Dünyayı adeta yok oluşa sürükleyen emperyalist kapitalist ülkelerin iklim zirvelerinde sorumluluklarının üstünü örtüp, bu süreçten kârlı çıkmanın peşinde olduğu görülüyor. COP27’de süren zirve de aynı eksende devam ederken, geçmiş zirvelerdeki dezenformasyonu katlıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde gerçekleştirilen ve iklim değişikliğiyle mücadele iddiasında bulunan zirvelerin 27.’si (COP27) 6 Kasım günü başladı. Yaklaşık 190 ülkeden 40 binin üzerinde katılımcı, 100’den fazla devlet başkanları ve politika yapıcının katılması beklenen zirve devlet başkanlarının sahne aldığı 7-8 Kasım’da ‘Uygulama Zirvesi’ başlığıyla sürüyor. 6 Kasım-28 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan zirvede finans, bilim, gençlik ve gelecek nesiller, karbonsuzlaşma, adaptasyon ve tarım, cinsiyet, su, sivil toplum, enerji, biyoçeşitlilik ve çözümler başlıkları altında tematik oturumlar yapılacak.
‘Kayıp ve Zarar Mekanizması’
Sanayi öncesi döneme göre küresel sıcaklık artışını yüzyıl sonuna kadar 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefi gerçekliğini çoktan yitirmiş olmasına karşın, bu iddia ile süren zirvede ulusal katkı beyanlarının (NDC) güçlendirilmesi başlığı yer alıyor. Bu başlığın COP26 zirvesinde çoktan terk edilmiş olması toplantılarda farklı amaçların sürdürüldüğüne işaret ediyor. İklim krizi nedeniyle uğradığı ekonomik kayıpların iklim krizinin ortaya çıkmasında tarihsel sorumluluğu en yüksek olan Batı ülkeleri tarafından tazmin edilmesi anlamına gelen ‘Kayıp ve Zarar Mekanizması’na fon ayrılması zirvenin en önemli tartışma konularından biri olarak öne çıkarken, bu desteklerin hangi mekanizmalarla uygulanacağı merak konusu.
Glasgow’dan geri
COP27 Başkanı Alok Sharma yaptığı bir açıklamada, Glasgow zirvesinden bu yana 11 ülkenin Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak bilinen seragazı emisyonlarını azaltma hedeflerini güncellediğini söyledi. İngiltere parlamento komitesine verdiği demeçte, “Umarım daha fazla ülke NDC’sini günceller” dedi. Sharma, zengin ülkelerin gelişmekte olan ülkelere enerji geçişleri için uyum sağlamalarında yardımcı olmak iddiasıyla 2020’den 2023’e kadar vaat edilen, yılda 100 milyar doları yerine getirmeyeceklerini söyleyerek, Glasgow’daki birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattıklarını hatırlatmıştı. COP27’de beklentiler ise Glasgow’dan çok daha geri bir sürecin yaşanacağını, sadece petrol şirketlerinin bir uzvu olan yapının halkla ilişkileri yönetecek olması gösteriyor.
Yalan beyanlar
İklim değişimine hiçbir etkisi olmayan ülkelere destek sözüyle 2030’a kadar yıllık 160 ile 340 milyar dolar arasında finansman sağlanması kararları alınırken, bu ülkelere sağlanan destek taahhüt edilen miktarın yüzde 10’una dahi ulaşmıyor. 2009’dan itibaren kendilerine taahhüt edilen ancak hiçbir yılda tam olarak ödenmeyen yıllık 100 milyar dolarlık iklim tazminatının taahhüt edildiği şekilde ödenmesini ve ödeneceği günün öne çekilerek uygulanmasını bekleyen ülkelerden iklim aktivistleri bu tahhütlerin bir yalandan başka bir şey olamayacağını belirtiyorlar. Aktivistler ve iklim krizinden en çok etkilenen topluluklar fosil yakıt lobicilerinin güçlü olduğu COP27’nin ilk basın toplantısında batının gaz arayışlarını ‘sömürge gündemi’ ve ‘yanlış anlatı’ olarak nitelendirdiler.
‘Sömürgecilik günleri sona erdi’
Batının Afrika gazı için atılımı, fosil yakıt yöneticilerini iklim felaketlerinden başı dönen topluluklar için yıkıcı sonuçlar doğuracak eylemler için cesaretlendirdiği belirtilen açıklamada konuşan Don’t Gas Africa kampanyasından Lorraine Chiponda, “Bu sahte anlatı, enerji yoksulluğu yaşayan Afrikalılara yardım etmeden borç yükünü artıracak ve onları fosil yakıtlara bağlayacak bir sömürge gündemi. Avrupa’daki gaz krizinin kayıp ve hasar tartışmalarının önüne geçmesine izin veremeyeceğiz” diye belirtti. Kenya, Nairobi merkezli bir düşünce kuruluşu olan Power Shift’in Africa direktörü Mohamed Adow’un, “Mesajımız şu: Afrika’yı Avrupa’nın gaz istasyonuna çevirmenize izin vermeyeceğiz. Sömürgecilik günleri sona erdi” ifadeleri dikkat çekiciydi.
Dezenformasyon şirketi
Küresel ısınmanın baş müsebbibi olan ExxonMobil, Shell, Chevron ve SaudiAramco için çalışan Hill+Knowlton şirketi, Şarm El-Şeyh’te gerçekleşecek olan BM iklim konferansının iletişim sürecini yönetiyor olması dikkat çeken bir başka uygulama. Hill+Knowlton’ın müşterileri arasında, dört yıl üst üste dünyanın en kötü kurumsal plastik kirleticisi ilan edilmesine rağmen, tartışmalı bir şekilde konferansın sponsoru olan Coca-Cola da yer alıyor. Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nin kampanya direktörlerinden Kathy Mulvey, openDemocracy’ye konuşarak, “Hill+Knowlton’ın petrol şirketleri adına dezenformasyon yayma konusunda utanç verici bir sicile” sahip olduğunu söyledi.
‘Yeşil badanıcı’
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, geçtiğimiz günlerde halkla ilişkiler sektörünü, fosil yakıt endüstrisini korumak adına milyarlarca dolar harcayan bir makineye benzetmişti. 12 fosil yakıt sektörü CEO’sundan oluşan Petrol ve Gaz İklim Girişimi (OGCI) adına da halkla ilişkiler çalışmaları yapan Hill+Knowlton, ‘yeşil badanacı’ olarak niteleniyor. Faşist bir yönetim altında bulunan Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’nin COP27’yi kendi ‘polis devletini’ yeşil göstermek için kullandığı belirtiliyor.
Polis devleti: Mısır
İklim zirvesinin Mısır’da gerçekleştirilme nedenlerinden biri protestoların rahat bastırılacağının düşünülmesi, bir diğeri ise Mısır’da çıkarılan doğalgaza olan ilgi oluşturuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü yaptığı açıklamada, Mısır makamlarının protesto çağrısında bulundukları için onlarca insanı tutuklarken, tutuklananları ‘terör örgütüne üye olmak’ suçlamasında bulunması Türkiye’de de olduğu gibi kullanışlı bir saldırı olarak hayata geçirildi. Mısır devleti, konferansın gerçekleştirildiği Şarm El-Şeyh’te, tüm taksilere kamera koyulmasını zorunlu kılmak dahil güvenlik birimlerinin sürücüleri ve yolcuları gözetlemesine olanak sağlayan bir dizi ‘güvenlik’ önlemleri aldı.
G7: Petrol üretimi artsın
İklim kriziyle mücadelede yeni taahhütlerde bulunan G7 ülkeleri, verdikleri taahhütlerin bir yalandan ibaret olduğunu gösteren çağrıda bulunmuştu. G7 enerji ve çerve bakanları, Rusya Ukrayna savaşının petrol fiyatlarını son 10 yılın en yüksek seviyesine çıkardığı ortamda OPEC üyelerine üretimi artırmaları çağrısı yaptılar. G7 enerji ve çevre bakanlarının, dönem başkanı Almanya’da gerçekleştirdikleri toplantının sonuç bildirisinde yer verilen çağrıda, savaşın petrol, gaz ve kömür fiyatlarında artışı tetiklediği ve işletmeler, sanayi kuruluşlarının üzerinde büyük gerilim yaratan enflasyonu ateşlediği vurgulandı.
Her şey yalan dolan
G7 enerji ve çevre bakanları, AB’nin doğalgazda Rusya’ya bağımlılığının azaltılmasının ‘özel aciliyeti’ olduğunu belirtirken, LNG arzının artırılmasının boru hatlarında potansiyel arz aksaklıklarının etkisini azaltmakta önemli rol oynayabileceğini vurgulanırken, gündemlerinde iklim değişimiyle ‘mücadele’ yoktu. G7 ülkeleri; Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada olmak üzere yedi ülkenin oluşturduğu bir birlik. Ayrıca bu birlik içinde Avrupa Birliği de temsil ediliyor. Bu çağrı COP27’nin geçmiş zirveler gibi ölü doğacağının göstergesi.
‘İklim cehennemine doğru yol alıyoruz’
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, COP27 zirvesinin başlangıcında toplanan ülkelere sert bir seçimle karşı karşıya olduklarını belirterek, “Ayağımız gaz pedalında iklim cehennemine giden bir otoyoldayız” dedi. Guterres, sahil tatil beldesi Şarm El-Şeyh’te toplanan delegelere, “İnsanlığın bir seçeneği var: işbirliği yap ya da yok ol” dedi. Guterres, fosil yakıtlardan geçişi hızlandırmak ve daha fakir ülkelerin emisyonları azaltabilmelerini ve halihazırda meydana gelen ısınmanın kaçınılmaz etkileriyle başa çıkabilmelerini sağlamak için gereken finansmanın sağlanmasını hızlandırmak için bir anlaşma çağrısında bulunarak, “En büyük iki ekonomi olan ABD ve Çin, bu anlaşmayı gerçeğe dönüştürmek için çabalara katılmak konusunda özel bir sorumluluğa sahip” dedi.
Ya dayanışma ya intihar
Onlarca yıl süren iklim görüşmelerine rağmen, ülkelerin çok yavaş veya harekete geçmekte isteksiz oldukları için ilerlemenin gezegeni aşırı ısınmadan kurtarmak için yetersiz olduğunu kaydeden Guterres, “Seragazı emisyonları artmaya devam ediyor. Küresel sıcaklıklar yükselmeye devam ediyor. Gezegenimiz, iklim kaosunu geri döndürülemez hale getirecek dönüm noktalarına hızla yaklaşıyor” olduğuna dikkat çekti. Gutrares, COP27’de alınacak kararların sonuçlarıyla ilgili olarak şunu söyledi: “Ya bir İklim Dayanışma Paktı ya da Toplu İntihar Paktı.”