Devrimci aydın gençlik, halkın politik aklı ve özgürlük için çarpan yüreğidir. Toplumdan ayrı değil, toplumun içindedir. Halkın her sorununu kendi sorunu olarak görüp çözmek için tutkuyla çalışır. Büyük umudun ve sarsılmaz iradenin sembolüdür
Gençliğin Sözü
Aydın olmak, sadece yüksek bilinç sahibi olmayı değil, aynı oranda duyarlı olmayı ifade ediyor. Bilinç ile duyarlılık zaten birbiriyle bağlantılı durumlardır. Bilinçlenmek, doğal olarak insana sorumluluk yüklüyor. Bu, aynı zamanda belli bir bilinç düzeyi ve sorumluluk duygusu olan herkes için geçerli bir durumdur. Aydın insanın farkı, sahip olduğu bilgi birikim ve değerlendirme gücü itibariyle toplum ortalamasının üstünde bir konuma sahip olmasıdır. Bu da aydın bireyi topluma karşı herkesten çok sorumlu kılmaktadır. Bu nedenle, topluma karşı duyarlı olmak, kendini toplumun hizmetine sınırsız olarak yatırmak aydın olmanın temel bir gereğidir. Bu durum aydın gençlik için de geçerlidir.
Gençlik, özelde aydın gençlik bugün içinde bulunduğu durum üzerinde durmalıdır. Her şeyi faşizmin saldırılarıyla izah etmemeliyiz. Faşizm bizim yetersizliklerimiz için bir gerekçe olamaz. Tam tersine, faşizmin olması gençlik için en büyük mücadele gerekçesidir. Ve mücadelemizin en az faşist saldırıları aşacak bir düzeyde olması gerekiyor. Öyle faşizm olduğu için mücadelemiz zayıftır ve bu normaldir dememek gerekiyor. ‘68 kuşağı’ hareketi, bir aydın gençlik hareketi olarak doğdu ve dünya çapında büyük gelişmelere yol açtı. Büyük bir rol oynadığı gibi, bizlere derslerle dolu büyük bir miras da bıraktı. Açıp incelemek, üzerine tartışıp sonuçlar çıkarmak lazım. Kürdistan özgürlük hareketi de bir aydın gençlik hareketi olarak kuruldu. Bir grup aydın gencin inisiyatif alarak kurduğu hareket elli yıldır amansız bir mücadele veriyor ve bugün büyük bir devrime öncülük yapıyor. Açıp bakmak, bakıp tecrübe almak gerekiyor.
Üniversite gençliğinin kendi eğitim ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi kapsamında yaptığı eylemler yerinde olsa da eksik ve sınırlı kalıyor. Elbette, atanmış rektörlere karşı eylem yapmak, özgür ve özerk üniversiteler talep etmek anlamlıdır. Hatta barınma sorunları ve yapılan yemekhane zamlarına karşı da direnmek gerekiyor. Fakat esas olan toplumun sorunları ve halkın talepleri olmalıdır. Kuşkusuz her eylem değerlidir. Halkın sorunlarını kampüslere taşımak, tartıştırmak ve yeni eylem biçimlerini örgütlemek de o denli hayatidir. Tıpkı tarihte olduğu gibi bugün de kampüsleri devrimci direnişin kaleleri haline getirebiliriz. Üniversite gençliği daha cesur adımlar atabilir, inisiyatif geliştirip harekete geçebilir. Bu anlamda kendi gücüne güvenmelidir, isterse eğer başaramayacağı bir görev yoktur.
Bu anlamda, devrimci aydın gençlik, halkın politik aklı ve özgürlük için çarpan yüreğidir. Toplumdan ayrı değil, toplumun içindedir. Halkın her sorununu kendi sorunu olarak görüp çözmek için tutkuyla çalışır. Büyük umudun ve sarsılmaz iradenin sembolüdür. Yüksek inisiyatif ve karar gücüdür. Tek cümleyle söylersek; devrimci sözün eri ve eylemcisidir. Haki Karer, Kemal Pir ve Mazlum Doğan’lar böyleydi çünkü; Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’lar böyleydi. Unutmamak lazım ki, yaşam ve mücadele ölçülerimiz bu önder şehitlerimizin yaşam ve mücadele ölçüleridir. Ve devrimci görevlerimizin başarısının temel yolu da onlar gibi yaşamak ve onlar gibi mücadele etmektir.
Yine unutulmamalıdır ki herhangi bir süreçten geçmiyoruz. Biz, Kürt halkının varlık ve özgürlük iradesinin ortadan kaldırılmak istendiği, Türkiye toplumunun geri dönülmez bir çıkmaza sokulup çürütülmeye çalışıldığı zorlu ve kritik bir süreçten geçiyoruz. Herkes kendine bu temelde bakmalı ve geldiğimiz bu tarihsel dönemeçte sorumluluğunun gereğini yapmalıdır.