançlarından, kimliklerinden dolayı ötekileştirilenlerin, yaşanan savaş ve çatışmalar nedeniyle yerinden yurdundan edilenlerin, öğrencilerin, fikir ve düşünceleri nedeniyle cezaevine konulanların yani kısacası güçlünün, egemenin, iktidarın karşısında toplumun sesi, sözü olmayı esas almış ve gazeteciliğini de bu esas üzerine inşa etmiş bir arkadaş” dedi. Toplumun sesi olduğu için Müftüoğlu’nun tutuklandığına dikkat çeken Gök, “Nitekim Dicle, bulunduğu cezaevinde de gazeteciliğini sürdürüyor ve o cezaevinde kalan kadınların maruz kaldığı baskıları kaleme almaktan geri durmuyor” dedi.
Adliye koridorlarında yaşananlar
25 Nisan 2023’te gözaltına alınıp 27 Nisan’da adliyeye getirildiğinde Müftüoğlu’nun orada olduğunu belirten Gök, adliye koridorlarında yaşananları şu sözlerle anlattı: “Ayaküstü de olsa birkaç kelam ettik. Benim tutukluluğuma karar verildikten sonra eşimle, arkadaşlarımla vedalaşırken, Dicle’nin kamerasının açık olduğunu ve bu hukuksuz tutuklamayı kayda aldığını fark ettim. Ben de vedalaşmaya ayıracağım o birkaç saniyeyi Özgür Basın’ın kararlılığını gösteren birkaç cümleyle ifade etmenin daha doğru olacağını düşündüğümden olsa gerek, ‘Faşizm yenilecek hiç merak etmeyin, bu faşizan düzen defolup gidecek. Kahrolsun faşizm yaşasın Özgür Basın” dedim ve Dicle bu mesajımı kayıt altına alarak sizlerle buluşturmuştu. Ben tutuklandıktan iki gün sonra, cezaevinde radyoda haberleri dinlerken, 29 Nisan’da Dicle ve gazeteci arkadaşım Sedat Yılmaz’ın da gözaltına alındığını ve 3 Mayıs günü tutuklandıkları haberini aldım. Bu kez de Dicle ile Sedat’ın adliye koridorundaki mesajlarını kayıt altına alıp duyuran gazeteciler vardı. İşte gazetecilik, gazeteciyle dayanışmak böyle bir şey. Bu sadece haberden ödün vermeyen gazeteciye güç vermiyor, gazeteciliğe meyil etmiş gazeteci adaylarını da daha fazla cesaretlendiriyor. Sizi tutuklayarak susturacağını düşünenlere de en net mesajı veriyor. Bu nedenle dayanışma çok önemli” diye belirtti.
Gazetecilik suç değildir
Gazetecinin mesailerini adliye koridorlarında, haklarında açılan soruşturmalar nedeniyle duruşma salonlarında geçirdiğini söyleyen Gök, “Aslında bu yoğun soruşturma ve davalarla, hala gerçek anlamda gazetecilik yapmak isteyenler caydırılmaya, çalışamaz duruma getirilmeye çalışılıyor. Toplumu karanlığa boğmak isteyen bu karanlık zihniyetle, daha fazla dayanışmayla baş edebilir gazeteciler. Yargılanan her bir gazetecinin duruşması için meslektaşları, haber kaynakları, sendika, sivil toplum örgütü ve siyasi parti temsilcileri o duruşma salonlarını doldurduğunda, ‘polis ve yargı tacizinin’ işe yaramayacağı anlaşılmış olur. İşte bu nedenle ‘gazetecilik suç değildir’, ‘Dicle Müftüoğlu gazetecidir ve biz de gazeteciliğine şahidiz’ demek için 18 Ocak’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek ikinci duruşmaya katılacağız” sözleri ile herkesi duruşmaya davet etti.
Onunla çalışmak keyif veriyor
Müftüoğlu ile birlikte Dünya Basın Özgürlük Günü’nde gözaltına alınıp tutuklanan ve daha sonra görülen ilk duruşmasında tahliye edilen gazeteci Sedat Yılmaz ise, Müftüoğlu ile uzun yıllardır birlikte çalıştığını ve ilk kez tutukluluk sürecinde bu kadar uzak düştüklerini söyledi. Müftüoğlu’nun hem gazeteciliği ile hem de çalışma disiplini ile birçok meslektaşına örnek olduğunu söyleyen Yılmaz, “İnsan onunla çalışmaktan büyük keyif alır, zira hiçbir zaman kendi işini bir başkasına bırakmaz ve yapabildiği, kaldırabildiği ne kadar iş yükü varsa ikilemeden üstlenir. Tanıdığım titiz gazetecilerden biridir. Onunla çalışmak benim için onur verici” diye konuştu.
Dayanışma yaşatıyor
Türkiye’de Kürt olmanın birçok ayrımcılığa uğramak için yeterli bir neden olduğuna işaret eden Yılmaz, “Kürt kimliğine sahip olduktan sonra geriye kalan tüm kimlikleriniz ötelenir, dışlanır, ayrımcılığa ve haksızlıklara uğrar. Kürt gazeteci veya politikacı veya sendikacı hiç fark etmez, olduğunuz yerde mutlaka bir dışlanmışlık yaşarsınız. Bizim tutukluluğumuz ile olan dayanışma ve sahiplenme öncelikle kendi mahallemizin emeği ve ısrarıdır. Dostlarımız, yol arkadaşlarımız ve bizlerle bir şekilde yolu kesişen meslektaşlarımızın dayanışması elbette hem tutukluluk koşullarını hem de yargısal süreci lehte bir katkı sağlamaktadır. O yüzden de hiçbir gazeteci kendisini yalnız hissetmemeli ve yalnız bırakılmamalı. Dayanışma yaşatıyor, güçlendiriyor ve dönüş sağlıyor” sözleri ile dayanışmanın önemine vurgu yaptı.
Duruşmaya çağrı
Anti-demokratik yönetim anlayışı hakim olduğu sürece gazetecilik mesleğinin risk barındırmaya devam edeceğini belirten Yılmaz, “Bu yüzden de gün yok ki baskı, gözaltı ve tutuklanma yaşanmasın. Çalışma arkadaşım Dicle Müftüoğlu da 8 ayı geride bırakan bir tutuklu gazeteci ve bu ayın 18’inde ikinci duruşması görülecektir. Dolayısıyla tüm yerel, ulusal ve uluslararası meslek örgütlerini Dicle ile dayanışmaya çağırıyorum. Dicle bir gazetecidir ve gazetecilik suç değildir” diye konuştu.