Netanyahu Doktrini’nin kökleri Likud kurucusu Menahem Begin’e uzanıyor. Begin Doktrini’nin ayak izlerini takip ediyor. Gazze’de yol haritasını çizerken ‘Deyr Yasin Kasabı’ Begin ve ‘Beyrut Kasabı’ Ariel Şaron’un stratejilerinin üstüne kurduğu görülüyor
Mehmet Ali Çelebi
İsrail’in Gazze’ye yönelik hava ve kara bombardımanı binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, yüzbinlerin evlerinden olmasına neden oldu. Yüzölçümü İstanbul’un Ümraniye ilçesi kadar olan Gazze’nin (Kuzeyden Mısır’a kadar uzunluğu 41 km) neredeyse her kilometresi bombalarla yırtıldı. Siviller hedef alınarak kirli savaşa dönüştürüldü.
Karşılıklı esirlerin bırakıldığı 1 Aralık 2023’e kadar süren bir haftalık ateşkesten sonra sık sorulan sorular “Savaş sonrası Gazzeliler yeniden yerlerine dönecekler mi?”, “Gazze’yi kim yönetecek?” oldu.
Günün sonunda neyin planlandığını görmek için Likud Lideri ve Başbakan Benyamin (Benjamin) Netanyahu’nun yaslandığı doktrine bakmalı. Yolsuzluk davaları, kararlarını yüksek yargının denetimi dışına çıkaran yasa düzenlemesi gibi nedenlerle tepki topladığı iç politik düzlemde ip üstünde yürüyen Netanyahu, Gazze’yi kuyudan çıkış parametresi olarak görüyor. Diğer partiler de kirli savaşı, kirli işleri 18 Haziran 1996’dan beri aralıklarla İsrail’in başbakanı olan Likud Lideri Netanyahu’nun yürütüp sonuca bağlamasını bekliyor.
Begin Doktrini, Nakba öncülü
Netanyahu Doktrini’nin kökleri Likud kurucusu Menahem (Menachem) Begin’e uzanıyor. Netanyahu, Deyr Yasin Kasabı’nı yani Begin Doktrini’nin ayak izlerini takip ediyor. Gazze’de yol haritasını çizerken Likud’un önceki başkanları Begin ve “Beyrut Kasabı” Ariel Şaron’un (Sharon) Filistinlilere yönelik stratejilerinin üstüne kurduğu görülüyor. Begin ve Şaron’un bazı dönemeçlerini vizöre alarak süreç okumasını boyutlandırabiliriz.
Brest’te doğan, Polonya’da yaşayan, Nazilerin Varşova’yı işgali sonrası Litvanya-Vilnius’a göç eden, 1940-42 arası da Sovyet çalışma kamplarında kalan Begin, serbest kalınca bir süre Nazilere karşı savaşan Polonya ordusundaki Anders Taburu’nda görev alır. Mayıs 1942’de Filistin’e geçen Begin, Polonya’ya dönüp savaşmaya devam etmeyi düşünse de Aralık 1942’de Anders’in Ordusu’ndan ayrılarak Filistin’de kalmayı seçer ve Irgun örgütüne katılır. Ailesi Nazi zulmü yaşayan, kardeşi, annesi, babası Holokost sırasında Nazi-Brest kampında öldürülen Begin; adaletli, özgürlükçü, eşitlikçi bir paradigma benimsemek yerine kendisi de Irgun içinde ırkçı bir zalime dönüşür.
Begin’in geldiği I. Dünya Savaşı sonrası bölgede Haganah (Savunma), Palma örgütü, Haganah’tan ayrılan Irgun (Etzel veya Haganah Bet de deniyor), Irgun’dan ayrılan Avraham Stern’in kurduğu Lehi (Stern çetesi) gibi örgütler büyür. Bu örgütler hem Osmanlı sonrası bölgeyi işgal eden İngiliz manda yönetiminin birliklerine hem Arap silahlı gruplarına hem Filistinli sivillere saldırılar yaparlar. Bu örgütler çiftlik ve kibbutzları korumada da rol alırlar. İsrail’in kuruluşunun ilanı tartışılırken bazı politikacılar karşı çıkarken bu örgütler güç yoluyla devletin temellerini oluşturmaya çalışırlar.
Çok sayıda askeri yapı oluşturan Ze’ev Jabotinsky 1931’de Irgun’u (Etzel veya Haganah Bet de deniyor) kurar. 1944’te Irgun liderliğine Menahem Begin geçer. Begin Siyonist liderlerin İngiltere manda yönetimine karşı yumuşak davrandığını söyleyip taraftar bulur, Lehi örgütünü de yanına çeker. Irgun, Şubat 1944’te İngiliz Mandası Göçmenlik Dairesi’nin Kudüs, Tel Aviv, Hayfa birimlerini ve kentlerdeki vergi dairelerini, polis karakollarını bombalar, ölümler olur.
Irgun, 22 Temmuz 1946’da Kudüs’teki King David Oteli’ni (Davud Oteli) bombalar. İngiliz Manda yönetim merkezi, Filistin Sekreterliği, Filistin Askeri Karargahı, Ürdün-İngiliz askeri Karargahı’nın da olduğu otelde farklı uluslardan 91 kişi hayatını kaybeder.
Kudüs’te 9-10 Nisan 1948 gecesi Filistinlilerin yaşadığı Deyr Yassin köyünü basan Begin liderliğindeki Irgun ve Lehi (Stern) sivilleri tarar. 254 kişinin öldürüldüğü, öldürülenlerin bir kısmının kuyulara atıldığı tanık anlatımlarıyla kayıtlara geçer. Begin-Irgun Doktrini’nin sonucudur bu: Korkut, yıldır, öldür, umudu kır ki göç olsun. Nitekim Deyr Yasin katliamı sonrası çevre yerlere veya Arap ülkelerine göçler olur. Deyr Yasin göç fayının hareketlenmesinden dolayı Büyük Felaket anlamındaki Nakba’nın (Nekbe) kırılan öncü fayı olur.
Wanted ve Altalena vakası
İngiliz manda yönetimi King David Oteli katliamından dolayı Irgun liderlerinden Begin için de “Wanted” broşürleri çıkaracaktır. İngiliz istihbaratı başına ödül koyarken Begin sahte belgelerle, haham ya da doktor kılığıyla saklanır. Begin İngilizler tarafından “kötü şöhretli terör örgütünün lideri” olarak tanımlanır. İngiltere ordusu ve manda yönetimi çekilme yoluna girer. 14 Mayıs 1948’de İngiliz güçlerinden son kalan kafile Hayfa Limanı üstünden bölgeden ayrılır. 14 Mayıs 1948’de Tel-Aviv’de Yahudi Milli Konseyi toplanır, karşı çıkanlar olsa da David-Ben Gurion’un ısrarıyla İsrail devletinin kuruluşu ilan edilir. Gurion da 17 Mayıs 1948’de ilk başbakan olarak ilan edilir.
28 Mayıs 1948’de İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ilan edilecek, bu örgütler ordunun çekirdek kurucu kadroları olacaktır. Ordu, Irgun’dan da silahların orduya teslim etmesini ister. Müzakerelerde Irgun Begin ekibi otonom pozisyon, Irgun’a bağlı Kudüs Taburu’nun bazı silahları elinde tutması şartı koşar. Pazarlık gerilince Gurion, Fransa’dan yola çıkan Irgun silahlar ve kadrolarını taşıyacak Altalena gemisinin yola çıktığını öğrenir. Haziran 20 Haziran 1948’de İsrail’e, Kfar Vitkin Limanı’na yanaşır. Begin ile Gurion pazarlıkları sonuç vermeyince Begin gemiye çıkarken çatışma yaşanır. Gurion geminin havadan bombalanmasını istese de pilotlar reddeder. Gemi Tel Aviv’e yönelir. Burada da bazı İsrail askerleri ateş Yahudilerin birbirine ateş etmemesi gerektiğini söyleyip ateş açmayı reddeder. Ateş eden birlikler Altalena’nın yanmasına neden olur. Begin yaralılarla birlikte gemiyi terk eder. Irgun ile ordu arasında sahilde süren çatışmalar Tel Aviv sokaklarına da yayılır. Ordu da Irgun da kayıplar verir. İç savaşa dönüşmeden Begin-Irgun beyaz bayrak çeker ve tamamen orduya entegre olmayı kabul eder. Böylece Irgun, Lehi, Haganah 1948 Arap İsrail Savaşı’na orduyla birlikte katılır, Begin de bu ilk savaşta cephede yer alır.
FKÖ’nün çıkarılması, Sabra-Şatilla
Begin 1949’da ırkçı Herut (Özgürlük) Partisi’ni kurup ilk seçimlere katılıp yüzde 11,5 oyla 14 sandalye alınca siyasette de kök salar. Albert Einstein, Hannah Arendt gibi bilim insanları Herut’un ırkçı, ayrımcı olduğuna dair bildiri yayınlayacaktır. İngiliz hükümeti de Begin’e 1955’e kadar Birleşik Krallık’a giriş yasağı uygular.
Irgun, Harut kadroları Likud’un çekirdeğini oluşturacaktır. Begin ve Ariel Şaron 1973’te Likud Partisi’ni kurarken Begin başa geçer. Begin 21 Haziran 1977-10 Ekim 1983 arası da İsrail başbakanı olur.
Begin ve Savunma Bakanı Ariel Şaron 6 Haziran 1982’de Lübnan’ı işgal kararı verir.
Begin Doktrini, FKÖ’nün de Lübnan’dan çıkarılmasında da işletilir. ABD, Fransa, İtalya, İngiltere, İsrail ve FKÖ arasında yürütülen müzakereler sonucu 30 Ağustos 1982’de FKÖ Beyrut Limanı’ndan tahliye edilir. FKÖ karargahındakiler ve savaşçılar Tunus, Cezayir, Yemen gibi yerlere taşınır. Mülteci kampları savunmasız kalır. İşgali yöneten Ariel Şaron, Lübnan Silahlı Kuvvetleri Komutanı Elias Hobeyka liderliğindeki Falanjist güçlere aydınlatma ve kuşatma desteği verip 16 Eylül 1982’de Filistinlilerin kaldığı Beyrut’taki Sabra ile Şatilla Mülteci Kampı’nda binlerce kişinin hayatını kaybettiği katliama imza atar.
Begin, Deyr Yasin köyünde Filistinli sivillerin katledilmesini savunurken “Eğer Deyr Yasin zaferi olmasaydı, İsrail Devleti de olmazdı” diyecekti. (Sonia Sultanzada / Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü. 1948 Arap-İsrail Savaşı: Tarafların Askeri Gücü Üzerine Bir Araştırma /Yüksek Lisans Tezi / acikerisim.sakarya.edu.tr) Netanyahu da Gazze’ye bu minvalde bakıyor.
Theresa Helese, yaralı Netanyahu
Netanyahu’ya geçelim. Netanyahu, Begin gibi sivillerin katledilmesini umursamıyor. Genelde Begin posterinin önünde konuşan Netanyahu özel harekattan geliyor. 1967 Altı Gün ve 1973 Yom Kippur Savaşı’na katılır. İsrail Ordusu’nun Sayeret Matkal denen özel kuvvetlerinin komutanlığını yapar, Filistinlilerin Tel Aviv’e kaçırdığı uçağa yönelik İzotop Operasyonu’na katılır.
8 Mayıs 1972’de Sabena Havayolları’nın Brüksel’den kalkan 571 sefer sayılı Boeing-707 tipi uçağı Avusturya’nın başkenti Viyana’ya inip 25 yolcu daha alıp 94 yolcuyla Lod Havalimanı’na varmak için uçuşa geçer. Kendilerine Kara Eylül örgütü (Ürdün Karalı Hüseyin’in Eylül 1970 FKÖ’ye karşı yürüttüğü katliama, FKÖ’yü Lübnan’a sürmesine atıfla bu isim kullanılıyordu) üyesi diyen, Lübnan, İtalyan, İsrail pasaportlarıyla Beyrut, Roma, Frankfurt, Brüksel yolculuğu sonrası Brüksel’de uçağa binen 2’si kadın 4 kişi uçağı kaçırır. Bunlar Ali Taha Ebu Suneyne, Abed Al-Aziz Atrash, Theresa Helese (Hristiyan Arap. FKÖ kampında eğitim alır), Rima Tannous’tur. Uçağı Ben Gurion Havalimanı’na indirtirler. İstedikleri 315 Filistinlinin bırakılması, Filistin davasının gündemleşmesi, İsrail’in yaptıklarının fark edilmesidir. Mahkumlar getirilince uçağın kaldırılması planlanır. Anlaşmaya uyulduğu Filistinli mahkumların getirildiği söylenir. Ancak bindirilenler İzotop Operasyonu taktiği gereği mahkum elbiseli İsrailliler olur. Uçakta temiz hava alınsın diye acil çıkış kapısı açık tutulur. Karartılan havalimanında uçağın pilotu Reginald Levy, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz ordusundaki pilotluk deneyimiyle şifrelerle yerdeki güçleri yönlendirir, Netanyahu’nun ve Ehud Barak’ın içinde olduğu 16 kişilik Sayeret Matkal acil çıkış kapısını da kullanarak baskın yapar. Ali Taha Ebu Suneyne ve Abed Al-Aziz Atrash öldürülür. Yolculardan Miriam Anderson kaza kurşunuyla hayatını kaybeder. Netanyahu yaralanır. Theresa Helese (yaralanır) ve Rima Tannous yakalanır. İkisine de 220’şer yıl hapis verilir. Kasım 1983’te FKÖ ile esir takasında özgür kalırlar. Theresa Helese 28 Mart 2020’de Amman’da yaşamını yitirecekti.
Netanyahu İsrailli 3 gencin kaçırılıp öldürülmesi gerekçesiyle Hamas’a karşı Gazze’de Temmuz-Ağustos 2014’te de Koruyucu Hat Operasyonu yapacak, 2000’i aşkın sivil ve Hamaslı hayatını kaybedecekti.
Lahey ve Gazze’nin yarını
2023’te Netanyahu yine Gazze’yi hedef aldı. Özcesi 1996’dan beri aralıklarla 6 kez başbakanlık yapıp ülkenin en uzun süre koltukta kalan ismi olan Netanyahu, Gazze stratejisini Begin’in stratejisi üzerine kurmuş görünüyor. Netanyahu günün sonunda Deyr Yasin ile Lübnan-FKÖ, Sabra-Şatilla stratejisini Gazze’ye uygulamak istiyor. Gazze savaşını BM’nin de işaret ettiği 1967 Savaşı öncesi sınırlarda Filistin devleti kurma umudunu kırmak, Filistinlileri göçe zorlamak, Hamas’ı Gazze’den sürmek, Filistin’i Batı Şeria’ya hapsetmenin aracı olarak görüyor.
Demeçler İsrail’in 100 yıl sonrasını, asırları tasarladığına işaret. Bu süre içinde İran, Arap ülkeleri, Türkiye gibi yerlerde DAİŞ, Taliban, Hamas, El Nusra gibi ideolojilerin iktidarlaşmasının, nükleer güce sahip olmasının bölgeyi altüst edip Musevilere Ortadoğu’da yaşam alanı, hayat hakkı tanımayacağı saikiyle hareket ediyor. Bölgede petrol bittiğinde iklim krizi gıda, su sorunlarını derinleştirdiğinde göç dalgaları oluşursa devletlerin İsrail’e yönelebileceği endişesi yaşıyor.
ABD Başkanı Biden, Gazze’yi Batı Şeria otoritesinin yönetmesini açıkça ilan etse de Netanyahu bilakis boşaltıp ilhaka güdümlü.
Hamas’ın beklediği yeni cephe açılsaydı, savaşın seyri değişirdi. Ancak açılmadı; Arap Birliği, İran, Türkiye sadece propaganda yaptı. Mahmud Abbas yönetimi de cephe açmazken batı hükümetlerini etkileyen İsrail karşıtı kitlesel protestolar da eridi.
İsrail’le ticaretin dahi kesilememesi cesareti arttırdı. Haaretz gazetesi İncirlik Üssü-Kıbrıs Ağrotur Üssü üzerinden İsrail’e uçaklarla silah sevki olduğunu yazdı. Türkiye’den gemiler çelik-çimento vb taşıdı. Türkiye hava sahası İsrail’e açık tutan, ABD üslerini kapatmayan Erdoğan, başka ülkelerden somut adım istedi. Öyle ki TÜİK’e göre AKP döneminde Türkiye ile İsrail arası ticaret hacmi 2002 yılında 1,41 milyar dolarken 2022’de 8,91 milyar dolara çıkmış, yani 20 senede yüzde 532 artmış. İsrail’in çelik ithal ettiği ülkeler arasında Türkiye birinci sırada. Yani İsrail pazarının yüzde 65’ini çeliği Türkiye’den. Askeri sanayi ve inşaat için çelik önemli. 19 Eylül 2022’de İsrail’de görüşmeler yapan Türkiye Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Aslan “2022 yılı ilk 7 ayında ise Türkiye’nin İsrail’e çelik ihracatı değer bazında 2021’in aynı dönemine göre yüzde 39 artış ile 951 milyon dolar, miktarda ise yüzde 10 artış ile 1,1 milyon ton olarak gerçekleştirildi” demişti. (AA/19.9.2022) İsrail ordusunun kullandığı uçaklar, tanklar, zırhlı araçlar, jeneratör sistemi için petrol de çok önemli.
Öyle ki Türkiye’den İsrail ordusuna giden termal içliklerin askerlerce TIR’lardan indirilmesinin görüntüleri 3 Aralık 2023’te İsrailli kanallarda yayınlandı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, hemen aynı gün Twiterdan bir açıklama yaparken “görüntülerin güncel olmadığı” ibaresi dikkat çekti. Yani 7 Ekim 2023’te başlayan harekattan önce de gönderilse Gazze’ye 2014’te Koruyucu Hat Operasyonu yapmış bir Netanyahu yönetimi söz konusuydu.
İsrail’in petrol ithalatında Azerbaycan’ın payı yaklaşık yüzde 40. BTC botu hattıyla Azerbaycan’dan Adana-Ceyhan’a gelen petrolün İsrail’e ihracının sürmesi savaş boyunca Ankara’da muhalefet partileri tarafından gündeme getirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’i Lahey Adalet Divanı gibi uluslararası mahkemelerde yargılatacağını söylemesi de sonuç doğurmaz. Lahey çıkışı seçim tribünlerine hamaset nutukları serpmekten ibaret. Çünkü Rusya’nın BMGK rafında beklettiği Türkiye-DAİŞ dosyası var. AKP’nin Roboski, Suriye, Rojava, Irak, Libya, Dağlık Karabağ dosyaları, Etiyopya ve Ukrayna gibi ülkelere gönderilen SİHA dosyaları frenleyici. Putin de Lahey kilidi açmaz; Çeçenistan, 2016-Halep, Kırım, Ukrayna dosyası var. İran, Mısır, ABD, Suudi dosyaları katmerli. Yani suçlu suçlunun merdivenini itmez.
Sonuç itibariyle İsrail’in sahada avantajlı konuma geçmesi hevesi arttırdı. Demir Kılıçlar Harekatı başlattıktan sonra her fırsatta Hamas’ı yok etmeyi hedeflediklerini dile getiren Netanyahu, 1967 sınırlarında devlet umudunu kırmak için Gazze’yi insansızlaştırma amacında. Gazze’yi ilhak edip deniz yönünü garantiye almak, Akdeniz’deki doğalgaz pazarını ve deniz ticaret yolunu tek yönetmek hedef. Gidişat yerlerinden olan sivillerin dış tepkileri göğüslemek için bir süre Mısır sınırındaki Refah kentinde tutulacağını, Gazze’nin zamanla Kırım gibi ilhak edileceğini gösteriyor. İsrail, İhvan-ı Müslimin damarına dayanan Hamas’ı ise yok edemez. Gazze’den çıkan Hamas ise program-strateji değişikliğine gidebilir. Barış ise halklarının birbirini eşit olarak kabullenmesinde.