Tek bir telefon yetti ona… Daha doğrusu, belki de şöyle söylemeli: Bir telefon artı katliam alanlarında geçmiş bir çocukluğun acılı hatıraları! Raşid Meklufi’den söz ediyoruz, St. Etienne’nin o müthiş “kara ayaklı” futbolcusundan…
O gün, yaşamının en ciddi kararını verdiğinde henüz 21 yaşında gencecik bir adamdı. Gençti ama şöhretinin de zirvesindeydi.
12 Ağustos 1936’da Fransız sömürgecilerinin işgali altındaki Cezayir’in Setif şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaşlardan beri futbolcu olmayı kafasına koymuş olmalıydı ki, hızla parladı ve henüz 18 yaşındayken, 1954’te Fransa’ya gelerek St. Etienne’de forma giymeyi başladı. 20 yaşındayken ise kariyerini yapmıştı bile. Güçlü ve zeki bir futbolcuydu ve kısa sürede tribünlerin sevgilisi haline gelmişti.
Ama hoş anılar değildi zihnindekiler. 1945’teki korkunç Setif Katliamını bizzat yaşamıştı. 8 Mayıs 1945’te Fransızlar, II. Dünya Savaşının bitmesini kutlayarak bağımsızlık isteyen 45 bin Cezayirliyi katletmişti. Çok sonraları Nicolas Sarkozy, “Fransa tarihinde soykırım yapmamıştır; Fransa insan haklarını icat eden ülkedir” gibi ucuz laflar etse de yalnızca Setif değil, bütün Cezayir’de yapılanlar tam bir soykırımdı.
Bu arada, Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN), sömürgecilere karşı silahlı kurtuluş savaşına başlamıştı. Başlangıçta FLN, futbolu pek önemsememişti ama sonra durum değişti. 1958’de ‘Cezayir davası’nı duyurmak isteyen FLN, özellikle Fransa’da oynayan Cezayirli futbolculara bir milli takım kurma çağrısı yaptı. Bu arada, 21 yaşındaki Mekloufi, daha bir yıl önce Fransa Ordu Milli takımı ile Dünya Şampiyonu olmuş ve 58 Dünya Kupası’na katılacak Fransa Milli takımı kadrosuna da çağrılmıştı. General De Gaulle Mekloufi’ye, ‘Fransa sizsiniz’ demişti.
“ELN’nin çağrısını kabul ederken hiç tereddüt etmedim” diyecekti sonradan Meklufi, çünkü Meklufi Fransa filan değildi, o Cezayir’di, Cezayirliydi. Birkaç futbolcu kabul etmedi teklifi ama Meklufi ile 9 arkadaşı Nisan 1958’de gizlice Fransa’dan önce İsviçre’ye, sonra da Tunus’a geçtiler ve hepsi de kariyerlerinin doruğunda olan bu gençler, tarihte bir ilki yarattılar: Devleti olmayan bir milli takım! Ailelerini bile Fransa’da bırakarak gelen bu insanların Fransa’daki futbol hayatları da bitmişti ama önlerinde yeni bir hayat vardı. “Fransa’dan ayrılırken doğrusu siyasi olarak çok da bilinçli değildim’ diyecekti yıllar sonra, “FLN’ye katıldıktan sonra tam olarak ne yaptığımızı anladım.”
FLN milli takımı Tunus’a vardıktan sonra bir basın açıklamasıyla kurulduğunu ilan etti. Sonraki 4 yıl boyunca 32 futbolcudan oluşan kadrolarıyla 80’in üzerinde özel maç yaptılar. Her gittikleri ülkede Cezayir bayrağını, Cezayir marşını ve bağımsızlık davasını duyurdular ve her maç Cezayir’in tanınması anlamına geldi. FIFA tanımıyordu onları ve maç yapan her ülke tehdit ediliyordu ama başta sosyalist ülkeler olmak üzere birçok bağımsız ülke bunu takmadı. Belgrad’da Tito ile de tanıştılar, Vietnam’da Ho Chi Minh ile kahvaltı da yaptılar. Şimdilerde İslamcıların öve öve bitiremediği Menderes Türkiyesi ise Amerikalı efendilerini kızdırmayı göze alamamıştı!
Tunus’ta mütevazı bir yaşamları vardı; ayda 50 Tunus dinarı maaş alıyorlardı ama halkın desteği müthiş oldu. Büyük şöhretleri geride bırakmış ama halkın sevgilisi olmuşlardı. “Bu, dünyanın bütün altınlarına değerdi” diyordu Meklufi.
Ancak çok sonraları, 1962’de Cezayir bağımsızlığına kavuştuğunda, Mekloufi tekrar Fransa’ya döndü ve profesyonel futbol kariyerine devam etti. Önce İsviçre’de Servette Geneva takımında birkaç ay oynadıktan sonra, Saint-Etienne’ye kavuştu. Taraftar ona biraz kızgındı ama sonra düzeldi her şey. Altı yıl boyunca orada kaldı ve 87 gol atıp şampiyonluk da kazandıktan sonra 1968’de ayrıldı.
Daha sonra ise Cezayir Milli Takımının teknik direktörlüğünü yaptı. Meraklıları bilecektir, 1982 Dünya Kupası finallerinde şikeli bir ortamda haksızlığa uğrayarak elenen Cezayir Milli Takımı’nın başında Meklufi vardı.
“Futbol sadece futbol değildir” denir ya hani; sanırım kastedilen tam da bu olmalı. 1962’deki referandumda 6 milyon kişi bağımsızlıktan yana oy kullanırken sadece ve sadece 16 bin kişi bağımsızlığa karşı oy kullanmışsa eğer, bu büyük zaferde, ELN’nin kahramanca savaşının yanında Meklufi gibi sembollerin önemini nasıl inkâr edebiliriz?
“Hiç pişman olmadım” dedi yıllar sonra Meklufi, “Setif’te doğdum ve gördüklerim bana yetti.” Bu yüzden işte De Gaulle’nin iltifatı işe yaramadı. Meklufi, Fransız değil, Cezayirliydi çünkü…
Arif Mostarlı