Suriye’de, belli başlı bütün dünya devletleri ve güçleri şöyle ya da böyle savaşın içinde ya da savaşla ilgili. Duruma, 3. dünya savaşının bir sahası ve safhası tespitiyle yaklaşılsın ya da yaklaşılmasın, mevcut realite ortamı bakımından, savaşın dünyasal etki karakteri sabit.
Ve küresel emperyalizmin sistem krizinin/sistemik krizinin kesintisizlik ve çözümsüzlük evresi içinde bulunduğu koşullar altında, savaşların da kesintisizlik eğilimi kazandığını da görmekteyiz. Küresel sistem, bizatihi kendi içsel çelişkilerinin ürünü olan ve çöküşünün zeminini hazırlayan önlenemez ve kesintisiz ekonomik, siyasal, toplumsal ve ideolojik kriz dinamiklerine karşı, kendini, kesintisiz savaşların alt yapılarını örgütleyerek savunma yolunda ilerliyor.
Ortadoğu, karar verici küresel sistem güçlerinin bu çözümsüzlük girdabı içinde dönüp durdukları savaş bölgelerinin başında geliyor. Suriye de, savaşla hesaplaştıkları ve çözüm aradıkları zincirin bir halkası. 2011 iç savaşında bu yana eski Suriye, geçmişin sularında batmaya başlamıştı. 2015’le birlikte savaşa evrilen hesaplaşma, eski Suriye’yi geçmişe ait bir gömüt haline getirmiş bulunuyor.
Peki ya, yeni Suriye? O, var olacak mı? Plana bakılırsa öyle. Savaşın hesaplaşmaları için de o da var. Cenevre “tersanesinde” Ortadoğu’nun fırtınalısuları üzerinde yüzdürülecek yeni Suriye gemisi inşa edilmek isteniyor. Lakin, Suriye’de sular durulmaktan çok uzak. Ortada “anlaşmalar”dan, “mutabakat”lardan bol bir şey yok ama ufukta çözüm diye bir şeyin göründüğü de yok ve olmayacak. Dolayısıyla, Suriye üzerinden süren hesaplaşma, savaşı yönetme ve yönlendirme kapasitesine sahip belirleyici güçler bakımından belirli koşullar altında hangi biçimde sonuçlanırsa sonuçlansın, savaşın bir sonraki aşamasının koşullarının hazırlığı anlamına gelecektir.
Birkaç nedenle böyle.
Birincisi; ortaya çıkacak “yeni Suriye”, onun esaslarını yapılandıran belirleyici güçlerin küresel kriz içindeki stratejik çıkar ve konumları nedeniyle, ancak, cephesi giderek genişleyecek yeni bir savaşın sahası, aparatı ve tahkimat gücü olarak misyonlandırılmak istenecektir. Emperyalist hesaplaşmanın sonucu olarak güdümlenen bir “barış”tan demokratik çözüm rejimi değil, küresel güçlerin himayeci sömürgeciliğine/mandacılığına bağlanmış bölgesel egemenlik aparatı çıkar. Başka türlüsü düşünülemez.
İkincisi; yeni Suriye’nin bizatihi kendisi, savaşın gelişimi içinde eski Suriye’den çok daha fazla ve ağır siyasal ve toplumsal iç kriz/ iç savaş dinamiği yaratmış ve biriktirmiş olarak varlık kazanacaktır.
Örneğin, cihatçı İslamcılığın askeri olarak kontrol altına alınması ya da tasfiye edilmesi, bu ideolojik-politik damarın yeni Suriye’nin toplumsal dokusunun derinliklerine sızmış olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Keza DAİŞ’in şefi Bağdadi’nin öldürülmüş olması da öyle. İşine gelenin kullanabileceği cihatçı çete bolluğu ve ruhu, Suriye’nin dibine yerleştirilmiş zaman ayarlı bombalardan farksız artık.
Ama esasen, savaşın gelişim seyri ve dolayısıyla askeri sonuçları üzerinde tartışmasız bir rol oynamış Rojava devrim güçlerinin siyasi iradelerini ve demokratik taleplerini hesap dışı bırakma dayatmaları ve “anlaşmaları”yla varılacak yerde “yeni Suriye”yi huzurdan başka her şey bekler. Pabuç öyle ucuz değil. Devrimin ruhu ve bedeni, kök saldı bir kere Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında ve halkların bağrında. Köhnemiş BAAS kafası ve Esad rejimi aklını başına almazsa, devrimin er geç hakkını almasını bilecek dirayetinin olduğunu yaşayarak ve bedelini ödeyerek görecektir.
Suriye’deki savaşın dünyasal karakteri, küresel emperyalist sistemin çözümsüzlüğüyle başlayıp biten bir tabloyu yansıtmıyor elbet. Savaşın tablosunda çok devlet ve güç var ama, gerçekte “iki ayrı dünya” karşı karşıya. Gerçekte, küresel emperyalist sistemin parçası olan devletler ve güçlerin topu birden, tek bir “karşı dünyaya” savaş açmış durumda. Rojava’da temsil edilen devrimin dünyasına, ezilenlerin adalet, özgürlük ve sosyalizm dünyasına topu birden düşman. Onun kendini var ediş hakkını, direnişçiliğini boğmak ve yok etmek istiyorlar. Onun ideallerinin, amaçlarının ve çözüm perspektiflerinin ezilenlerin dünyasında yayılmasına, benimsenmesine ve yol olmasına düşmanlar.
Ama devrim hakkını er ya da geç mutlaka alacak, Suriye’de, Ortadoğu’da ve dünyada. Çünkü dünya biziz, biz büyük insanlığız. Gelecek, bizim “dünyamız”la kurulacak, çözüm böyle bulunacak. Bunu biliyoruz ve bundan eminiz. Çünkü, şimdi Rojava her yerde, dünya Rojava için ayakta.