Devrimcilerin söz ve eylemleri, öz ve biçimleri de bir olur. Devrimci dediğini yapan, yaptığına inanandır. Özü başka, biçimi devrimci olanın devrimcilikle alakası olamaz
Şerzan Özgür
Bütünlüklü baktığımızda faşist rejimin oldukça sıkışmış bir durumda olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Kürt halkına ve özgürlük hareketine karşı sürdürdüğü saldırılar Türkiye’yi deyim yerindeyse çökertti. Dünyada ve bölgede derin bir çıkmaza soktu. Gelinen aşamada Kürt halkının haklı davasının savaşla, inkar ve imha siyasetiyle tasfiye edilemeyeceğini bütün dünya görmüştür.
Kürdistan özgürlük hareketi, büyük bedeller ödeyerek Kürt halkını adeta küllerinden yarattı. Hiçbir siyasal-askeri gücün başaramadığını başardı. Sadece ölüm uykusuna yatırılmış bir halkı uyandırmadı. Aynı zamanda onu güçlü bir ideolojik ve örgütsel güç haline getirdi. Elbette, tehlikeler her zaman için vardır. Sonuna kadar Kürt soykırımında ısrar edilecektir. Fakat ne koşullar eski koşullar, ne de Kürtler eski Kürtlerdir. Bu nedenle herkes artık buna göre kendini konumlandırıp rolünü oynamalıdır.
Bu süreçte gençlik ne yapmalı, nereden başlamalı? Bu sorular sorulması ve doğru cevaplanması gereken sorular olmaktadır. Bu devrimdeki yerimiz nedir, bize nasıl bir rol düşüyor, bilmeliyiz. Tüm bu soruların cevabını bulmak için biraz geçmişe bakmak lazım. Mücadele değerlerimiz nelerdir, bilmek gerekiyor. Bize unutturulmak istenen gerçekler nelerdir, bilmek ve sürekli akılda tutmak lazım. Devrimcilik nedir, nasıl yapılır? Gençliğin tarzı ve üslubu nasıl olmalıdır, bunlar her zaman için sıcak tutulması gereken tartışmalardır. Bu tartışmaların olmadığı yerde mücadele zayıflar ve zamanla aşınma gelişir.
Devrimci bir hareketiz. O zaman düşüncemiz, tarzımız ve üslubumuz da ona göre olmalıdır. Bu konuda eksikliklerimiz oluyor. Elbette, yoğun bir ideolojik baskı ve saldırı altında yaşıyoruz. Hatta bilinçlenmek ve örgütlenmek için imkanlarımız da kısıtlı olabilir. Yürütülen özel savaşın amacı da budur zaten. Bizi biz yapan değerlerimizi unutturmak, onlara olan bağlılığımızı zayıflatmaktır. Yani her konuda bizi etkileyip bizi özümüzden koparmaktır. O nedenle bizim için bunlar gerekçe olamaz. Devrimcilik her koşul altında kendine yetmeyi gerektirir. İmkansızlığın olduğu yerde imkan yaratır. Bizim ölçülerimiz olan Haki Karer ve Mazlum Doğan’lar böyleydiler. Bunları bilmek gerekiyor.
Devrim, yüksek ideolojik bilinç ve etkili eylem gücüyle olur. Devrimi siyasetçiler veya şu bu örgütlenmeler değil, devrimciler yapar. Kimdir o zaman devrimci, nasıl yaşar ve mücadele eder? Devrimcilik her şeyden önce bir kendinden verme, kendini halkın hak ve özgürlük istemlerine adama işidir. Devrimci şikayet eden değil, çözüm üretendir. Karamsar olan değil, kendini umut haline getirendir. Sinmiş olan değil, devrim için moral ve coşkuyla çalışandır. Korkunun üstüne cesaretle yürüyendir. Sonuna kadar direnen, ser verip sır vermeyendir. Fikri büyük, yüreği devrim heyecanıyla çarpandır. Bu nedenle devrimcilik sözle yapılmaz. Devrimcilerin söz ve eylemleri, öz ve biçimleri de bir olur. Devrimci dediğini yapan, yaptığına inanandır. Özü başka, biçimi devrimci olanın devrimcilikle alakası olamaz.
Bu temelde süreci takip edip anlamaya çalışırken kendimizi de sürekli gözden geçirmeliyiz. Bunu yapabildikçe mücadeledeki yerimizi de belirler ve rolümüzü de oynayabiliriz. Bunları yaptıkça hiçbir güç büyük özgürlük yürüyüşümüze engel olamayacak, mutlaka başaracağız.