Kürt siyasetçilerin 11 yıl önce elleri kelepçeli olarak servis edilen fotoğraflarını değerlendiren Avukat Aktar, mahkemelerin İstiklal Mahkemeleri’nden farkı olmadığını ve yargıçların kendilerini asker olarak gördüğünü vurguladı
Kürt sorununa dair sürdürülen çözümsüzlük politikaları ile AKP iktidarı tarafından hedef alınan Kürt siyasetçilerden sonuncusu daha önce milletvekilliği düşürülen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Genel Başkanı Leyla Güven oldu. Yürüttüğü siyasi faaliyetler nedeniyle yargılandığı davada 22 yıl 6 ay hapis cezası verilen Güven, tutuklanarak bir kez daha cezaevine konuldu.
Güven’in tutuklanması, 24 Aralık 2009 tarihinde gözaltına alınan Kürt siyasetçiler, belediye başkanları ve insan hakları savunucularının elleri kelepçelenmiş olarak tek sıra halinde çekilip, servis edilen fotoğrafı hatırlattı. Hafızalara kazınan o fotoğrafta yer alan isimlerden biri dönemin Viranşehir Belediye Başkanı olan Leyla Güven’di.
O dönem gözaltına alınıp tutuklananlardan bazılarının avukatlığını yapan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar, hafızalara kazınan o fotoğrafa ve o günden bugüne Kürt siyasetçilerine dönük ‘sopa’ olarak kullanılmaktan geri durulmayan yargıyı Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Görüntüyle Kürtlere mesaj verildi
Kürt siyasetçilerin gözaltına alındıktan bir gün sonra adliyeye sevk edildiğini belirten Aktar, hemen akabinde ise kentteki bazı basın mensuplarına haber verilerek çekilen fotoğraf ve görüntülerin bilinçli olarak servis edildiğini anlattı. Servis edilen fotoğraf ile Kürtlere mesaj verildiğini ifade eden Aktar, “Kürde şu söyleniyor: Sizin varacağınız hedef bu kelepçelerdir. Size hapis görünüyor. Ya biat ederseniz ya da bu resimdeki gibi olursunuz. Kürtlere, söylenmek istenen aslında buydu” dedi.
İttihat Terakki zihniyeti
Devletin Kürt sorununa dair kodlarının dünden bugüne değişmediğini de vurgulayan Aktar, “Devlet hep aynı kodlarla hareket ediyor. İttihat ve Terakki zihniyeti hiç değişmedi. Kürtler, egemenliğin paylaşımını istediğinde devlet ret ediyor. Devlet, bu talebin ortada kaldırılması için de en sert biçimde müdahale ederek, bu fikri ortadan kaldırmaya çalışır” ifadelerini kullandı. “Devlet, bugün Kürt yoktur demiyor ama o bu durumu sürekli bir şekilde kafamıza nakşedecek uygulamalar ile karşı karşıyayız” diyen Aktar, bu tür uygulamalar ile Kürtlerin iradesizleştirilmeye çalışıldığını söyledi.
İstiklal Mahkemeleri’nden farkı yok
Dünyanın her yerinde yargı yetkisini kullanan mahkemelerin “tarafsız” olarak kabul edildiğini, ancak Türkiye’de ise yargının “sistemin önemli dişlilerinden biri” olduğunu söyleyen Aktar, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar mahkemelerin Kürt’e bakışının hiç değişmediğini kaydetti. Aktar, şimdiki mahkemelerin İstiklal Mahkemeleri’nden bir farkı olmadığını belirterek, “Yargıçlar, kendilerini bir askerden farklı görmüyor. ‘Asker ülke savunmasını sağlar, ben ise askerden daha önemli bir iş görüyorum, tehdit oluşturduğuna inandığım kişileri, tehlikeli fikirleri savunanları cezalandırarak etkisiz hale getiririm’ diyor. Onun için şaşılacak bir şey yok. Bu sistemin çarkı olan yargıdan adil bir sonuç veya karar beklemek, hayalciliktir” diye belirtti.
Kürtlerin dünyada meşru olarak kabul edildiği bir dönemde baskılar ile Kürt sorununun çözülemeyeceğinin altını çizen Aktar, sorunun ancak diyalog ile çözülebileceğini vurguladı.
HABER MERKEZİ