Yaşamlarımızın bu kadar tehdit altında olduğu ve birbirine bağlı olduğu bu zaman aralığında mahkemelerin kadınları hedef alan kararları karşısında, toplumsal cinsiyet temelli adalet mücadelesinde kadın mahkemeleri neden bir başlangıç olmasın?
Çiğdem Kılıçgün Uçar*
Mevcut ülke atmosferinde öne çıkan ana başlık bir değişim talebi. Salt bir iktidar değişimini değil, iktidar olunan tüm mekanizmaların da bu değişikliği içermesi talebi. Uzunca bir süredir yönetim biçiminden ekonomik düzenlemeye, toplumla ilişkilerden hukuk sistemine kadar devlet ve toplum arasında ciddi bir uçurumun oluştuğu aşikâr. Bu kapsamda adalet başlığı bu uçurumların en derinleşeni olarak karşımızda duruyor.
Kadınların adalet talebini yükseltirken karşı durdukları erkek adalet, özellikle kadına yönelik şiddet ve cinayet davalarında iktidarın, devletin referanslarını ve dayanaklarını ifşa etmekle birlikte nasıl yol alınması gerektiği konusunda da acil bir değişime işaret ediyor. En son Pınar Gültekin davasında mahkeme, bu kapsamda ele alınması gereken bir karara imza attı. Gazeteci Hicran Urun’un konu ile ilgili haberinde (1) yer alan bilgiler; Aktütün’den Muğla’ya bir savaş, şiddet ve cinayet ilişkisini çok iyi anlatıyor. Savaşın yarattığı tüm etmenlerin kadınların yaşamları üzerinde nasıl bir tehdide dönüştüğünü ve yine mahkemelerin kadın davalarında aldıkları kararların nasıl savaş ve şiddetten beslendiğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ne kadar güçlü bir referans olduğunu gayet net anlatıyor. Bu davada uygulanan ‘tahrik’ indirimi bir tercih ve aslında tarihsel olarak uzun vadeli bir tercih. Erkek egemenliğinin, bugünün inşasında savaşı, şiddeti, tacizi, cinayeti kadınların mücadelesi ve örgütlenmesi karşısında nasıl kullandığını ve kullanacağını anlatan bir tercih. Ve aslında erkek adaletin, erkek-devletin resmi. Toplumun ve özelde de kadınların yaşadığı şiddeti olağanlaştıran bir tercih. İpek Er davasında da karşımıza çıkan özel savaş gerçekliği, Kürt özgürlük mücadelesini ve kadın özgürlüğünü hedef alan bir hukuk garabetiydi.
Peki bu kararlar karşısında toplumun ve kadınların adalet bilgisi ve tecrübesi bu kararları kabul ediyor mu, meşru buluyor mu? Elbette ki bulmuyor. Bu tür kararların toplumdaki, kadınlardaki karşılığı, devletin hukuk sistemi aracılığı ile aklanan, ödüllendirilen bütün erkeklerin gerçekten suçlu olduğu ve mahkemede olmuyorsa diğer yaşam alanlarında bunun yüksek seslerle ifade edilmesi, suçun ve suçluların devlet resmiyetinde aklansa bile, kadın mücadelesinde ve toplumsal yaşamda mahkum edilmesidir. Yani resmi mahkeme kararına karşı kadın özgürlük mücadelesini, onun kazanımlarını esas alan ve bunu toplumla buluşturabilen bir zeminin bu kararlar karşısında direnmesi ve örgütlenmesi… Tam da burada bu aklın ve kadın direnişinin hukuki süreçlerde ve adalet yolculuğunda yaşamsal kılınması için yeni mekanizmalar, formlar tartışmak gerekiyor. Örneğin kadın mahkemeleri…
Hafıza Merkezi’nden Özlem Kaya ve Özgür Sevgi Göral’ın hazırladığı “Barışı Aramak, Hukuku Dönüştürmek: Kadın Mahkemeleri Örneği” isimli rapor (2), kadınların gerçek adalet talebi ile başlattıkları süreçleri ve sonuçlarını çok özenli ve detaylı bir şekilde anlatıyor. Özellikle savaş döneminde ve sonrasında yaşananların kadınları nasıl etkilediğini, kadınların beyanları ve katılımları ile ele almayı hedefleyen kadın mahkemeleri erkek- devlet şiddeti karşısında çok ciddi bir direniş ve mücadele mekanizmasını tarifliyor.
Vietnam savaşı sonrası kurulan halk mahkemesinin ve kadın mahkemelerinin devletleşen, erkek egemenliğini besleyen, ayrımcı yasalarla toplumu güçsüzleştiren hukuk sistemine karşı gerçek adaleti ve onun imkanlarını işaret eden ve zorlayan bir zeminin öncülleri olduğunu söyleyebiliriz.
4/8 Mart 1976 tarihlerinde Brüksel’de toplanan ilk kadın mahkemesi, (Kadınlara Yönelik Suçlar İçin Uluslararası Mahkeme) 40 ülkeden 2000’den fazla kadının katılımıyla gerçekleşmiş ve mahkeme formatından çok bir konferans niteliğinde geçmiştir. Yargılama amacı ile hareket etmeyen kadın mahkemesi özellikle devletin kadınlara karşı yapmış olduğu tüm ayrımcı yasaları eleştirip hukuktaki erkek egemen tanımları reddederek, yargıçlarının da kendileri olduğu bir süreç işletiliyor. Yaklaşık olarak 40’ın üzerinde gerçekleşen kadın mahkemeleri, dünya kadın mahkemeleri deneyimi esas olarak adalete feminist yaklaşımın tartışmalarını yürütüp imkanlarını zorlayan bir sürece dönüşüyor.
Ceza yargılamalarına bir alternatif olmaktan çok, hukuk sisteminin karşıla(ya)madığı ihtiyaçları görünür kılmak, farklı adalet yaklaşımları için itici güç olmak, toplumsal cinsiyet ilişkilerini dönüştürmeyi hedefleyen yeni yasal düzenlemeler önermek esas alınmıştır.
Bu bağlamda kadınların hakikat ve adalet talepleri doğrultusunda yürütmüş oldukları gayri resmi süreçler, özellikle Kolombiya, Eski Yugoslavya ülkeleri ve Japonya’da kurulan kadın mahkemeleri savaş ve adalet bağlamı ile kadına yönelik suçların uluslararası hukukta kabul görmesi açısından önemli kazanımlara vesile olmuştur.
Tüm bu deneyimler ve süreçler bütün kadınların kazanımına tekabül etmekle birlikte daha fazla güçlendirmeye, yaygınlaştırmaya ihtiyaç duyduğu önemli bir gerçeklik. Adalete güvensizliğin bu kadar öne çıktığı ve erkek adaletin hakikat olarak sunulmaya çalışıldığı bu süreçte, mahkemeler yerine kamuoyuna seslenen ifşalar, kadın cinayetleri ve davalarında güçlenen kadın dayanışmaları, dava takip süreçlerindeki istikrar, adli makamlara yapılan itirazlar, güçlenen kadın örgütlenmesi vb birçok başlık kadın mahkemesinin yapı taşları olarak okunabilir. Mekansal yapısından, katılımcılarına, işleyiş biçiminden içeriğine kadar kadınların belirleyici olduğu bir kadın mahkemesi uzun soluklu kadın mücadelesinin ortaklaştığı bir durak olabilir. Yaşamlarımızın bu kadar tehdit altında olduğu ve birbirine bağlı olduğu bu zaman aralığında mahkemelerin kadınları hedef alan kararları karşısında, toplumsal cinsiyet temelli adalet mücadelesinde kadın mahkemeleri neden bir başlangıç olmasın?
1)https://kadineki.com/detay/pinar-gultekin-davasi-ve-aktutun-baskini/
2)https://hakikatadalethafiza.org/kaynak/barisi-aramak-hukuku-donusturmek-kadin-mahkemeleri-ornegi/
*HDK Kadın Meclisi